27: EN BÜYÜK ZAAFIM

7.3K 506 1K
                                    

Selamm nasılsınız? Umarım iyisinizdir 🤍 Bölümü bir gün gecikmeli paylaşıyorum, birilerini bekletmekten hiç hoşlanmıyorum o yüzden özür diliyorum bunun içinn beklediğinizi biliyorum 😭 Bölümün sonunu düzenlediğim için biraz gecikti çünkü o son beni bitirdi dostlarım bittim ben 😭😭😭 Neyse ben susuyorum ve burayı size emanet ediyorum 🔥 Bu arada yazım hataları varsa üzgünüm 🥺

Yorumlarınız ve oylarınız için şimdiden çok teşekkür ederim. Hepsini tek tek okuyacağım 🥹✨🤍

Benim zaferim buradaydı; dizlerimin üstüne çöktüğüm yerdeydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Benim zaferim buradaydı; dizlerimin üstüne çöktüğüm yerdeydi. Çünkü onun gibilerin önünde çökmek, kibirlerini ayağa kaldırmaktı. Büyük insanların azametine dokunabilmenin en kısa yolu, önlerindeki küçüklüğünü onlara göstermekti.

Dizlerimin yere değmesiyle çıkan tok ses öylesine ağır bir sessizlik zuhur ettirmişti ki, bizi tüm kelimelerin anlamını yitirdiği sağır bir dünyaya hapsetmişti. Dudaklarımdan taşan hıçkırık, bu sağır ânı yaralayan bir zanlıdan farksızdı.

Eğik başımı kaldırarak, bağışlanmayı dileyen bir kıvranışla karşımdaki gri gözlere baktım. Dudakları aralıktı; kaşlarının ucu neredeyse birbirine değecekti. Elinde tuttuğu bastonuyla, bastığı zemine mıhlanmıştı. Ne olduğunu anlamaya uğraşan zihni, düşüncelerin istilasına maruz kalmıştı.

Yaylım ateşi gibi yanaklarıma devrilen yaşlar, etrafımdaki tüm bedenlere kilit vurmuştu. Huzursuzca yerinde kımıldanan Merih dışında, hiç kimse canlılık belirtisi göstermiyordu. Tüm gözler içlerine aldıkları hayretle irileşmiş, acı yalvarışlarıma kenetlenmişti.

"Suçumun ne olduğunu bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum! Bütün hafızamı kaybettim. Belli ki size karşı büyük bir hatam olmuş ama lütfen beni bağışlayın!" Kesik kesik ağlayarak başımı iki yana sallayınca birkaç tutam suratıma devrildi ve tüm bu çabama perişan bir dokunuşta bulundu. "Ben size hizmet etmekten başka hiçbir şey yapmayan basit bir temizlikçiyim. Nasıl bir gücüm olabilir sizin gibi birinin karşısında?" Ciğerlerimi hırpalayan derin bir nefes aldım. "Benim buradan başka gidecek bir evim yok. Bütün ailem burada. Yalvarırım beni onlardan ayırmayın!" Hakkımda vereceği fermanın altında ezilen bir çaresizlikle başımı önüme eğdim. "Lütfen bağışlayın beni!"

Kimse konuşmaya yeltenmedi; sanki dilsizlerle dolu bir odanın ortasındaydım ve tek bir kelime duyabilmenin açlığıyla kıvranıyordum. Ama kesik iç çekişlerim dışında hiçbir gürültü yoktu. Asırlar gibi hissettiren bir duraksamanın ardından, bu sarsıcı bağışlanma isteğini sineye çekebilen ilk kişi Tan Şahoğlu olmuştu. Zaten o bir hamle yapmadığı müddetçe, kimsede yapabilecek bir cesaret de yoktu.

Usulca kurbanına sokulan bir yırtıcı gibi yanıma yaklaştığını gördüm; ama başımı kaldırıp da gözlerine bakmadım. Resmen soluklarım boğazımı tıkamıştı; kucağımda titreyen ellerim sımsıkı birbirine kenetlenmişti. Bu benim tek şansımdı.

AZALANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin