5: TEMİZLİKÇİ

11.4K 716 265
                                    

Tıpkı altı sene önceki gibi, hiçbir izin bulunamadığı bir ölümdü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Tıpkı altı sene önceki gibi, hiçbir izin bulunamadığı bir ölümdü. Sonunu bildiğim bir filmi tekrar izliyordum; yalnızca hazin bir intihardı. Kendisini daha fazla nefese layık görmeyen bir insanın, yaptığı son cesur hamleyle doğurduğu bir vukuattan ibaretti. Kitabevinin önünde toplanan güruhun bile dilinde aynı lafızlar dönüyordu. Bu beklenmedik intiharın altını doldurabilmek için, geçerli sebepler aranıyordu.

İncir ağacının altında beklediğim ızdırap dolu dakikalarda, etrafımdaki yabancılara karşı bastıramadığım bir hınçla doldum; sinirli sinirli insanları dinliyor, arsızca yaftalama yapanlara çemkiriyordum. Soğuğa rağmen, alev alevdim. Altı sene önce içimi kaplayan yangının, yeniden etrafa saçtığı küller gibiydim. Sanki yıllar sonra yine, izbe bir otelin koridorunda dikiliyordum; sımsıkı elimde tuttuğum elmayla, odama girebilmek için eşikte bekliyordum.

İfademi alan polisin dışarıya çıktığını gördüğüm an, hemen ileri atıldım. Sesimdeki kızgınlık öylesine yoğundu ki etraftaki herkesi susturup dinletmeye mecbur kılıyordu. "Bir dakika durun Memur Bey, lütfen. İntihar değil bu, Mustafa abi intihar etmedi, öldürüldü!"

Adam, henüz bir saat önce dinlediği ısrarcı sözlere yeniden maruz kalmanın bıkkınlığıyla, sertçe nefesini üfledi. Ellerini gevşekçe beline koymuştu. Anlayışlı sandığı kaba bir tonla, "Üzüntünüzü anlıyorum ama içerdeki her delil bunu gösteriyor. Yine de kesin bir sonuca varabilmek için otopsiyi beklememiz gerek." dedi.

Bana laf anlatmaya çalışırken etraftaki kalabalığa da kaçamak bakışlar atıyordu. Seneler önce başını ağrıtacak bir itirafla karşısına dikildiğim amcamın korkaklığını andırıyordu. Aynı gün şahsiyetime yamaladıkları ve beni senelerce taşımaya mecbur bıraktıkları yalancı yaftasını anımsayınca, tüylerim ürperdi.

Aynı kaba tonla sözünü kestim. Konuştukça kalbim sıkışıyordu; ağzımdan çıkan her kelime, yaşanılanların acı bir tecrübesini taşıyordu. "Kardeşime de aynısını yaptınız, otopsi hiçbir şeyi değiştirmiyor," Adam neden bahsettiğimi anlamayarak kaşlarını çattı. Apaçık deliymişim gibi bakıyordu artık; ama susamazdım. "Bakın, içeriye başkasının girdiği çok belli. Kapının üstündeki çan kırılmış. Mustafa abi böyle bir şey yapmaz, kendi kendine de kopacak bir şey değil ki bu. Başka biri yapmış, eminim. Birisi koparıp yere atmış."

Budala birisiyle konuşur gibi, küçümseyerek sordu. "Neden birisi böyle bir şey yapsın ki? Gerisinde iz bırakacağını bile bile hem de."

"Bilmiyorum," dedim dürüstçe. Çaresizce düşünüyordum fakat on iki gündür tanıdığım bir adamın hayatına dair hiçbir şey bilmiyordum. Bildiğim tek şey, iyi bir insan olduğuydu. Bu da çabalamam için yeterliydi.

"Kardeşime de böyle oldu. İntihar etti dediler, beni de zorla buna inandırdılar ama ben içten içe biliyordum. Böyle bir şey yapmaz o, tanıyorum. Yine o yüzüğü gördükten sonra oldu her şey. O yaşlı adamı araştırmanız lazım, iki gün önce buradaydı," Kolunu tutmamla beni sakinleştirmeye çalıştı. Ama ben zaten sakindim. "Onunla görüştüğü günden beri normal değildi Mustafa abi. Tartışmışlardı sanırım, ikisi de çok gergindi. Kasanın üstünde hâlâ faturalar duruyor, neden bilmiyorum ama Mustafa abiye her ay elli bin lira yatırıyormuş. Aralarında bir anlaşmazlık yaşandığı çok belli. Araştırmak zorundasınız, lütfen bu sefer görmezden gelmeyin."

AZALANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin