Kapı usulca açıldı ilk gözler buluştu bakışlarıyla sarıldılar bir birlerine Canan başını eğip selam verdi hafif kenara çekilip içeri buyur etti. Aliyâr heyecanını gizlemiyordu bir iki adımla kapı eşiğinden geçip içeri girdi Canan da kapının dışındaki adamlara ve etrafa bakındı gören varmı diye günün bu saatinde eve yabancı bir adamın girmesi nahoş söylentilere sebep olabilirdi neyse ki gören olsa bile hekim olması ikna edici bir açıklama şansı sunuyordu ona. Aliyâr "merak etme eve kimse yaklaşmayacak göremeyecek, duymayacaklar" Canan kapıyı kapatıp divanı işaret etti "buyurun hünkarım hoşgeldiniz" dedi heyecanını saklama ihtiyacı duydu kendinde olabildiğince nefesini kontrol altında tutmaya çalıştı. Sesi titremesin diye insan üstü bir çaba harcadı. Az önce kapının ardından duyduğu sözler kalbini yangın yerine çevirmişti. Aliyâr geçip oturdu Canan ayakta bekliyordu başı önde sessizce "gel yanıma otur, yüzüme.. Gözlerimin içine bak... Kaçmadan yalan söylemeden konuşmaya ihtiyacımız var" dedi Aliyâr sesi o kadar yumuşak o kadar sakin geliyordu ki kendi bile şaşırmıştı konuşmaya nasıl başlayacak ne söyleyecek hiç bilmiyordu gerginliği birazda bu yüzdendi. Herşeyi şu an olduğundan daha kötü bir hale getirmekten korkuyordu. Canan söylenileni yaptı padişahın yanına oturdu ve yüzüne baktı sevgi dolu bakışlar gece karası gözlerine çok yakışıyordu kısa bir süre bakıştılar ara sıra Canan gözünü kaçırıp utansa da yeniden buluştu gözleri. Aliyâr sessizliği bozup "neden geldiğimi merak ediyorsundur?" Canan onayla salladı başını "Ben hastayım sen ise hekim.. Daha önce iyi ettin beni şimdi de et diye geldim.. Derdime derman ol diye geldim.. Çünkü benim yaramın merhemi yalnız sende" Canan anlamamış gibi yapmaya karar verdi hafifçe tebessüm etti ve karşılığını aldı aynı şekilde "elimden geleni yaparım hünkarım önce şikayetlerinizi anlatın ona göre muayene edeyim" Aliyâr anlamıştı Canan'ın ne yaptığını kelebekler karnında çırpınmaya başlamıştı umut ne güzel şeydi böyle. Tam yönünü döndü Canan' derin bir nefes alıp anlatmaya başladı "aslında o kadar çok ki şikayetim nereden başlasam bilemiyorum... Canan... Ben bir hayli zamandır ben değilim.. İçimde bir sıkıntı var beni geceler boyu uyutmayan bir sıkıntı" Canan'ın ilgisi arttı konuya "tam olarak nasıl bir sıkıntıdan bahsediyorsunuz hünkarım bir ağrı gibi mi yada ne bileyim örnek vererek açıklarsanız daha iyi anlarım" Aliyâr oturduğu yerde kıvranıyordu adeta "evet bir ağrım var ama nerede tarif edemem ben diyim her yerim sen de hiç bir yer, uyusam uykudan uyanamam, uyansam tekrar uyuyamam yediklerimin tadı zehir zemberek renkler soluk sesler kısık.." Canan sözünü kesti "ne zamandır böyle hissediyorsunuz hünkarım?" Aliyâr alayla çarpık gülümsedi "oldu bir hayli zaman" Canan çok iyi biliyor du kendisinin yüzünden böyle olduğunu ama padişah bunu dile getirmeden kendiside söylemek istemiyordu. Aliyâr olumsuzca başını iki yana salladı "Canan sen beni reddedip çekip gittin ya ben sanki... Ben sanki kayıp oldum. Sanki ben var oldum olalı sen hep varmışsın gibi ama çok kıymet verdiğin bir şeyi yada bir kişiyi kaybetmek gibi değil kendini kaybetmek gibi oldu." biraz soluklandı devam edecek gücü kendinde bulmaya çalıştı gözlerine hücum eden yaşları durdurmak ve sesinin titremesini engellemek için yukarı baktı bir kaç derin nefes alıp gözünü yere indirdi" hünkarı.. " Canan'ın araya girmesini elini havaya kaldırarak durdurdu" Aliyâr benim adım bu yalnız olduğumuz da adımla seslen" Canan afalladı kekeleyip kaldı Aliyâr tekrar başını yerden kaldırıp gözlerine baktı "lütfen buna ihtiyacım var" Canan onayla başını salladı "Aliyâr neden sürekli aynı konunun etrafında dönüyoruz siz bana alakanızı dile getirdiğiniz ilk günde söyledim olmazların peşinden koşmak bizi sadece yorar hiç bir yere varamayız" Aliyâr ayağa kalktı oturmak işkence gibi geliyordu ses tonu hafif yükselmeye başlıyordu artık "çok mu seviyorsun kocanı.. Yada şöyle sorayım o seni benim kadar seviyor mu? Yahu cihan padişahı ben kapını eskitiyorum bir damla sevgi için.. Benim sana verebileceğim hayatı sana verebilir mi? Tutturdun evliyim diye herşeyin bir kolayı var.. Sen bir umut versen ben herşeyi hallederim zaten.. " Canan aklı ve kalbiyle harbe girmişti ruhunda zorlu bir savaş vardı şimdi haklıydı Akın Beyin kendisine verecek ne sevgisi vardı ne de geçinmeye niyeti ama şimdi tamam derse padişahın gözünde nasıl biri olurdu" geçen sefer çarşıd.." demeye kalmadı Canan Aliyâr iki parmağıyla dudağına dokundu" sakın Canan o sözleri sakın tekrar edeyim deme.. Canımı yakıp peşini bırakayım diye söyledin biliyorum canımı yaktın ama gayene ulaşamadın dürüst ol şimdi gerçeği duymak istiyorum!". Canan bakışlarını yere indirdi korkuyordu ve bir hayli utanıyor konuşmak istemedi Aliyâr bir ikna çabasına girmeye hazırladı kendini" Canımın Cananı kaldır başını beni cennetinden mahrum etme yüzüne baktığım her an cennetten bahçe görünür. Sen gözlerini açmadan benim dünyama güneş doğmaz, kokun olmadan nefes alamam senin hayallerinle uyuyorum rüyalarımda seni gördüğümde uyanmak işkenceden farksız senin sesinden adımı duymak dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi yanımda sen varsan çiçekler açar bahar gelir, ömrümü kara kışlara çiçeksiz baharlara mahkum etme gel benimle benim ol.. Korkuyorsun anlıyorum.. Bu herşeyin büyüklüğü saraylar sultanlık vs yada belki kocan olacak o adamdan korkuyorsun bilmiyorum ama ben yaşadığım sürece kimse sana zarar veremez asla.. "Aliyâr sözlerini bitirip beklentiyle baktı Canan'ın yüzüne genç kadın sessizdi hala. Canan hayatında hiç bu kadar güzel sözler duymamıştı aşk nedir sevilmek nasıldır bir adam kadına bu kadar değer verir mi gerçekten. Mutluydu inanıyordu ona ama korkuyordu kocasına ne der Akın bey öldürürdü belki de Aliyâr hâlâ bakıyordu yüzünde umut verecek bir işaret arıyordu. "yarın sefere çıkıyorum büyük bir savaş olacak.. Düşman güçlü aylarca sürebilir bu savaş belki olur ya şehit olup savaş meydanında can veririm..." Canan korkuyla "Allah sizi başımızdan eksik etmesin Hünkarım böyle konuşmayın" padişahın hoşuna gitti bu endişeli ses korkmuş yüz "Aliyâr... Benim adım Aliyâr! Ve kabul et böyle bir ihtimal her savaşta vardır" Canan huzursuzca eğdi başını hakkı vardı. Ona evet demek için son fırsatı olabilirdi bu yada hayır demek için. Genç kadın düşündü bu yakışıklı genç Sultanı ömründe bir daha görmek istemezmiydi. Bu büyük aşkın hürmetin karşısında daha ne kadar kayıtsız kalabilirdi. Aliyâr ayağa kalktı tekrar Canan'ı da elinden tutup kaldırdı boyu hayli uzun olduğu için Canan başını kaldırarak baktı gözlerine "Canımın cananı belki bu seni son görüşüm ilk ve son kez ellerini tuttuyorumdur belki ben sana hasret her nefeste ciğerlerim yanarken bir başkası senin kokunu alıyor, senin tenin bana ilaçtır sen başkasına şifa oluyorsun.. Senin aşkından divaneyim sen aşkı başkasında arıyorsun... Ben dayanamıyorum artık son ver bu eziyete tek bir gece daha kalma burada gel gidelim bir kerecik beni sevdiğini söyle bir kere sarıl bana." Canan olumsuzca salladı başını bir adım geri gitti ellerini kurtardı meftunundan yüzüne bakamadı içinden ne kadar sarılıp götür beni buradan demek geçsede yapamadı sonrasında olacaklar korkunçtu çünkü Akın bey e nasıl anlatır bunu nasıl boşanmaya ikna ederdi ikna olmazsa Aliyâr onu öldürürdü birinin kanı üstüne saadet kurulurmuydu. Aliyâr tökezledi divanın kenarından tutundu bu neyin inadı böyle bunca söze yalvarıp yakarmaya verdiği tepki bu mu? O adamla mutlu demekki o adam Canan'ı benden çok seviyor o yüzden gelmiyor?. Ama hayır bu olamaz yer yüzünde hiç kimse benim ki gibi bir aşkla sevemez sevgiliyi bu mümkün olamaz başka bir sebebi olmalı korkuyor.... Evet sadece korkuyor "Canan.. Ben seni sevdiğim kadar bir duvarı sevseydim şimdiye dayanamaz çiçek açardı... Sen bir yaprak bile vermeyecek misin?" işte bu söz bardak taştı yaş gözlerden aktı Canan hıçkırıklara boğuldu ağlamasını durduramıyor vücut titriyordu aciz görünmek ise hiç umrunda değildi çöktü divanın köşesine Aliyâr şaşkındı ve çokta üzülmüştü çok zorladığını ve kalbini kırdığını düşünüp kahroluyordu karşısında Canan'ın dizlerinin önünde yere çöktüp sessizce ağlamasının bitmesini bekledi. Genç kadın elleriyle yüzünü kapatıp ağlamanın hakkını veriyordu Aliyâr saçlarını omuzlarını şefkatle okşadı bir kaç dakika böyle geçti "özür dilerim.. Seni üzmek ağlatmak istemedim senin gözünden akan her damla yaş hançer olup yüreğime saplanır kıymam sana ben" Canan gözyaşlarını silip sakinleşmeye çalışırken sukunetini bozdu "hayır siz üzmediniz bu derin hürmetiniz, alakanız yüreğimi ısıtıyor.. Lakin kocamı boşanmaya ikna edemem öldürür beni başkasının nikahında da sizinle gelemem.." Aliyâr çöktüğü yerden kalktı hızla gülmesine engel olamıyordu gelmek istiyor doğruymuş sadece korktuğundan istemem demiş aşık yüreği mutlulukla dolup taşıyordu" sen bunu kendine dert etme ben bir yolunu bulurum herşeyi yapmaya hazırım sen yeterki evet de " gülümseyerek baktı kadının yüzüne "o beni boşamaz öldüreceksiniz onu bunu kabul edemem ben hayatlar kurtarmak için durmadan çalıştım şimdi kocamın kanına boyayamam geleceğimi bu yüzden olmaz dedim.. Siz çok sevilesi bir adamsınız kim istemez ki sizi ama ben.. Çaresizim" Aliyâr duruyordu öyle ikinci plan olan Akın beyi ortadan kaldırmak suya düşmüştü Canan bunu unutmaz hayatlarında bir gölge bir kara leke gibi sürekli huzursuz ederdi. Spontane gelen bir fikirle " nerede o ben konuşup hallederim madem seninde gönlün var mutluluğu ertelemeyelim" Aliyâr heyecanlıydı hemen şimdi Canan'ı alıp götürmek için yanıp tutuşuyordu "bilmiyorum iki gündür gelmedi nerede ne zaman gelir Allah bilir" kısa bir sessizlik ikisi de kendi düşüncerine dalmıştı. Canan " siz şimdi gidin ve zaferle geri dönün ben onunla konuşup ikna etmeye çalışacağım" dedi güven veren bir ses tonuyla ama Aliyâr'ın içinde şüphe vardı "ya ben dönünceye kadar kararın değişirse, ya gelip seni bulamazsam yada daha kötü bir halde bulursam Canan.. Bekleyecek misin beni?" Canan kesin bir şekilde "Aylar da geçse yıllarda bekleyeceğim Aliyâr" Padişah mutluydu ama içini kemiren birşey vardı "bir saat bile onunla kalmanı istemiyorum bu ölümden zor geliyor bana o adamı senin yanında düşünmek en kötü kabustan daha korkunç.. Konuş hallet ve beni sarayda bekle onunla kalma daha fazla.. Ne olursa olsun sana kavuşmak için geri döneceğim" kapı önünde sessizce dokunmadan gözleriyle vedalaştılar. Ne zaman olacağı belli olmayan bir gelecekte kavuşmaya söz verdiler..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Sultan
Historical FictionHikaye padişahlık döneminde geçmektedir. Padişahın aşık olduğu kadını elde etmek için yaptıkları ve sonrasında yaşanan entrikaları konu almaktadır.Tarihler ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. Benzerlikler tesadüfidir.