Beklenmedik

224 15 0
                                    

İnsan sevdikleri için en fazla ne yapabilir? Akla ilk gelen ölmektir.. Senin için ölürüm derler ya hani gerçekten ölünür mü? Peki öldü diyelim kalan bununla ne yapar.. Kendini seven birini öldürmüş olmaz mı? Ölmek yada öldürmek sevmek gibi güzel bir hissin zirvesi neden hep en kötü olanla ilişkilendirilir ki.. Bana kalırsa birini seviyorsanız onun için ölmeyin, onun için yaşayın çünkü siz ölsenizde o yaşamaya devam edecek.

Aliyâr bu korkunç tabloya daha fazla seyirci kalamazdı. Canan'ın önem verdiği eşyalardan oluşan küçük çantasını hazırlamasını kapı önünde volta atarak bekliyordu. Öfkeden gözleri kan toplamıştı, sıktığı yumruklardan tırnakları avuçlarını kanatmıştı. Akın Bey ile ne yapacağının planlarını ayrıntılarını düşünüyor aklından türlü işkence senaryoları yazıyordu.

At arabası hazır bekliyordu Canan'ı merdivenlerde gören Aliyâr hızlı adımlarla merdivenleri çıkıp kucakladı genç kadını muhtemelen kırık olan ayağını daha fazla zorlamadığı için halinden memnun olan Canan yakışıklı padişahın boynuna bir kolunu sardı diğer eliyle çantasını sıkıca tutarken.

Arabaya bindirip paşaya Canan'ı av köşküne götürmesini ve hemen bir hekim çağırılmasını emretti. Aliyâr bir kaç askerini Canan'a refakat etmesi için bırakıp geri kalanlarıyla Akın Bey'in peşine düşecekti. Bu iş fazla uzamıştı zaten başından beri tatsız bir durumdu ama şimdi zehir zembelek bir hal almıştı.

Kasabaya inip bir Han'a yerleşti genç padişah adamları dört bir yanda Canan'ın kocasını arıyorlardı. Bir kaç saat sonunda bir merhanede bulunup derdest edilip padişahın önünde diz çöktürülmüştü.

Ne olduğunu anlamayan Akın Bey korku ve panik içinde yalvarıyordu. Aliyâr soğuk kanlı bir şekilde karşısında duran zavallının susmasını bekledi.

Kısa bir süre sonra Akın Bey yalvarıp ağlamalarına herhangi bir tepki görmeyince susup kaldı. Şimdi konuşma sırası Aliyâr'a gelmişti.

Aliyâr oturduğu yerden kalkmadı  daha rahat edeceği şekilde sedire iyice yerleştikten sonra konuşmaya başladı.

"Bre rezil sen kendini ne sanırsın! Gücün bir kadına mı yeter? Yaptıkların yanına kâr mı kalır sandın?" sesindeki aşağılama ve tiksinti tüm odayı sarmıştı Akın karşısındakinin padişah olduğunun başından beri farkındaydı. Şimdi yaptıkları ortaya çıkmıştı kaçış yolu arıyordu ama nafile.

" Hünkarım istemeden oldu tartışıyorduk merdivenlerden düştü ben bişe yapmadım. Ne olur bağışlayın karımı incitecek bişey yapmam ben.."

Aliyâr keskin ve hızlı bir hareketle elini havaya kaldırdı. Akın Bey'in sözleri (yalanları) yarıda kesildi.

Aliyâr artık öfkesini gizleyemiyordu yalanların yanı sıra birde karım diyordu bu her ne kadar gerçekte olsa Aliyâr ın canını sıkmış daha da sinirlendirmişti onu.

"Birde hiç utanıp sıkılmadan yalan söylersin Hekim Hatun herşeyi söyledi ve cezan bellidir. Lakin senin gibi mahlukatın hemen can vermesi onun için ödül olur bir masumun günahına girdin eziyet ettin. Sende aynı şekilde cezanı çektikten sonra can verebilirsin ancak!"

" Hünka... Hünkarım etmeyin ne derseniz ne isterseniz yaparım bağışlayın kıymayın canıma merhamet edin.. 😰😭"

" Evvela hakikati konuş"

Akın Bey gözyaşlarını silip" Canan boşanmak istiyordu hayli zamandır.. Beni boşa diyip duruyordu sorun çıkarıyordu defalarca böyle birşey olmayacağını söyledim boşanmak istemediğimi ama o her gün her gece beni her gördüğü yerde durmadan aynı şeyleri söylüyordu daha önce gözünü korkutmak için bir iki tokat attım ama vazgeçmek bilmedi aksine daha beter oldu kendime hakim olamadım 😭 dövdüm onu bağışlayın hünkarım affedin"

Aliyâr zaten bildiği gerçekleri dinliyordu şimdi ama dinlerken aklına bir fikir geldi ayağa kalkıp Akın Bey in etrafında ağır adımlarla yürürken düşünmeye devam etti.

"Canan bu pisliğin bir nedenden dolayı ölmesini istemiyor onu sevdiği için mi? Hayır kendisi uğruna birinin ölmesini hazmedemiyor sadece. Peki ya ben savaşlarda yüzlerce binlerce insan öldürdüm onlar benim düşmanlarımdı. Kullarım ve imparatorluğumuz için yaptım bunu ama şimdi kendi şahsi amellerim, hırslarım, aşkım için bu adamı öldürürsem nasıl biri olurum önce bi konuşalım bakalım umarım beni zorlamaz ve kolay yolladan halledebiliriz.. "

Aliyar" madem bağışlanmak istiyorsun bir yolu var.. " Akın Bey in gözleri parladı canını kurtarmak için herşeye razı gelecek bir durumdaydı hevesle dinledi padişahın sözlerini.

" Madem ki Canan Hatun onu boşamanı bu kadar çok istiyor tüm eziyetine rağmen vazgeçmiyor bu arzusundan o zaman boşayacaksın bende ona yaptığının aynısını sana yapacağım böylece Hak Adalet tecelli etmiş olacak ve bağışlanmayı benden değil Canan Hatundan dileyeceksin bağışlarsa ne alâ yok bağışlamaz ise Kadı efendi verir cezanı.. Kabul mu? "

Akın Bey bu teklife pek memnun olmasa da kabul etmekten başka çaresi yoktu çünkü diğer seçenekte kesin ölecekti ama bu şekilde küçük bir ihtimal de olsa yaşama imkanı vardı. Başını sallayarak kabul etti ama düşünceler boğuyordu bu kez de Akın Beyi

"Ne o? Senin başka bir diyeceğin mi vardı yoksa!" Aliyâr Akın ın haleti ruhiyesini fark etmişti ve bu da hoşuna gitmemişti. "Konuşsana be adam dilini mi yuttun kabul edesin yoksa ilk seçeneği uygulamaya başlayalım seninle kaybedecek zamanım yok benim.!"

"Aman hünkarım ne haddime siz nasıl uygun görürseniz kabulümdür. Ben Canan için endişe ederim kimi kimsesi yoktur ne yapar nereye gider dul haliyle neler gelir başına"

"Sen orasını düşünme ben kullarımı koruyup kollamasını bilirim. Ama senin dilinin altında başka bişe var söyle çıkar baklayı"

"Affedin hünkarım... Şey biz Canan'ın ailesinin evinde yaşıyorduk şimdi boşanınca baba evine dönemem ailem Canan'ı sever beni redederler doğru dürüst kazancımda yok sokakta ka..."

Aliyâr bu karşısındaki adamı bir ucube gibi görüyordu artık bir böcek gibi iğrelti ile bakıyordu basit ve ucuz bir insandı. Sözünü kesti dinledikçe midesi bulanıyordu.

" Yeter ağladığın sana altın vereceğim git başka bir vilayette kendine yeni hayat kur ve bir daha hiç bir şekilde ne Canan'ın nede benim karşıma çıkma!" ses tonu yüksek ve kelimeler vurgulu bir şekilde son sözünü söyledi padişah arkasını dönüp çıkarken odadan Akın Bey in sesini duyabiliyordu" padişahım çok yaşa"

Aliyâr askerleri ve Akın Bey i yanına alarak av köşküne doğru yola çıktı hava kararmıştı ama yol çok uzun değildi.

At sırtında ilerlerken kendi kendine sormadan edemiyordu "doğru mu yaptım? Canan'ın buna memnun olacağını biliyordu çünkü en başından beri bu adamı korumak için türlü oyunlara baş vurmuş hatta açıkça ölmesini istemeyeceği belli etmişti. O yüzden bu habere mutlu olacaktı ama Aliyâr ı huzursuz eden bişe vardı. Bu adamdan nefret etmiş ve içinde onu öldürmek için büyük bir arzu vardı. Tatmin olmamıştı spontane gelişen beklenmedik bir karar olmuştu bu amacı bu değildi ama doğru olanı yapma dürtüsü öldürme arzusunu yenmişti.

Silkelenip kafasından bunları atmak istedi daha güzel şeyleri düşünmek istiyordu mesela şimdi av köşkünde Canan onu bekliyordu gittiklerinde boşanmış özgür bir kadın olacaktı Canan ve sonra da kendinin olacaktı. "Aliyâr'ın Canan'ı" artık günleri geceleri yalnız değil sevdiğiyle geçecekti özlem hasret acı bitmişti güzel günler bekliyordu onları mutlu günler.

Bu güzel hayaller eşliğinde yüzünde bir tebessümle av köşkünün ışıklarını gördü Aliyâr birden heyecan bastı kalbi hızlandı mutluluk ne güzel şey böyle.

Hayat böyledir birinin felaketi bir başkasının mucizesidir belkide bilinmez. Mesela geminin mutfağında pişirilmeyi bekleyen ıstakozlar içinde titaniğin batması mucizeydi...

Zoraki SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin