8.BÖLÜM

33 4 8
                                    

                                       8.BÖLÜM
   O kadar korkmuştu ki yanan saçları ile kaçmak istedi. İfrit hemen dibindeydi. Hızla bahçe duvarının üstünden geçti. Öyle hızla kaçtı ki saçlarında ki ateş rüzgarın hızından söndü. O kadar hızla kaçmıştı ki arkasına bakmamıştı. İfrit onu takip etmeyi bırakmıştı. Sonunda rahatladı. Ölümden dönmüş çok korkmuştu. O hızla Merkür’e gitti. En yüksek tepelerin birinin yamacına oturdu. Etrafı seyredip sakinlemeye çalıştı. Uzun süren bir esaretten sonra bu kadar heyecan ve tehlikeli bir hayata hazır değildi. Oğlu ile huzurlu hayatı çok istiyordu. Bir cin için çok genç sayılan yüz yirmi yaşında ihtiyarlamış gibi hissediyordu. Eşi öldüğünden beri böyle çaresiz ve yalnız kalmamıştı. El-amluk da olsa bir ademoğlunu eş olarak kabul etmekle hata etmişti. Işıker çok iyi bir eş, ahlakı çok güzel bir insandı. Onu çok mutlu etmişti ama zaten kısa olan ömrü çok daha kısa bir zamanda bitmişti. Ona oğullarının sorumluluğunu bırakmış ve gitmişti. Onu tek başına korumak zorundaydı. Dedesi ve babaannesi kendi evlatlarına sahip çıkamamışlardı. Onların çekişmeleri arasında oğlunun da yok olmasına izin vermeyecekti. Aslında büyük bir cin ailesine mensuptu, ailesi ona destek olurdu. Onu seven güçlü bir ailesi vardı ama ailesinden de yardım isteyemiyordu. Olayların kontrolden çıkıp iki cin kabilesi arsında büyük bir savaş çıkmasından endişe ediyordu. Yalnızdı oğlunu kendi imkanlarıyla kurtarmaya çalışacaktı. Oğlunu dedesinin sarayından kurtaracaktı. Uzun süre düşündü. Yeni yollar aradı. Planlar yaptı. O saraya giremezdi. Oraya girecek ve cinleri etkisiz hale getirip oğlunu kurtaracak yeşil haleli bir ademoğlu bulmalıydı. Bu kez çok dikkatli olmalıydı. Bu cemaatlerin içinde bulabilirdi. Ademoğullarının en şerlileri en  iyi ve masumlarını etki altında tutabilirdi. Onların arasına girmeden uzaktan da belki bulabilirdi. Gücünü yeniden topladı. Huzur bulduğu gezegeni Merkür’den tekrar dünyaya dönüp aramaya devam etti. Bu kez daha dikkatli davrandı. O yurtlara çok yaklaşmıyordu. Çünkü artık o yurtların bahçesinde ifritlerin dolaştığını fark etmişti. İçeride de bulunuyorlardı. Bir kaç cami daha gezdi ama maalesef yeşil halelilerin çoğu yürümekte zorlanan yaşlı dedelerdi. Kuran kurslarına yaklaştı pencereden baktı. Orada da durum aynıydı. Yaşlı teyzeler kuran okuma hevesleri ile yeşil halelere sahip olsa da onun işine yaramazdı. Artık umutsuzluğa kapılmıştı. Etrafına çaresizce baktı. Derince iç geçirdi. “ Allah’ım bana yardım et. Oğlumu kurtarabileyim.” Dedi. Gözünden bir damla çıkıp cızırtılı bir şekilde parıltılar saçarak kurudu. Bu sıra da o ilahi yardımı hissetti. Bir kamyonetin arkasında giden iki koç gördü. Koç evlatların kurtuluşu için verilen kurbandı peşinden gitti. Kamyonet bir yurdun kapısından içeri girdi. Bahçede dolaşan ifritleri gördü. Gizlendi, yaklaşmaya cesaret edemedi. Uzaktan seyretti. Bir kaç adam daha geldi. Çoğu siyah ve kırmızı haleliydi. Dualar okuyarak koçları kurban edip içeri gittiler. Koçları getiren iki beyaz haleli adam ve onu ilk karşılayan turuncu haleli adam kalmıştı. Bunların ikisi kasaptı. Koçları yemek için hazırlıyorlardı. Turuncu haleli adam onlara yardım ediyordu. Turuncu haleli adama Vehbi hoca diyorlardı ama adam hoca değil oranın çalışan görelisi idi. Mutfağa gidip gelmesi kap tencere getirip götürmesi ve üzerinde ki önlük yemekten sorumlu olduğunu gösteriyordu. Bu adam takibe almaya karar verdi. Akşama kadar onu takip etti. Akşam elinde kesilen kurbanların etlerinden bir poşetle birlikte oradan ayrıldı. Eski model bir arabaya binip yola çıktı. Nefeset onu takip ediyordu. Yedi katlı bir binaya geldi. Park yerine arabayı park edip eve yöneldi. Asansörle beşinci kata çıktı. Daire kapısını adam gibi kırklı yaşlarında turuncu haleli bir kadın açtı. Adam içeri girerken besmele çekti. O anda evi koruyan bir kalkan oluşuyordu ki, Nefeset poşette ki etin içine saklanıp içeri girdi. Evi koruyan kalkanda delikler oluşmuştu. Adamda karısı da ağızlarında sürekli dualar olan insanlardı ama pek kıymeti yoktu. Çünkü evde haram kokusu fazlaydı. Onlar söylediği dualar besmeleler tesir etmiyordu. Adamın getirdiği et bile haram derecesindeydi. O kurbanları birisi o yurtta kalan kuran öğrenen çocukların yemesi için yollamıştı. Vehbi hoca kendine bir pay ayırıp eve getirmişti. Bu sıklıkla yaptığı bir şeydi. Yurda gönderilenlerden kendine bir pay ayırıyor bunu hak sayıyordu. Ne kadar ibadet etse de bu haramlar yüzünden gerçek müminler olamıyorlardı. Karısı da bunu bilip kabullendiği için aynı turuncu haleye sahipti. Kocası eti yurtta hafızlık öğrenen çocuklara ikram için kestiklerini söylediği halde onların kısmetini neden bize getirdin demiyordu. Hemen mutfağa götürüp pişirmeye başlamıştı. Evde televizyon izleyen on sekiz yaşındaki kızında başında beyaz hale vardı. Ama o sırada odaya giren diğer kızın başında aradığı yeşil hale vardı. Sonunda bulmuştu. Evin büyük kızı Şifa yirmi yaşlarında ince zarif bir kızdı. Biraz zayıf görünse de işine yarayabilirdi. Evde onu takip etti. Mutfakta annesine yardım etti. Sofrayı oturdular. Babası ve annesinin besmele çekmesinden etkilenmedi ama kız “Bismillahirrahmanirrahim “ deyince kendini evin dışında buldu. Kız haram yediğinin farkında değildi. Niyeti iyi olduğu için duası makbuldü. Nefeset’in vazgeçmeye niyeti yoktu. Bu kızı zar zor bulmuştu. Pencereden yemek yemelerini seyretti. Sonra namaz kılarken. Uyku vaktine kadar bekledi. Herkes uyumuştu. Şifa da kardeşi ile kaldıkları odada uyumaya hazırlanıyordu. Tuvalete girdi, çıkarken Nefeset ona seslendi.
- Şifa, akşam babanın getirdiği et haramdı. Şu an miden de haram var.
- Destur!
Şifa çok korktu. Duyup duymadığına emin olamadı. Etrafına baktı, kimse yoktu. Bu sesi duymuş olabilir miydi? Belki duymamışımdır, diye düşündü. Ayrıca o haram yemezdi. Babası da yemezdi. Bu olamazdı diye düşündü.
- Doğru söylüyorum. Baban hafız çocuklara yemek yapılması için gönderilen eti size getirdi. Sizde onların hakkının yediniz. Bu haramdır.
- Kimsin sen, ne istiyorsun benden.
- Konuşmak istiyorum.
- Eüzübillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim.
- Şifa yorma kendini istediğin kadar tekrarla duan artık makbul değil. Sofraya otururken besmele çekmiştin o zaman beni dışarı attın ama şimdi haram yediğini bilerek dua etsen de makbul olmaz.
- Ne istiyorsun benden? Biz haram yemeyiz.
Ağlamaya başlamıştı. Korkunun yanında bir de utanç duymuştu. Ağlayarak devam etti.
- Ben bilmiyordum. Babamla konuşurum bir daha yapmaz.
- Ağlama. Bu konu beni ilgilendirmiyor. Ben bunun için gelmedim. Sana ihtiyacım var. Yardım etmelisin.
- Sen kimsin ne istiyorsun benden?
- Önce ağlamayı kes, korkma benden.
- Sen cin misin?
- Evet. Ben müslüman bir cin prensesiyim. Zor durumdayım, yardıma ihtiyacım var.
- Ben ne yapabilirim? Ne olur, beni rahat, bırak? Babam la konuşurum. O iyi bir müslüman hata yapmış, bir daha yapmaz.
