Köşkün bahçe kapılarından girip ön kapıya kadar ağır adımlarla atını sürdü Aliyâr atından inip köşke boylu boyunca baktı. Askerlerin arasında yine Akın Bey i görünce asabı bozuldu. "Sen burada bekle!"
Heycanlı ve bir o kadar sabırsız adımlarla köşkten içeri girdi genç padişah soru sormasına gerek kalmadan Nesibe kalfa merdivenlerde karşıladı Aliyâr'ı "Hünkarım.. Misafiriniz üst katta hekimler yanında alakadar oluyorlar" dedi. Aliyâr sadece başını salladı ki zaten kalfanın bunu görmesi mümkün değildi saray ahalisi özellikle kadınlar genelde padişahın yüzüne doğrudan bakamazlardı.
Canan'ın olduğu odaya hızlıca vardı. Kapının önünde durup içeride olan bitenleri izlerler yüreği parça parça oluyordu Aliyâr'ın her yanı yara bere içinde olsada güçlü bir kadındı Canan asla acısını belli etmiyor dosta düşmana karşı dişini sıkıp hekimlerin işinin bitmesini bekliyordu.
Hekimlerden daha genç olanı padişahın kapıda durduğunu fark edince hemen kenara çekilip başını önüne eğdi bunu gören diğer hekim kapıya doğru baktı padişah ile göz göze geldiler.
"Durumu nasıl Mirza paşam" dedi Aliyâr sesi çok naif bir o kadar sevecendi.
"Aman padişahım ne paşası eğlenmeyin benimle" dedi yaşlı hekim mahçup bir gülümsemeyle ve sözlerine devam etti. "Hanım kızımız pek bi eziyet görmüş etleri çürümüş adeta bacağında kırık var elinin iki parmağında da çatlaklar var lâkin o güçlüdür her halinden belli kısı zamanda toparlanacaktır." diyerek Aliyâr'a kısaca durumu izah etti Hekim Mirza Efendi padişah üzgündü Canan elinden geldiği kadar yatakta toparlanmış başı önde konuşulanları dinliyordu.Aliyâr derin bir nefes alıp verdi" daha yapılması gereken birşey varmıdır? " Mirza efendi olumsuz şekilde başını sallayıp" Yoktur hünkarım bizler elimizden geleni yaptık kızımızda hekim miş bundan sonrasını bilir ağrı kesici ilaç ve merhem bıraktım bir kaç gün ağrısı olacaktır. Yemesine dikkat edip ilaçlarını içerse çabucak iyileşir Allah'ın izniyle"
Padişah hekimlere koridorun sonuna kadar eşlik etti bu konuşmalar esnasında ödemelerini yapıp teşekkür ettikten sonra odaya döndü.
Canan yorgun ve bitkin görünüyordu. Aliyâr yatağın bir ucuna oturup onu incelemeye başladı. Sargı bezleri her yanındaydı Canan suskundu zaten Aliyâr da söze nereden başlasa bir türlü karar veremiyordu.
"Daha iyi misin?" dedi Aliyâr iyi olmadığını canının yandığını biliyordu ama geride kalan saatlere göre şu an daha iyi olduğunu umuyordu.
"Sağlığınıza duacıyım hünkarım sağolun" Canan tüm nezaketi ve minnettarlığını bu sözlere sığdıramazdı elbet ama o sanat eseri gözlerindeki bakış yeterdi hislerini anlatmaya. Aliyâr da zaten buna meftun değilmiydi.
Bakışlarıyla sarıldılar yine sessizce el değmeden bir kaç dakikalık sessizliğe teslim oldu odanın atmosferi dışarıdan bakanlar sadece birbirine öylece bakan iki insan görürdü ama Canan ve Aliyâr'ın iç dünyası başkaydı fonda en güzel aşk şarkısı ruhların dansı sevdanın dilsiz muhabbeti...
Bu güzel anların büyüsünden ilk uyanan Canan oldu aklına Akın Bey gelmişti ahvali nicedir şimdi padişah onu buldu mu? Bulduysa ne yaptı. Yoksa öldürdü mü? Canan'ın yüzünün gölgelendiğini gören Aliyâr hemen anladı durumun ne olduğunu. Yataktan kalkıp ellerini arkasında birleştirdi dik bir duruşla tepeden baktı hâlâ yatakta oturan Canan'a "Hadi sor." dedi Aliyâr sesini yumuşatmak için hayli çaba sarfetti çünkü Canan'ın o adam için endişelenmesi sinir ediyordu onu.
Canan tereddüt etti padişahın öfkeli olduğunu anlayabiliyordu. Sorsa çok kızarmıydı? Belki kızmasından çok vereceği cevaptan korkuyordu.. Bir insanın ölümüne sebebiyet vermek hayatta en son isteyeceği şeydi Canan'ın. Aliyâr tekrarladı sesi bu sefer daha yüksekti "Hadi sorsana Canan ne susuyorsun?"
Canan başını kaldırıp hünkarının gözlerine baktı zar zor duyulacak şekilde "buldunuz mu onu?" Aliyâr çarpık gülümsedi ama ama cevabın tamamını kendi vermeyecekti illede Canan sorsun istiyordu.
"Aksi mümkün mü?" dedi alay mı ediyor kudretiyle övünüyor mu anlaşılması güçtü. Canan başını onaylar şekilde salladı ve ellerine bakmaya başladı inceleyeceği bişe yoktu azar işiten çocuklar nasıl halı deseni incelerse aynı öyle işte "eee bu mu? Bu kadar mı soracakların? Ona ne yaptığımı sormayacak mısın merak etmiyor musun?" bunları söylerken hafifçe üzerine eğildi Canan'ın kalbi daha hızlı atmaya başladı içinden kendi kendini sakinleştirmeye çalıştı ne yapmış olabilir ki? Ama sormaya cesaret edemedi o gece kadar karanlık gözlere baktı" siz ne eylerseniz güzel eylersiniz hünkarım.." dedi Canan buna inanmak istiyordu çünkü iyi düşün iyi olsun.
Aliyâr şok olmuştu ilk soracağı şeyin onu öldürüp öldürmediği olacağını sanmıştı. Gözlerini bir iki defa hızla kırpıştırıp şok etkisinden kurtuldu.
" O adamı buraya getirdim! Cezasını sen vereceksin karar sana ait!" diyip çıktı odadan genç padişah Canan rahat bir nefes aldı kimseye zarar gelmeden boşanacaklardı kurtulacaktı Akın Beyin acı dolu sözlerinden gelecek vaad etmeyen hallerinden.
Aliyâr askerlere Akın beyi getirmeleri için emir verdi ve geri Canan'ın odasına çıktı. Bir sandalye çekip oturdu yatağın biraz yanına adam odaya getirilinceye kadar ikisi de konuşmadılar.
Akın Bey yanında iki askerle getirilip diz çöktürüldü. Aliyâr "seni dinliyoruz" diyerek adama bir an önce bu meselenin bitmesini istediğinin mesajını veriyordu adeta.
"Canan ben özürdi..." Canan girdi araya "Ben seni affediyorum Akın Bey lakîn bir daha ne sesini duymak nede yüzünü görmek istemem sende beni azâd et sen yoluna ben yoluma" Akın bey dil dökmek zorunda kalmadığı için memnundu fakat içine bir kurt düşmüştü Canan'ın saraya padişahın tedavisi için gidip bir süre kalmasının ardın çok geçmeden boşanmak için diretmesinden işkilleniyordu. Koskoca padişah hiç işi gücü yok mu da kocasından dayak yiyen kadınları böyle köşklerde kuş tüyü yataklarda baksın ayrıca imparatorlukta bir karısını döven kendisimiydi sanki.
"Ne o fikrinden caydın mı ne düşündün bu kadar!" diyerek hiddetlendi Aliyâr oturduğu sandalyeden kalkıp adamın üstüne yürümeye başladı. Akın bey kendi düşüncelerine öylesine dalmıştı ki öylece kalmıştı.
"Bağışlayın hünkarım ben affedeceğini düşünmemiştim şaşakaldım.. Merhametine duacıyım Canan Hatun bende azâd ettim seni Boş oş Boş ol Boş ol" dedi Akın bey Padişahın bir göz işaretiyle askerler iki yandan koluna girip götürdüler.
Hem Canan hemde Aliyâr derin bir oh çektiler bakışıp tebbesüm ettiler. İkisinde çok yorgundu iyi geceler dilediler ve Aliyâr son bir işini halletmek üzere Canan'ın yanından ayrıldı.
Akın bey köşkün bahçesinde bekliyordu padişahın söz verdiği altınları almadan gitmeye niyeti yoktu. Aliyâr da bunun farkındaydı bir torba altını odasından alıp çıktı bahçeye Akın Bey in önüne fırlatıp "al ve defol bir daha da seni Canan Hatun un yanında yöresinde görürsem o torbada kelleni babana yollarım!" dedi sesi sert ve yüksekti Akın Bey sadece kafasını salladı torbayı alıp köşkten koşarcasına ayrıldı.
Aliyâr yarının hayalleri içinde mutlu bir uykuya dalmıştı aylardır süren hasreti tedirginliği yerini huzura bırakmıştı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde
Akın bey köşkten ayrıldıktan sonra bir dem haneye gidip iyice demlenmişti. Artık emindi padişahın gözü vardı Canan da bunu kendine yediremiyordu. Gece el ayak çekilince av köşküne geri döndü bahçede askerler vardı. Gece karanlığından faydalanarak atlarından ahırına kadar girdi ve bir ateş yaktı. Tutuşan samanlar her geçen saniye büyüyerek yangına yol açtı.
Askerler panik içinde ahırdan atları kurtarmaya ve yangını söndürmeye koştular kapılar boş kalmıştı çok zamanı yoktu köşkte ki kalfalar ve diğerleri seslere uyanmadan duvarda yanmakta olan gaz lambasını alıp kilimlere ve divana döktü giriş kat alevlere teslim olmadan hemen önce köşkten çıkmayı başardı. Akın bey kendince ihanetin intikamını almıştı benden sonra tufan kimin umurunda..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Sultan
Historical FictionHikaye padişahlık döneminde geçmektedir. Padişahın aşık olduğu kadını elde etmek için yaptıkları ve sonrasında yaşanan entrikaları konu almaktadır.Tarihler ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. Benzerlikler tesadüfidir.