18.BÖLÜM

15 2 1
                                    

                                         18.BÖLÜM

              İlkinyas avuncundaki kan ile Cihan’ın kapalı tutulduğu hücreye geldi. Burası daha önce Merküralp’in esir tutulduğu yerdi. Bir tarafı demir parmaklıklar olsa da yatağı koltukları masası ile güzel döşenmiş bir odaydı. Cihan ise koltukta oturmuş olanları düşünüyordu. Kapıdaki cin kurtlar hazır ola geçince oraya gelen İlkinyas’ı gördü. Onu ilk kez görüyordu. O da ayağa kalktı. İlkinyas’ın heybetli görünüşü onu korkutmanın aksine etkileyici gelmişti. Onu tanıdığı kadarıyla takdir ediyor gücünü görüyordu. O alev saçar gibi uçuşan saçları sakalları ile birleşmiş iri gözleri ile parıltı saçıyordu. Köpek dişleri inci gibi parlaktı. Kızgın olduğu zamanlarda dişleri kırmızı dudaklarının arasından görünürdü. Cin kurtlar kapıyı açınca içeri girdi. Cihan’ı baştan ayağı süzdü. Gözlerinin içine baktı. Cihan’ın gözleri de en az onun ki kadar parlaktı. Karşısında korkmaması onu şaşırtmıştı. Bir anda elini bileğinden yakaladı. Gözlerini ayırmamış hala Cihan’a bakıyordu. Cihan ise tepkisiz öylece duruyordu. Bileğini tuttuğu aynı elin baş parmağının tırnağı ile bileğine bir çizik attı. Çıkan kan süzülüp diğer elinin avucuna aktı. Saniye’nin kanın üzerine bir kaç damlayınca Cihan’ı bıraktı. İşaret parmağının tırnağı ile avucundaki kanı karıştırdı. Kanlar birbirine karışınca gökkuşağı renkleri ortaya çıktı. Bu onun için yeterliydi. Sonucu almıştı. Onlar yakın akrabaydı. Sonra iki elini birbirine sürerek ovuşturdu. Parıltılı bir toz oluştu onu ellerinden üfleyerek savuşturdu. Ortalıkta uçuşup kayboldular. Kendi kendine sessizce söylendi.

-          Doğruymuş, yakın akrabalar.

Cihan şaşkın ona bakarken sözlerini duymuştu. Buna anlam veremedi.

-          Doğru olan ne? Kim akraba?

-          Sen ve Saniye yakın akrabaymışsınız.

Cihan güldü, inanmadı.

-          Yanılıyorsunuz. Ben henüz onunla tanışmadım. Görmedim bile. O benim akrabam olamaz.

-          Gerçekleri bilmiyor musun, yoksa sen de mi oyun oynuyorsun?

-          Bakın Nefeset sizin hakkınızda çok şey anlattı. Size saygı duyuyorum. Sizi görünce heybet ve saltanatınızı da gördüm. Size karşı suçluyum bana vereceğiniz cezayı hak ettim. Yine de sizi kandırmam için hiç bir sebep yok.

-          Bu kadar kör olamazsın.

-          Ben dürüst bir insanım. Gelininize yardım ettim. Başka amacım ve bu konuyla alakam yok.

-          Sen sadece bir insan değilsin. El amluksun. Yani baban bir cin annen insan.

-          Yanılıyorsunuz. Babam tembel bir ayyaş. Annem de ondan arta kalmayan ona yakışan kötü bir insan. Ben onların sokakta büyüttüğü değersiz oğluyum.

-          Sen değersiz değilsin. Çok güçlü kurt hislerine sahipsin. Güçlü bir kurt soyundan geliyorsun. Sarayımda benden başka senin kadar güçlü bir cin yok. İnsanlar arasında uyumsuzluk yaşamaman için cin hislerin büyü ile köreltilmiş.
Cihan İlkinyas'ın söylediklerine inanmıyordu. Nefeset'in onu kurtarmak için oyun oynadığını düşünüyordu.

-          Nefeset çok zeki bir cin beni kurtarmak için sizi yanıltmış olabilir. Ama ben size dürüst olacağım. Ben sıradan bir insanım.

-          Sıradan bir insan cin kurtlarımla başa çıkıp kavga edemez. Seni onlarla savaşırken gördüm.

-          Ben sokakta büyüdüm çok dayak yedim. Daha küçücükken annemin dayakları ile yetiştim. Dayak yiyerek dayak atmayı öğrendim. O gördüğünüz savaş değil sadece kendini koruma iç güdüsü. Nefeset beni bu yüzden seçti buraya getirdi. Şimdi beni kurtarmak için ne söyledi bilmiyorum ama beni yalana gerek kalmadan dürüstçe serbest bırakmanızı rica ediyorum.

ESİR CİN 1 Nefeset (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin