- Kötü bir şey mi oldu? İşin bitti ise çıkıp hallet. Ne oldu?
- Yok yenge bitmedi. Sadece ben yanlış bir şey yaptım.
- Ne yaptın?
- Yenge ben çalışırken kendimi kötü hissettim. Galiba şekerim düştü. Kanepeye oturdum soluklanayım derken gözüm lokumlara ilişti. Bir tane alıp yedim. Sonra senden izinsiz yediğim için utandım ne olur helal et. Haram olmasın. İnan boğazıma durdu yaktı geçmiyor.
- Ah be Fatma! Ah be canım! Sen ne kadar hassas düşünceli bir insansın. Üzülme helali hoş olsun. Ayrıca sen beni affet ben düşünüp sana istediğini ye iç demeliydim. Bundan sonra ne istersen ye iç. Hatta çocukların ve kocan da gelip istedikleri gibi yesin içsinler. Hepinize helal olsun.
- Allah razı olsun yenge. Sen de çok iyisin.
- Senden de kızım. Hatta işini bitir giderken lokumlardan koyarım götür çocuklarla yiyin.
- Sağ olasın.
Fatma Nefeset’ in sözlerinden etkilenmişti ama Saniye yengesine söylemeye cesaret edemedi. Çocuklarına kıyamazdı. Bu korkuyu onlar yaşamamalıydı. Nefeset’in söylediklerini yapacaktı. Eve giderken aktara uğrayıp malzemeleri aldı. Akşam herkes yattıktan sonra abdest alıp işe koyuldu. Dikkatlice otları ayrı ayrı kaynatıp birleştiriyor tohumları ezip kaynatıyor sonra onu sirkeli suda bileştiriyordu. Endişe ve korku içindeydi. Sanki o ses onu takip ediyordu. Saniye’nin evinde esir olduğunu bilmese yanında zannedecekti. Arkasından gelen sesle yerinden sıçradı çok korkmuştu. Küçük bir çığlık attı.
- Korkma! Fatma benim. Gece vakti ne yapıyorsun diye bakmaya geldim.
- Elinin körünü yapıyorum. Aklım çıktı. Niye sessizce geliyorsun?
- Gece vakti davul çalarak mı geleyim? Çocuklar uyanmasın diye sessizce geldim. Hem sen ne yapıyorsun? Saniye yengeden büyümü öğrendin onu mu yapıyorsun.
- He canım, büyü yapıyorum. Sana akıl verecek bir büyü.
- Asıl bana altın, para verecek büyü yap.
- Ya git, beni rahat bırak.
- Niye? Ne yapıyorsun ki?
- Ne olacak? Ellerim yaralardan kurtulsun diye özel bir kür hazırlıyorum. Bir arkadaştan aldım tarifini.
- İyi, bana da ver bitince bende kullanayım.
- Git be sanki çalışıyormuşsun gibi. Boş insanın eli ne zarar görecek. Senin ellerine ne olabilir.
- Söylenme artık, Yarın gidip ev bakacağım. Ev işini halledelim sonra iş bakarım. Ben gidip yatıyım o zaman.
- Yok, dur sana bir şey soracağım.
- Ne oldu? Yine ne laf mı sokacaksın?
- Yok, öyle değil. Saniye yenge sizin akrabanız ya, kocasını tanıyor musun?
- Yo tanımıyorum.
- Yenge diyorsun, nasıl kocasını tanımazsın?
- Dedem Erduran dedenin yanında çalışırdı. Karısına yenge derdik sonra Saniye’ ye de yenge dedik bizden çok büyüktü abla demedik.
- Peki ya kocası onu hiç görmediniz mi?
- Yok, görmedik. Zaten uzak bir yerdendi. Doğu da bir yer. Düğünleri orda olmuş. Uzak diye kimse gitmedi. Kısa bir süre sonra adam ölmüş dediler.
- Peki, çocukları yok muymuş?
- Bir oğlu varmış, onu da kocasının ailesi büyütüyormuş. Onu da hiç görmedim.
- Oğlu yaşıyor mu?
- Nereden bileyim. Belki ölmüştür. Yoksa annesini görmeye gelirdi. Bizde tanırdık. Şimdi neden bunları soruyorsun?
- Sadece merak ettim. Sen git yat bende birazdan gelirim.
Fatma ne kadar tedirgin olsa da Nefeset’ in dediklerini yapmıştı. Küçük bir su şişesine koyup. Sakladı. Bir hafta sonra çantasında Nefeset’in hazırlatmış olduğu suyla geldi. Saniye ye bu suyu nasıl vereceğini bilemiyordu. Çok tedirgindi. Bu gün normal temizlik yapacaktı fazla yorulmayacaktı. O temizlik yaparken Saniye bir genç kıza sevdiği adamı kazanması için bağlama büyüsü yapıyordu. Temizlik yaparken kendi kendine konuşmaya başladı. “Saniye ye büyü yapıyor diye kızarken ben de onun gibi büyücü oldum. Bak sen şu işe aklıma gelmeyen başıma geldi.” Nefeset onu duyup yanına geldi.
- Aynı şey değil, sen bana yardım etmek için yapıyorsun o ise para kazanmak için. Ameller niyetlere göredir.
- Yine mi geldin?
- Ben hep buradayım. Burada esir olduğumu dışarı çıkamadığımı unuttun galiba.
- Unutmadım. Benimle konuşma. Saniye yenge gelip konuştuğumuzu duymasın.
- Korkma duymaz. Suyu getirmişsin. Anlattığım gibi hazırladın mı?
- Evet, ama çok korkuyorum. Ölürse başım belaya girer.
- Korkma diye defalarca söyledim. Sadece geçici bir felç. Doktorlar bile anlamayacak. Sen yeter ki söyleme, söylemezsen Fatma bile hastalandığına inanır. Hatta gelince ona hasta göründüğünü söyle hazırla onu birazdan gelir.
Fatma etrafın tozunu alırken Saniye müşterilerini göndermiş odaya geldi. Kedinin yanına gelip kanepeye oturdu. Fatma yanına yaklaştı.
- Saniye yenge iyi misin?
- Evet, niye sordun?
- Hiç, yorgun gibi oturdun. Rengin de soluk. Sabah kahvaltı etmedin mi? Aç isen yiyecek bir şeyler hazırlayayım.
- Yok, canım iyiyim. Sen işini bitir, birlikte öğle yemeği yeriz.
- Tamam.
Fatma işine devam etti. Nefeset’in dediği gibi Saniye kendinden şüphe etmişti hasta mıyım acaba diye işkillenmişti. Kalkıp aynada yüzünün solgun olup olmadığına bakmak istedi. Tam yerinden kalkmıştı ki, kedi yerinden sıçradı. Miyavlayarak Saniye’nin üstünden atlayarak orta da durdu. Saniye korkmuştu. Fatma da korktu ama belli etmedi.
- Bu kediye ne oldu şimdi.
- Bir şeyden korktu galiba.
Saniye geri yerine oturdu. Fatma olduğu yerden seslendi.
- Yenge sen de korktun, dur sana su getireyim?
Fatma bu fırsatı hazırlayanın Nefeset olduğunu anlamamıştı. Hazırladığı suyu getirmek için gitti. Saniye de kedinin ani hareketinden şüphelendi. Fatma odadan çıkınca seslendi.
- Nefeset sen mi kediyi sıçrattın.
Nefsetin kahkahası duyuldu. Yaptığını inkar etmedi.
- Evet ben yaptım. Çok mu korktun? Şaka canım.
- Böyle şaka mı olur? Aptal mahluk. Ne oluyor sana anlamadım. Cinlerde mi depresyona girip saçmalıyor.
Saniye Fatma odaya girince sustu. Fatma’nın da Nefeset ile konuştuğunu tahmin edememişti. Fatma hazırladığı suyu verdi. Saniye’nin aklına hiç kötü bir şey gelmemiş idi. Fatma dan böyle bir ihanet beklemiyordu. Suyu alıp yudumlayarak içti. Fatma fark ettirmemek için toz almaya devam etti. Aradan beş on dakika geçmişti Saniye yerinden kalktı. Fatma endişeli sordu.
- Yenge ne oldu? Rahatladın mı?
- Yok. Canım. Yorgun hissediyorum, ben odama girip uzanacağım.
- Tamam. Ben işimi bitirip sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım mı?
- Olur, birlikte yiyelim.
Saniye odadan çıkmak üzereydi ki. Birden yere yığıldı. Fatma birden korkuyla çığlık attı. Hemen yanına koştu.
- Yenge, yenge ne olur uyan.
Saniye onu duymuyordu. Öylece yerde yatıyordu. Fatma ise çok pişmandı. Belki de onu öldürmüştü. Nasıl olur da kulağına gelen bir sese inanıp zavallı kadına durup dururken böyle bir kötülük yapardı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Bu sırada Nefeset’in sesini duydu.
- Kes artık ağlamayı, Bir an önce ambulans çağır.
- Senin yüzünden oldu. Kandırdın beni. Bak öldü kadıncağız. Beni hapse atacaklar. Kimse senin beni kandırdığına inanmayacak. Kim kulağına gelen sese inanıp katil olur mu diyecekler. Allah’ım affet beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR CİN 1 Nefeset (Tamamlandı)
Paranormalİnsanlar mı daha kötü, cinler mi? İnsanların çoğu cinlerden korkarlarken bazıları onlardan korkunç olabilir. Asıl olan iki cinsin de iyi ve kötü olabileceğidir. Bu roman insanların da cinlerin de kötülük ve ya iyilik de eşit olduğunu göreceksiniz. ...