Elimdeki telefonun ekranına boş boş bakarken bir yandan da akşamki yemek için hazırlanıyordum. Bana kalsa bu kadar detaya gerek yoktu ama annemi kırmak istememiştim. Yaklaşık iki saat önce annemin güzellik salonuna gelerek kendime güzel bir cilt bakımı ve masaj yaptırmıştım. Gerçekten gençleştiğimi hissediyordum.Bir yandan pedikür yapılırken bir yandan da saçlarım yapılıyordu ve bu süreçte de yerimde sürekli rahatsızca kıpırdanıyor, onların bana içten içe sövmelerine neden oluyordum. Annem de yan koltukta oturan bir kadının makyajıyla ilgilenirken gözlerimi tekrar telefonuma çevirmiştim. O esnada da Olcay'dan gelen mesajla telefonumun ekranı aydınlandı.
Olcay, Sinan'ın da bulunduğu grupta en yakın arkadaşımdı. Onunla diğerlerinden farklı olarak çocukluktan beri arkadaştık ve aramızda çok özel bir bağ vardı. Şu zamana kadar da hemen hemen aynı okullara gidip aynı eğitimleri almıştık. Hâlâ da öyleydi. Sadece annemle babamın yanında takındığım o çocuksu tavrı, onun yanında da rahat bir şekilde takınabiliyordum. O da bana her şekilde uyum sağlıyor ve güzel anılar biriktirmemizi sağlıyordu. O, benim kız kardeşim gibiydi.
Olcay TORALI: Sinan hiç çekilmiyormuş gerçekten.
Olcay TORALI: Seni çok iyi anladım şu an.
Olcay TORALI: Kafa dinleyelim diyerek çıktık dışarı ama keşke çıkmasaydık.
Olcay TORALI: Şimdi Ufuk'la benim eve geçiyoruz, işin yoksa sen de koş gel hadi.
Okuduğum mesajlarla birlikte kıkırdamaya başladığımda annemin de gözleri bana dönmüştü.
"Sonunda gülebildin." Annemin bu isyanına karşılık ona öpücük attığımda o da gülmüştü.
Ahu Maran KAYA: Evde değilim şu an.
Ahu Maran KAYA: Ufak bir saçmalığın içine çekildim, onu halledip koşa koşa geleceğim.
Telefonu kapatıp masanın üzerine bıraktığımda seçmem için önüme koyulan ojelere baktım. Hiç düşünmeden kırmızının can alıcı tonunda karar kıldığımda saçlarımdaki bigudiler açılmıştı. Sıkıntıyla ofladığımda bu saçmalığın bir an önce bitmesini umuyordum. İri bukleler halinde olan saçlarım dağıtılırken aynadaki aksimi izliyordum. Aslında hoş olmuştum. Bu, beni bu gece mutlu etmeye yetebilirdi.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordum fakat çoktan hazırdım. Parmaklarım arasındaki sigaradan derin bir nefesi içime çekerken dudaklarımdaki ruj, beyaz filtreye bulaşmıştı.
Salonun dışındaki oturma alanında oturmuş, sigaramı içerken bulunduğum durumdan pek memnun olduğum söylenemezdi. Sanırım annem de değildi çünkü şu an bana onaylamaz bakışlar atmaktaydı. Dakikalardır tepemde dikilerek telefonda babamla konuşuyor bir yandan da beni süzüyordu. Kapıda duran siyah araba ve yanında duran yakışıklı korumamın da gözleri etrafta dolaşsa da dikkati buradaydı. Sanırım onu da kendime aşık etmiş olmalıydım.
Derin bir nefes alıp sigarayı söndürdüm ve masadaki telefonumu alıp içeri girdim. İçimden bütün küfürleri arka arkaya sıralayarak merdivenleri tırmandım. Üst kattaki lavaboya ulaştığımda kapıyı açarak içeri girdim ve arkamdan kapıyı kilitledim. Bugün kaçıncı kez olduğunu bilmediğim bir şekilde bir kez daha oflayarak lavabo tezgâhını kaplayan koca aynadan kendi yansımamı dikkatle incelemeye başladığımda görüntümden oldukça memnundum ama kesinlikle gideceğim yere gitmek istemiyordum.
Genellikle kullandığım düz saçlarımın aksine bu sefer dalgalı siyah tutamlar omuzlarımdan dökülürken yüzümde de ağır sayılmayacak bir makyaj hâkimdi. Üzerimdeki kalın askılı, kare yaka ve bileklerime kadar uzanarak üzerime oturan bej elbise de vücudumu sıkıca sarıyordu. O adam bu gece bana gerçekten aşık olabilirdi.
YOU ARE READING
PRANGALAR | +18
RandomGöğsümde hissettiğim namlu bana tesir etmezken gözlerimi, elindeki silahtan usulca gözlerine çıkardım. Mavilerim onun yeşilleriyle buluşunca sert bakışlarının esiriydim. Çenemi hafifçe kaldırırken aynı zamanda benimde elimde olan ve göğsüne doğrult...