26: DİZ ÇÖKENLERİN SAVAŞI

8K 583 971
                                    




Okuduğunuz için çok teşekkür ederim 🥹 Yorumlarınızı ve oylarınızı benden esirgemeyin, olur mu? 🫂🤍 Bölümün sonunda tepkinizi çok merak ediyoruum, hadi başlayalım bakalımm 🔥

Okuduğunuz için çok teşekkür ederim 🥹 Yorumlarınızı ve oylarınızı benden esirgemeyin, olur mu? 🫂🤍 Bölümün sonunda tepkinizi çok merak ediyoruum, hadi başlayalım bakalımm 🔥

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Zihnimde dolanan anıları bana bile yabancı hissettirecek kadar kusursuzca yamalanmış duvara baktım. Hayatta kalma korkusuyla içindeki tünelde koşmuş; nefes nefese onun odasına çıkmıştım. Elimi üstüne koyarak dokusundaki değişimi hissetmeye çalıştım fakat hiçbir fark hissedemedim. Hafifçe bazı yerlerine vurmaya başladım; iyice sokulmuş, çıkan gürültünün boşluğa devrildiği kısmı bulma çabasına kapılmıştım. Oysaki yerini doğru hatırladığıma emindim.

"Ne yapıyorsun?"

Korkarak geriye çekilince, kapüşonlu elimden kayıp yere düştü. Hızlıca kucağıma geri aldım, suratıma kenetlenmiş olan ela gözlere döndüm. Çınar aralık duran kapının eşiğinde dikilmiş, benden başka kuşku uyandıran bir detay bulmayı amaçlar gibi salonu kolaçan ediyordu. Dışardan bakınca ne kadar tuhaf gözüktüğümün farkında olsam da duvar dinlerken yakalanmamış gibi aldırışsız davrandım.

"Bir şey duyduğumu zannettim sadece." Omuzlarımı silkerek kapıya doğru yürüdüm. "Kıyafet bırakmaya gelmiştim ama daha müsait bir zamanda tekrar uğrarım."

Çınar içeriye girerek önümü açmış oldu; sehpanın üstündeki kupayı eline almıştı. Dumanı tüten çayı dudaklarına yaklaşırdı ama içmedi. Ela gözleri benden başka hiçbir şeyi görmüyormuş gibi, suratımdan ayırmıyordu. "Merih'in üstü değil mi o? Şuraya bırak istersen, ben veririm ona."

"Hayır," Aniden dudaklarımın arasından kaçan tepki onu şaşırttığı kadar beni de şaşırttı. Hafifçe kaşlarını kaldırdı, yavaşça çayından bir yudum aldı. "Ayıp olmasın şimdi, ben veririm. Teşekkür ederim yine de."

Yalnızca omuzlarını silkerek yanıt verdi. Tavırları ve bakışları ikizinden çok daha içten ve yumuşaktı. Merih'i andıran bir muzipliğe sahipti; keza dudakları da tıpkı onunkiler gibi, her an gülümsemeye hazır bir hâldeydi.

Gitgide derinleşen sessizliğin yersiz bir bakışma doğurduğunu sezerek, "Siz de mi burada kalıyorsunuz?" diye sordum. Benim onu incelediğim gibi onun da beni incelediğini fark etmiş, gerilmiştim.

Büyük bir yudum aldığı çay damağını yakmış gibi suratını buruşturdu. Sevimli bir acı zuhur etmişti çehresinde. "Biz derken?"

Fazla ilgili gözükmemeye çalışıyordum ama yine de meraklanmıştım. Yumuşak huylu birisine benzemesi, rahatça onunla sohbet edebileceğim izlenimini vermişti bana. "Pınar ablayla siz, burada mı kalıyorsunuz?"

Bu fikir onu eğlendirmiş gibi güldü. Gözleri kısılmış, dudağının kenarında minik bir çukur belirmişti. "Ben nadiren kalıyorum da Pınar nerede yattığı konusunda çok seçicidir. Ama sık sık vardiyaya kaldığımız için burada uyumuş kadar oluyoruz zaten."

AZALANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin