Bölüm şarkısı: Love in the Dark • Adele
Süveyda, yıllar önce kapıyı kimsenin açmasını beklemeden çıkmış, bir daha önünde kendini bulacağını tahmin etmemişti. Ama'lar vardı, bir de insanı kahreden keşke'ler... Şimdi ikisinin arasında sallanıyordu ruhu. Tir tir titrerken bunu kimsenin görmemesi için zırhını kuşanmıştı. Oysa ne narindi, ne kırılgandı. Tıpkı bir bebek gibi. Kırıla kırıla herkes gibi yosun tutmuş, kırmayı öğrenen bir kadın haline gelmişti.
Kapıyı çalmadan önce eli bir süre zilin üzerinde asılı kaldı. Bu kapının ardında o kadar çok kalmıştı ki düşünmeden edemedi. Sayısını bilmiyordu. Zile basıp bir adım geri çekildi. Böylece gardını tutmak kolay olurdu. Ya da belki de sadece kendini kandırıyordu böyle kaçmak daha kolaydı.
Tekrar zile basmakla gitmek arasında kaldığı an kapı açılmış, karşısında Filiz ablası vardı. "Hoş geldin," diye şakıdı Filiz. Karşısında onu gördüğüne memnun gözüküyordu.
Ablasının arka odadan gelen sesini duydu ardından. "Kim geldi Filiz?"
Süveyda, ablasının sesiyle içeriye bakış attı. Buraya o varken gelebilmesi için izne ihtiyacı vardı. O ise ilk kez sormadan gelmişti.
"Süveyda gelmiş," dedi Filiz sesinden okunan heyecanla. İçeri buyur etmek istiyordu ama Filiz'in dahi durduğu bir sınırdı tam burası.
"Gelsene Süveyda," dedi Sıla. Salondaki koltukta uzandığı yerde dikleşti. Filiz, Sıla'nın sesiyle Süveyda'ya daha geniş bir gülümseme sunarken genç kadın, ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi.
"Çayı yeni yaptım, içersin değil mi?" diye sordu Filiz ama cevabı almışçasına mutfağa doğru adımlamaya başladı. Anaç bir yapısı vardı kadının. Dostu ve kardeşini bu şekilde görmeye dayanamıyordu, elinden gelen ne varsa yapmak istiyordu. Bu yüzden onları yalnız bırakmak istedi.
"Yok, gerek yok. Zahmet etme." dedi Süveyda. Ablasının nerede olduğunu sormaya kalmadan ablasını salonda uzanırken buldu. Omzundaki çantasını ve elindeki telefonu ortadaki dikdörtgen şeklindeki cam sehpaya bıraktıktan sonra gözlerini ablasına çevirdi.
Sıla, başıyla kendi ayak ucunu gösterdi. "Otursana."
Ablası çok zor bir ameliyat geçirmiş, ölümden dönmüştü. Belki bundan haftalar önce olsa değil yanına oturtmak bu evden içeri girmesini istemeyebilirdi diye düşünüyordu. Sonra bu düşünceleri zihninden gönderip sakin bir ifadeyle koltukta ablasının yanına yerleşti.
"Nasılsın? Ağrın var mı?" diye sordu. Gözleri ablasının yorgun ve soluk suratını taradı. Göz altları kızarmış, biraz da kilo verdiğinden yüzü adeta çökmüştü.
"Biraz ağrılarım oluyor ama bu da normalmiş."
"Evet," diye onayladı Süveyda. "Çok zor bir ameliyat geçirdin, zamanla bir şeyin kalmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Adın Kalmalı Geriye
Fiction généraleBir dergide editörlük yapan Süveyda, bir gün ablasına yıllar önce gelen aşk mektuplarını bulur. Mektupların sahibiyle karşılaştığında ise sadece ablasının geçmişiyle değil, kendi geçmişi ve bilinmeyenlerle de yüzleşmek zorunda kalır. Ve kendini, sen...