Giydiğim beyaz, uzun ve balon kollu mini elbiseye bir kez daha baktım. Gayet güzel görünüyordum. Her ne kadar dizlerimin üzerinde biten bir elbise olsa da babamın bu durumdan pek memnun olduğu söylenemezdi. Geldiğimiz şık restorantın lavabosunda dakikalardır oyalanıyordum ve dışarı çıkmaya da niyetim yoktu. Az önce annemin de attığı mesajla Kenan'ların geldiğini öğrenmiştim. Bu yemek organizasyonunu ortaya çıkaran her kimse şu an ona feci derecede küfür ediyordum. Üstelik herkes Kenan'la aramızda bir şey (!) olduğunu düşünüyordu. Babamla annemin günlerdir beni sorgulamasına rağmen yine de bunu inkâr etmiştim.
Sesli bir şekilde nefesimi verip aynada son kez kendime baktım ve elimdeki rujun kapağını kapatıp çantama attım. Yüzümün iki yanından birer tutam bırakıp ensemde topladığım saçlarımı düzeltmeme gerek yoktu fakat onu da yaptım. Ne kadar süre oyalanabilirsem bana kârdı.
En sonunda istemeyerek de olsa lavabodan çıktım ve topuklularım üstünde oldukça yavaş bir şekilde masaya doğru yürüdüm. Bu sergilediğim davranış aklıma Kenan'la tanıştığımız geceyi getirmişti. Zihnime düşen anılarle silkelendim ve gözlerimi annemlerle Kenan'ın ailesinin oturduğu masaya çevirdim. Gayet hoş bir sohbet içerisinde gibi görünüyorlardı. Turgay Amca'nın yanında oturan Defne Teyze ve hemen onun yanındaki Bige'ye baktım kısa bir an. Onun da gözleri beni bulmuştu. Ona gülümsediğimde o da bana kocaman bir gülümseme bahşetti.
Birkaç adım daha atıp masaya ulaştığımda oturduğum sandalyenin tam karşısında, en köşede oturan Kenan'la göz göze geldik. Sanki gerçek bir çiftmişiz gibi yanlışlıkla uyumlu giyinmiştik. Üzerinde beyaz, salaş bir gömlek vardı. Ona hafifçe göz kırptım.
"İyi akşamlar herkese." dedim, elimden geldiğince samimi davranmaya çalışarak. İçten içe göz devirmekten kendimi alıkoyamıyordum ve dışarıdan sıcakkanlı görünmeye çalışmak beni yoruyordu.
Defne Teyze tıpkı Bige gibi gülümseyerek bana selam verdiğinde Turgay Amca da aynı şeyi yapmıştı. Çantamı bırakıp yerime oturduğumda tekrar bir çift yeşil gözle karşı karşıya gelmiştim. Masada dönen sohbet yarım bırakılıp gözlerin bana çevrilmesi çok uzun sürmedi.
"Nasılsın Maran'cığım?" dedi, Defne Teyze. Gözlerimi ona çevirdiğimde dudaklarımda daha sahici bir gülümseme oluştu.
"İyiyim, siz nasılsınız?"
"Çok güzel bir kız olmuş ya." dedi, o da nezaket gereği olan sorumu es geçip anneme bakarak. "Küçüklüğünü bilirim, tombul bir şeydi." Babam ve annem de dahil herkes gülerken benim de gülümsemekten çenem ağrımıştı. Bir an önce şu yemek faslı bitseydi de eve gitseydik. Ama ilk önce yemek yemeliydim tabii.
Onlar kendi aralarında benim çocukluğumu konuşmaya başladıklarında sohbetten uzaklaşıp bakışlarımı etrafta gezdirdim. Buraya ilk kez gelmiyordum ama en azından sıkıntımı biraz olsun gidermeye çalışıyordum. Şu an sadece eve gidip uyumak istiyordum.
Bakışlarımın durağı yine Kenan olduğunda onun da gözleri elindeki telefonun ekranındaydı. Gözlerini kısmış, büyük bir dikkatle bir şey okuyordu. O an, sanki hissetmiş gibi başını kaldırıp bana baktığında hızla gözlerimi ondan kaçırdım. Rezillikte üstüme yoktu zaten.
"Kenan," diyen babama çevirdim bakışlarımı. "Sen ne zaman dönüyordun İtalya'ya?"
"Açıkçası kısa süreliğine gelmiştim ama bir süre daha buradayım gibi görünüyor." Kaşlarım havalanırken Kenan'a baktım. Bundan haberim yoktu. Niye haberim olacaktı ki hem?
YOU ARE READING
PRANGALAR | +18
RandomGöğsümde hissettiğim namlu bana tesir etmezken gözlerimi, elindeki silahtan usulca gözlerine çıkardım. Mavilerim onun yeşilleriyle buluşunca sert bakışlarının esiriydim. Çenemi hafifçe kaldırırken aynı zamanda benimde elimde olan ve göğsüne doğrult...