Günlerdir sürekli vakit geçirdiğim adam, şu an bana hiç olmadığı kadar yabancı gelirken yaşadığım şoku atlatmamın uzun süreceğini biliyordum. Sadece dakikalar içerisinde gözümde yarattığı imajı yerle bir olmuş, beni bambaşka bir çıkmaza sokmuştu.
Göğüs kafesimi zorlayan kalbim, bu sefer heyecanla değil de korkuyla atarken titreyen ellerimi yumruk haline getirdim. Yeşil ojeli tırnaklarımın avcuma battığını biliyordum ama herhangi bir acı hissetmiyordum.
Gözlerimi, kucağımdaki ellerime indirdiğimde onun kanıyla bulanmış olduğu gerçeğiyle bir kez daha karşılaşmıştım. Kurumuş kan lekeleri, bej rengi kabanıma da bulaşmış ve ortaya korkunç bir görüntü çıkarmıştı.
Hangi ara dolduğunu bilmediğim gözlerimden bir damla yaş aktığında ellerimi kaldırıp yüzüme kapattım. Gayet güzel bir günün ardından yaşadığım bu olay, o kadar gerçek dışı geliyordu ki bir an kabus gördüğümü bile düşünmüştüm.
Dudaklarımdan bir hıçkırık düştüğünde ellerimi yüzümden indirdim. "Arabam nerede?"
Yeşil gözlerin odağı ben olduğumda yumuşacık bakışları da yüzümün her zerresinde dolaşmaya başlamıştı.
"Evime gitmek istiyorum."
"Seni, evine ben götüreceğim ama şu an değil. Peşimizde ola-"
"Banane ya? Banane bundan Kenan?" diye bağırmam, onun lafını bölmeme neden olmuştu. Gözleri, dolu gözlerimdeyken dakikalar önce benim öptüğüm dudaklarını birbirine bastırdı. "Gecem mahvoldu ve sayende iş yapacağım adam, benimle çalışmak istemeyecek!" Az önce yumuşacık olan ifadesi, bu sözlerimle birlikte hızlıca dağıldığında dolu gözlerime rağmen alayla güldüm. "Ha bir de görüştüğüm adamın ne olduğu belli değil!"
"Maran-" Yüzümü buruşturup, onu susturmak için elimi hafifçe havaya kaldırdım.
"Bana açıklama yapma, lütfen." Başını iki yana sallayıp havada olan elimi, nazikçe tutup indirdi. Bununla birlikte de tutmuş olduğu elimi, onun kadar nazik olamayarak sertçe elinden kurtardım. "Ben, bu gece anlayacağımı anladım."
"Yapma böyle, konuşalım. Dinle bir beni." dedi, yalvarırcasına.
"Ne anlatacaksın sen bana ya? Ne anlatabilirsin bu geceye dair? Mantıklı bir açıklamanın olduğunu hiç düşünmüyorum çünkü de."
"Haklısın, mantıklı bir açıklamam yok." dediğinde başımı çevirip ona baktım. Onun da elleri, kendi kanıyla bulanmıştı ve hiç canı acıyormuş gibi durmuyordu. Sanki buna alışkın gibiydi. "Bu tarafımla karşılaşmanı istemezdim, istemedim de."
Sözlerinin ardından arabada rahatsız edici bir sessizlik oluşurken bu sessizliği bozan şey, onun tarafındaki camın tıklatılması olmuştu. Bununla birlikte irkildiğimde elini bacağıma koyarak camı aralamıştı. Gözlerimi, camda duran adama çevirdiğimde bu kişiyi tanımadığımı fark ettim. Esmer bir adamdı. Kara gözleri, karanlıktan nasibini almış gibiydi.
Gözleri, kısa bir an bana takıldığında Kenan'a döndü. "İyi akşamlar diyecektim ama bize pek uymuyor gibi."
"Şu an sırası değil, Kılıç." Kenan'ın bacağımdaki eli beni, bu gece gördüklerime rağmen rahatlatırken bundan hiç hoşnut değildim. Onun bu karanlık tarafının varlığından haberdar olmuşken bana iyi gelmesi, isteyeceğim son şey bile olmamalıydı.
Ben bunu düşünürken sanki ne düşündüğümü anlamışçasına elini, benden uzaklaştırdı ve arabadan inip Kılıç dediği adamla birlikte arabadan uzaklaştılar. Ben de bundan istifade ederek çantamı elime alıp arabadan indim.
YOU ARE READING
PRANGALAR | +18
RandomGöğsümde hissettiğim namlu bana tesir etmezken gözlerimi, elindeki silahtan usulca gözlerine çıkardım. Mavilerim onun yeşilleriyle buluşunca sert bakışlarının esiriydim. Çenemi hafifçe kaldırırken aynı zamanda benimde elimde olan ve göğsüne doğrult...