7: KENDİ ŞEYTANLARIM

9.4K 752 425
                                    

Okuyan birileri varsa şayet, çok teşekkür ederim!

Yorumlarınızı görmek beni inanılmaz mutlu eder. *-*

𓄅

Birbiri üstüne devrilen saniyeler, adeta saatler kisvesindeydi. Sanki ufak bir kum saatinin ortasında asılı kalmış kum taneleriydik; aramızda beliren üçgenin, bana atılan bir darbeyi engellemekten ibaret olmadığı aşikardı. Tuhaf bir andı. Kadının suratındaki şaşkınlık, böyle bir başkaldırışı hiç beklemediğini gözler önüne seriyordu.

Yoğun nefeslerin arasından duyulan kelimeler, hayret doluydu. "Ne yapıyorsun, Merih? Büyük bir yasağı çiğnedi, farkındasın değil mi?"

"Farkındayım." Resmen sıkılı bir çeneden çıkıyordu sesi. Kadının kaşları çatıldı. Gözlerini bir an olsun Merih'ten ayırmıyordu. "Ama bu vurmanı gerektirmez, Zeren." İsmini söylerken resmen sesiyle çiğnemişti.  "Sen Beren gibi acımasız değilsin, unuttun mu yoksa?"

Tıpkı kıyıya vuran bir dalga gibi kadının çehresindeki tüm duygular silindi; kaşları yavaşça gevşedi. Derin bir nefesle birlikte başını hafifçe geriye kaçıltırken, gözleri bir anlığına beni buldu. Merih'in baskın vurguları işe yaramıştı, tamamen durulmuştu. Yine de hâlâ kızgındı; dudakları aralık, alt çenesi dışa doğru çıkıktı. Yanağının içine sürtünerek tenini kabartan dili, konuşmak için can atan hiddetini bastırmakla uğraşıyordu.

Aniden omzunun üstünden benimle göz göze gelen Merih, sertçe, "Çık!" emrini savurdu.

Hiçbir karşılık vermeden, yere düştüğünü yeni fark ettiğim bezi hızla kaptım ve koşarak kütüphaneyi terk ettim. Kapıyı arkamdan çekerken içerden yükselen konuşmalar duydum; ancak anlayamadım. Nefes nefese birisini bulabilmek umuduyla boş koridorda göz gezdirdim. Ne yaşamıştım ben öyle? Tam merdivenden inecekken, arkadan bir kapı açıldı ve Sude'nin yorgun sureti eşikte belirdi.

Beni görür görmez seslendi. "Demre, neredeydin? Seni arıyordum. Gel, bugün yanımdan ayrılma."

Rüzgar gibi eserek yanına gittim. Ansızın arkamdan beliren Cemre, bastırmaya çalıştığı kıkırtılarıyla duvarın kenarına çekilirken, "Daha ilk günden işten atılacaksın abla, tebrikler," diye fısıldadı. Endişeyle Sude'nin koluna asıldım; Cemre'nin dikkatimi dağıtmasına müsaade edemezdim.

"Sude, ben büyük bir hata yaptım sanırım."

Şaşırarak bana baktığı esnada, apar topar çıktığım kütüphanenin kapısı savrularak açıldı; kadın, adeta kasırga gibi dışarıya çıkmıştı. Arkasından beliren Merih'in kızgın bir kor gibi yanan gözleri, direkt beni hedef aldı.

"Sude!"

İsminin bu denli bir öfkenin içinde dirilmesiyle irkilen Sude, bileğimden yakalayarak beni hizasına çekti. Başını hafifçe eğmiş, omuzlarını daraltmıştı. "Buyrun, Zeren Hanım?"

"Şu kıza nerede durup durmaması gerektiğini düzgünce öğretin," Eliyle beni işaret etmiş, bağırmıştı. Gözleri resmen karşısındakini çiğ çiğ yemek ister gibi bakıyordu. Çökük yanakları çenesine doğru darlaşıyor, kararmış göz altlarıyla bütünleşince sağlıksız bir görünüm doğuruyordu. "Meral şu işin nesini beceremiyor anlayamıyorum, bu kadar zor mu bir avuç kızı dize getirmek?" Hınçla ceketinin yakasını çekiştirerek, merdivenleri inmeye koyuldu. Attığı her adım, hâlâ süren azarıyla birlikte evin içinde yankılanıyordu. "O ahraz kızlar bile daha iyi anlıyor bunlardan." 

Başından beri gözünü üstümden ayırmayan Merih, suratımdaki korkuyu izlerken sertçe nefesini üfledi. Verdiği nefesle omuzları yavaşça düşmüş, yüzündeki kızgınlık dağılmıştı.

AZALANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin