19

106 8 22
                                    

Merabalar.

Nasılsınız bakalım?

Keyifli okumalar.

************************************************************

Robin kalktığı zaman Finney yoktu, bu çok garipti. Finney ondan önce uyansa bile o uyanana kadar beklerdi onu. Yataktan kalkıp odadan çıktı, Finney mutfakta değildi, oturma odasında değildi. Hiç bir yerde yoktu. Bütün evi aramıştı neredeyse. Kendi evlerine çıkalı bir yıl oluyordu, bu yüzden sorabileceği kimse yoktu evde. "Finn?" Evin içine doğru bağırıp cevap bekledi, ama cevap veren olmamaıştı.

Her yere bakmıştı, demek ki Finney evde değildi. Üstünü değiştirip ceketini aldı, anahtarlarını cebine sıkıştırıp evden çıktı. Merdivenler hızlıca inip Vance ve Bruce'un evine doğru yürümeye başladı. Aklından bir sürü düşünce geçiyordu, sürekli kendisiyle çelişiyordu. Bir tarafı iyi derken diğer tarafı kötü diyordu. Eve yaklaşınca içinde bir ümit parlamıştı, eve doğru hızla gidip kapıyı çaldı, kapıyı bruce açmıştı.

"Robin? Hoş geldin." "Hoş buldum Bruce." Bruce onu içeriye alıp kapıyı kapattı "Hoş geldin Robin." Robin Vance'e kısaca cevap verip ikisinin karşısına oturdu. "Finn'i gördünüz mü?" Bruce ve Vance kaşlarını çatarak bir birlerine döndüler Bruce üzgün bir surat ifadesiyle " Robin, biliyorum zor ama kabul etmen gerekiyor." Robin kaşlarını çattı "Neyi?" Bruce ifadesiyle devam etti "Finn'in öldüğünü." 

Robin'in gözleri büyüdü, boşluğa düşmüş gibi hissediyordu. "N-ne?" Bruce "Evet, neredeyse üç ay oluyor..." dedi. Robin'in gözleri dolmuştu, donmuştu...

Robin önünde diz çöktüğü mezar taşına bakıyordu yaşlı gözleriyle 'Finney Blake 1963-1978' 

Kafasını eğip ağlamaya devam etti hıçkırıklarının arasında "Finn..." diyebilmişti zar zor. Nefes alamıyordu, göğüs kafesi sıkışıyordu. Yaşama amacını yitirmiş gibi hissediyordu Robin, gözleri sürekli mezar taşındaki ada takılıyordu, kalbi milyonlarca parçaya bölünüyor gibi hissediyordu.

"Robin?" Robin kafasını kaldırıp etrafın baktı, kimse yoktu "Robin?" sesin kaynağı yoktu "Robin?!" 

Robin yerinden sıçrayarak kalktı, Finney ona endişeli gözlerle bakıyordu. "Robin? İyi misin?" Robin dolmuş gözleriyle ona baktı bir süre, sonra kendine çekerek sıkıca sarıldı. Finney ellerini onun omuzlarına yaslarken endişeli bir şekilde "Robin?" demişti. "Finn..B-b-ben..." diyebilmişti sadece Robin, o çocukken bile bu kadar ağlamamıştı. Finney saçlarını okşamaya başlarken "Şşşş ben buradayım..." dedi, Robin'i hiç bu kadar kötü görmemişti.

"Finn..." Finney Robin'in uzun siyah saçlarını okşarken onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Ne gördün birtanem? söyle bana."  Robin Finney'in boynunda ağlamaya devam etti, çok korkmuştu. "Finn...Ben..." "Şşşşş, geçti." Finney Robin'in konuşamayacağını anlayınca sakinleştirmek için biraz daha yakınına çekip sıkıca sarıldı. Etraf hala karanlıktı, gece saat dört buçuktu saat. Finney Robin'in saçlarını okşarken "Uyuyalım mı?" dedi yumuşakça. Robin kafasını salladı.

Finney yatağa uzandı, Robin kafasını onun göğsüne yasladı, kendini biraz aşağıya çekmişti. Finney uzun saçlarını okşayıp öpüyordu, Robin ise gördüğü rüyayı unutmaya çalışıyordu. Birkaç dakika sonra yorgunluktan uyuya kalmıştı, Finney'de ondan yarım saat sonra uyumuştu.

***************************************************************

Bölüm sonu

Ne düşünüyorsunuz bakalım?

Adios.



From the moment we metHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin