Padişah Canan'ın karşısında eriyordu adeta baktıkça bakası geliyordu. Yüzünün her zerresini inceliyor saç tellerini uzaktan seviyordu. Karar vermişti onu kalmaya zorlayamazdı ikna etmek kendi rızasıyla kalmasını sağlaması gerekiyordu. Canan gözlerini açtığında padişahın bakışlarıyla karşılaştı Aliyâr'ın düşünceleri bölünmüştü Canan da uyku sersemliğiyle şaşkınlığı bir arada yaşıyordu üzerinden baddaniyeyi kaldırıp toparlandı "hünkarım... Dönmüşsünüz" Aliyâr bir nefes soluklanıp ayağa kalktı odanın diğer ucuna doğru yürürken konuştu " evet kafamı toparladım hava almak iyi geldi." Canan hiç birşey söylemedi katladığı baddaniyeyi yatağın üzerine bırakıp Padişaha döndü birşey söylemeye cesaret edemiyordu ama susmakta zor geliyordu. Aliyâr Canan'ın huzursuz kıvranmalarını fark etti ve ondan önce davranması gerektiğini anladı. Yatağı işaret ederek "gel otur konuşalım biraz" diyerek davet etti Canan'ın hemen yanına oturdu "yüzüme bakmaktan korkuyor musun?" Canan kafasını kaldırıp Aliyâr'ın gözlerine baktı "hayır hünkarım" hafif bir tebessüm sıcak bir ses tonuyla " o halde bu korkunun endişenin sebebi nedir Canan?" Canan bir kaç saniye padişahın yüzüne baktı sonra bakışlarını sağa sola yere çevirdi söyleyecek söz bulamıyordu. Ya yanlış anlıyorlarsa padişahı o zaman sinirlenirmiydi yada daha kötüsü doğru anladılarsa kafası karışıktı yine konuşan Aliyâr oldu" bak Canan sayende eski sağlığıma kavuştum muteşekkirim burada sarayda kalmanı istiyorum çünkü... " bi soluklanma ihtiyacı duydu Aliyâr Canan ise pür dikkat dinliyordu" çünkü... Burada daha faydalı olacaksın saray hekimi öldü ve bir hekime ihtiyaç var sen ise ilmini becerilerini kanıtladın" sıra Canan'a gelmişti "iltifatlarınız çok kıymetli hünkarım hekim için ise taziyelerimi kabul edin lakin ben bu arzunuzu yerine getiremem bir ailem var ve buraya hayli uzaklar bana ihtiyaçları var" Aliyâr'ın bakışı yere kaydı hayalkırıklığı içinde dinliyordu sonra parlak bir fikir daha Canan'ın sözünü keserek "ailen ile bizzat görüşürüm gerekirse buraya getiririz yeni bir ev yeni bir hayatları olur sana da yakın olurlar zira aylık ödeneklerinin de yüklü olacağını temin ediyorum bir anne baba kızları için daha ne ister ki" Aliyâr bu sefer oldu kabul edecek hissine kapılmış gülümsüyordu Canan'ın yüzü gölgelendi başını eğdi padişah bir şeylerin ters gittini fark etti yüzünden gülümsemesi silindi artık başka çare yok dedi iç sesi asıl maksadını itiraf et Aliyâr bacağını katlayıp tam yönünü Canan'a döndü "bütün bunlarla birlikte... Size karşı.. Derin bir hürmet ve... Alaka duymaktayım." Canan hızla başını kaldırıp Aliyâr'ın gözlerini buldu yüzü bembeyaz kesildi gözleri büyümüştü içinden eyvahlar olsun diye geçiriyordu Canan'ın şaşkınlığı padişahı eğlendirmişti daha geniş gülerek" evet doğru duydun eğer kalmayı kabul edersen sadece hekim değil benim Sultanım olabilirsin... " daha konuşacaktı Canan araya girdi."Hünkarım annem babam ve kardeşim vefat ettiler ben evliyim eşim benim ailemdir. Hayli vakittir buradayım beni merak eder gitmem herkes için en doğrusudur" Canan bunları nir solukta söyleyi verdi. Aliyâr sersemlemişti duyduklarını içinden tekrar edip duruyordu anlayabilmek belki de sindirebilmek için başını iki yana salladı ve hışımla ayağa kalktı "neyi beğenmedin bende çirkinmiyim? Fakir miyim? Görgüsüz cahil birimiyim?" soluk alıp verişi sıklaşmıştı öfkeliydi bir hayli Canan da ayağa kalktı "estağfurullah hünkarım ne haddim..." bir el hareketiyle susturdu "o halde neden yalan söylüyorsun bu sabah seni tanımak istedim evli olduğunu söylediğini hatırlamıyorum!" Canan telaşla "yalan değil hünkarım validenizin gelişiyle sohbetimiz sona erdi sizde hiç sormadınız bunu zaten" Aliyâr yerinde duramıyordu odanın içinde bir sağa bir sola gidip duruyordu elleriyle yüzünü başını ovuşturuyorsu arasıra seside artık daha yüksekti "suçlu ben miyim? Seni beğendiğimi yeterince belli edemedim mi? Bunu anlamadınmı günlerdir?" Canan titremeye başladı "hünkarım" demeye kalmadı "kes sesini mazeretlerini kendine sakla!" Aliyâr sakinleşmeye çalışıyordu Canan olduğu yerde donup kaldı ne dese ne yapsa bilemiyordu. Aliyâr derin bir nefes alıp hayli yaklaştı Canan'a başı öne eğikti iki parmağıyla çenesinden tutup gözgöze gelmek için başını kaldırdı. Öfkesini gizlemeye çalışarak ve olabildiğince yumuşak bir sesle sordu "madem yalan değil diyorsun o halde söyle bana... Canan.. Eğer evli olmasaydın kalırmıydın? Burada.. Benimle" artık göz yaşı firar etti gözlerden Canan bu gece karası gözlerde yanan ateşi görebiliyordu baktıkça daha çok yakıyordu canını "bu varsayım sadece daha çok canımızı sıkar hünkarım cevap veremeyeceğim şeyler sormayın bana ne olur" Aliyâr çenesini bırakıp iki adım geriye gitti Canan haklıydı kalırım dese ne olacaktı ki gerçeği değiştirmezdi bu "anlıyorum" demekle yetindi Padişah söz bitmişti tüm yollar kapanmış hayalleri umutları ellerine sokmuştu evli bir kadını kocasından alıp hareme cariye yapamazdı bu dinde toplumda adetlerde yeri olmayan birşeydi. Aliyâr yine kendini dışarı attı kalbi parçalanmıştı kendine kızıyordu sadece Canan ise eşyalarını toparlamış yolculuğa hazırlanıyordu. Akşam saatlerinde yemek sofrasına Aliyâr'ın isteğiyle birlikte oturdular tek kelime etmediler ağır bir hava vardı aralarında yemekten sonra Aliyâr çalışma masasına geçti Canan bir kitap okumaya başladı. Yatma vakti geldiğinde ise padişah yatağına geçti canan şöminenin önüne minderlerden kendine yer yaptı ince bir örtü alıp üzerine uyumaya çalıştı ama ikinide uyku tutmuyordu eziyetli zor bir gecenin ardından gün doğmaya başladı. Padişahın uyuduğunu düşünerek son hazırlıklarını sessizce yapmaya başladı. Aliyâr uykusuzluktan kıpkırmızı olmuş gözlerle yattığı yerden Canan'ı izliyordu sessizce gidişine hazırlıyordu ruhunu. Bavul hazırdı hava karabulutlu hayli serindi odadan çıkmadan önce Canan teras camı önünde durdu son kez saray bahçesine çevreye baktı. Bavulu eline alıp kapıya yöneldiğinde "bana veda etmeden mi gideceksin?" diye sordu Aliyâr yatakta doğruldu Canan'a yöneldi "uyuduğunuzu düşündüm rahatsız etmek istemedim hünkarım" diye cevap verdi önünde saygıyla eğilirken "iyi yapmışsın zaten vedaya gerekte yok Canan çünkü tekrar görüşeceğiz" diyip sırtını döndü padişah bu cümleleri kurarken gözlerinin dolduğunu fark etti ve bunun görünmesini istemedi. Uykusuzluktandır diye geçirdi içinden bir kadını elde edemedi diye ağlayacak hali yoktu koskoca padişahın Canan padişahın sırtına bakıyordu "tekrar görüşeceğiz" diye tekrar etti içinden ne diye böyle söyledi şimdi diye düşündü Aliyâr arkasını dönmeden boğazını bir öksürükle temizledi "yinr gel özletme kendini" diyip gülmek için kendini zorladı ve tarasa çıktı Canan ise bavulunu alıp önce odadan sonra saraydan ayrıldı. At arabasında giderken son on günün anılarıyla işkence etti kendine doğru yaptığını biliyordu ama yinede Aliyâr'ın gözleri canlanıyordu gözlerinin önünde söylediği sözlerin her hecesi yankılanıyordu kulaklarında ama kötü olan bunları düşünmesi değildi. Kötü olan ondan uzaklaşmanın huzursuzluğunu yaşamasıydı. Alışmak için çok erken ama vazgeçmek için olduğu kadar değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Sultan
Historical FictionHikaye padişahlık döneminde geçmektedir. Padişahın aşık olduğu kadını elde etmek için yaptıkları ve sonrasında yaşanan entrikaları konu almaktadır.Tarihler ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. Benzerlikler tesadüfidir.