- Saçmalama, sakın kimseye benimle konuştuğunu söyleme. Sana asıl onlar zarar verir. Seni o hocalara götürürler. Onların cin çıkarıyoruz diye sana yapacakları eziyetleri tahmin bile edemezsin. Ayrıca adın cinli, deli kıza çıkar.
- Yapma ne olur? Korkuyorum.
- Korkma. Sadece konuşalım. Eğer istemezsen seni bırakır giderim. Hem sakin ol. Sen akıllı bir kızsın beni anlayabilirsin.
- Sakin olmaya çalışıyorum ama kulağıma gelen sesle konuşmak beni tedirgin ediyor.
- Tamam. Sakin ol. Sana görüneyim, korkup bağırma,
Nefeset hemen yanında belirdi, genç kız onu görünce rahatladı. Çok güzel bir yüzü vardı. Kapkara gözleri, uzun kirpikleri esmer ama ay gibi parlak, pırıltılar saçan cildi vardı. Başında pırlantalı bir taç vardı. Üzerindeki beyaz elbise yerlerde sürünüyordu. Saçları dizlerine kadardı. Saçlarına baktığını görünce ucunu tutup ona gösterdi.
- Bak saçlarımın ucu yandı. Seni ararken bir yurdun bahçesinde ki ifritler yaktı. Neredeyse ben öldüreceklerdi. Zor kurtuldum. Yanmasaydı saçlarım eteğim gibi uzundu.
- Geçmiş olsun.
- Sağ ol, canım! Sen iyi bir kızsın. Bana yardım et.
- Size üzüldüm ama ben ne yapabilirim. Hem bir cinle insanın diyalog kurması doğru olur mu?
- Ben senden kötü bir şey istemeyeceğim. Asla seni günaha sokmaya çalışmam. Ben elhamdülillah müslüman bir cinim. Sadece imanı tam duası makbul bir ademoğluna ihtiyacım var. Bu yüzden sana geldim.
- Tamam. Senin için dua okur, tesbih çeker, tütsü de yaparım.
- Hayır, bunlara ihtiyacım yok. Ben bir anneyim oğlumu kurtarmak için sana ihtiyacım var. Oğlum Dededağı denen bir yerde oraya gidip onu oradan çıkarmamız gerekiyor.
- Ne seninle başka bir yere mi gideceğim? Asla olmaz.
- Bak bunu normal bir insanla yapılmış anlaşma olarak düşün. Bana bir ay kadar çalışırsın. Bende sana ücretini öderim. Sonra seni rahat bırakır giderim. Bir daha sen istemezsen görünmem, konuşmam. Bana bir süre yardım et.
- Olmaz. Seninle gelemem. Beni ailem markete bile tek başıma göndermez.
- Bak bunu ben hallederim. Sen yeter ki bana yardım et.
- Ben çok korkarım yapamam.
- Hayır. Korkak değilsin. Bak benimle korkmadan konuştun. Yapabilirsin.
- Yapamam ne olur. Ben seninle gelemem.
- Şifa ne olur beni anla? Cin de olsam ben bir anneyim. Yavrumu kurtarmak için sana ihtiyacım var. Ne olur. Bana yardım etmeyi kabul et. Sen iyi bir kızsın.
Nefeset gerçekten üzülmüştü. Oğlu aklına gelmiş yine gözünden bir ateş kıvılcımı yanağına kayıp cızırtı ile kurumuştu. Şifa ona üzülmüş samimiyetini anlamıştı.
- Tamam. Üzülme oğlunu kurtarmana yardım etmek isterim ama bunu istesem de yapamam. Ailem beni tek başıma hiç bir yere göndermez. Sen başka birini bul.
- Aileni sorun etme, senin rızan varsa ben hallederim. Sen yeter ki teklifimi kabul et.
- Şifa yeniden korktu. Eğer kabul ederse bu iblis onu kandırıp ruhunu mu çalacaktı? Ya da onu esir alacak bir anlaşma mıydı? Korktu vazgeçti.
- Hayır. Kabul etmiyorum. Ne olur. Beni rahat bırak git.
- Neden, yine vazgeçtin?
- Sen bir iblissin. Beni kandırıp anlaşma yapacaksın. Ruhumu esir edeceksin. Ne olur beni bırak. Annem babam bensiz ne yapar. Beni evimden kaçırma. Ailem haram yedi diye beni kaçırıp onlara zulmetme. Ne olur beni götürme? Çok korkuyorum.
Şifa ağlayarak yere oturdu. Nefeset’in sadece görüntüden ibaret dizlerini yokladı. Sabah annem beni bulamazsa o da çok üzülür ağlar. Annemin de senin gibi acı çekmesine müsaade etme. Ne olur beni götürme?


ESİR CİN 1 Nefeset (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin