Aliyâr öfkesiyle başa çıkmaya çalışırken odanın içinde dolaşıp duruyordu. Canan biraz önce yaşananları sessizce bir köşede anlamaya ve sindirmeye çalışıyor ikisinden de tek kelime çıkmıyordu.
Valide Sultan'ın sesi bir kaç kez daha yankılanmıştı kulaklarında katil diye haykırışları sarayı adeta inletmişti. Canan konuşulanları tekrar tekrar düşünüyor aklında canlandırıyordu. Dehşete kapılmıştı ve Aliyâr'ın o gece neler yaşadığını tahmin bile edemezdi tabii eğer kendisi anlatmazsa.
Aliyâr derin bir off çekip kendini yatağa sırt üstü bıraktı iki eliyle yüzünü ovuşturuyordu. Canan bulunduğu yerden ancak hareket edebildi ağır ve tedirgin adımlarla Aliyâr'a yaklaştı yatağın bir ucuna oturdu. Aliyâr hâlâ sinirliydi Canan cesaretini toplayıp konuştu "Aliyâââr.. ben ne diyeceğimi bilmiyorum.. iyi hissetmen için ne yapabilirim bilmiyorum" dedi sesi çok kısıktı yüzüne bakmadan sesinden üzüntüsü anlaşılıyordu.
Aliyâr ellerini yüzünden çekip başını Canan'a çevirdi hafifçe elini tuttu "varlığın en büyük tesellim başka ihsana lüzum yok" tebessüm etmek için kendini hayli zorlamıştı Aliyâr.
Canan "o gece bu sarayda olanlarla ilgili kon...."derken Aliyâr "ıı..ıııı" diye ses verdi ardından devam etti " hayır.. hayır Canan konuşmak anlatmak istemiyorum"
Canan sadece başını salladı anlıyordu çünkü bazı şeyler yaşandığı yerde kalmalıydı, kabuk tutan yaralar kanatılmamalıydı. Odanın kapısı iki kez tıkladığında Aliyâr ayağa kalkıp üzerini düzeltti "gel" diye kısaca kapının dışındakini içeri davet etti.
Gelen Mehmet Paşaydı odaya girip saygıyla eğildikten sonra " Hünkarım Valide Sultan'ın saraydan ayrıldığını bildirmek için geldim" dedi Aliyâr "tamam paşa" diyerek başını salladı bir an kendi düşüncesine daldı.
Mehmet Paşa " bir emriniz varmı Hünkarım?"dediğinde Aliyâr düşüncelerinden gerçekliğe döndü "Paşa iki at hazırlayın birde tebdil için uygun giysiler biraz hızlı olun!"diyerek terasa yöneldi Canan Aliyâr'ı takip ederken Mehmet paşa verilen emri yerine getirmek için odadan ayrıldı.
***
Canan ve Aliyâr bir süredir terastan sarayın bahçesine ve çevreye bakıyorlardı. Saray görevlileri içeride odayı temizleyip sofrayı toplamışlardı bu sürede ikisi de konuşmuyor güzel bahar havasının tadını çıkarıyorlardı. Bir süre sonra Mehmet Paşa yeniden gelip atların ve kıyafetlerin hazır olduğunu bildirdi kendisi de tebdil-i kıyafet halindeydi Padişahla arasıra tebdile çıktığı için birlikte gideceklerini düşünmüştü.
Aliyâr " boşa hazırlanmışsın Paşa ve Canan Hatun için kıyafet getirmemişsin" dedi gülümseyerek Mehmet Paşa şaşırmış bir ifadeyle "affedin Padişahım düşünemedim" dedi mahcup bir şekilde Aliyâr gülümsemeye devam ederek Paşaya doğru yürüdü yanında durup sağ elini omuzuna koydu "affedilecek bişe yok rahat ol Paşa bir kaç günlüğüne Canan Hatunla bir yerlerde kafa dinleyeceğiz uzun sürmez bir hafta en geç.. yokluğumda gözünü dört aç " diyerek omuzunu kısaca sıvazlayıp hafifçe vurdu.
Paşa koşar adım gidip Canan Hatun için hazırlıkları tamamladı. İkindi vaktine kalmadan Aliyâr ve Canan saraydan at üstünde çıktılar Aliyâr gidecekleri yerle ilgili hiç birşey söylememişti Canan'ın tüm ıslarlarına rağmen ser verip sır vermiyordu dediği tek şey gidince görürsündü. Sabırlı olmaktan başka çaresi kalmayınca yolculuğun tadını çıkarmaya karar verdi.
Bazen yarışıp bazen ağır adımlarla giderek bir kaç saatlik yol gitmişlerdi bile sabah ki olanlar hiç yaşanmamış gibi çocuklar kadar şendi ikiside gülüşmeleri çiçek açmış yeşillenmeye başlamış bozkırlarda yankılanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Sultan
Historical FictionHikaye padişahlık döneminde geçmektedir. Padişahın aşık olduğu kadını elde etmek için yaptıkları ve sonrasında yaşanan entrikaları konu almaktadır.Tarihler ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. Benzerlikler tesadüfidir.