Bölüm 13

53 22 16
                                    

Merhaba arkadaşlar yeni bölümde kaşınızdayım. Bölüme başlamadan önce oy vermeyi unutmazsanız sevinirim.❣️

Oturduğum masa ölüm masasıydı. Bu masadan kurbanlar gelip geçiyor. Ölüm fermanları bu masada imzalanıyordu.

Masaya oturanlar kendilerini buraya birer üye sanıyorlardı. O kadar istekli geliyorlardı ki bu masaya, oturduklarında kendi pimini çektiklerinden bir haberlerdi. Kendini zeki ve kurnaz sananlar, acımasız insanların merhametsizliğine takılıyordu. Bu masada yapmak istedikleri eylemleri yapamadan kendi ismi ile yok olup gidiyorlardı.

İşte tam olarak, ben bu masaya bir kurban olarak oturmuştum. 

Ama farklı olan bir şey varsa. Oda ölüm fermanım onlar tarafından hazırlanmamış olmasıydı. Bir Erva Sefiroğlu farkındalığı olarak  kendi ölüm fermanımı özenle hazırlayarak. Onların önüne koymuştum. Koyarken de bunu büyük bir ustalıkla yapmıştım.

Onun için diyorum ya. Bazen gözleri o kadar kör oluyor ki açık attığım ellerin bile farkında olmuyorlardı. Onların gözlerinde görünemez oluşum buna engel oluyordu. Ve buda hem benim hoşuma gidiyor hem de işime yarıyordu. Çünkü beni görmeyenler bir gün gördüklerinde o yüz ifadelerini görmek için yaşayacaktım. 

Ben o günü sabırsızlıkla bekliyordum.

Ve eminim ki onlarda beni yeneceklerini düşündükleri günü sabırsızlıkla bekliyorlardı.

Beklesinler benim o günü iple çektiğim gibi onlarda beni yok edeceklerini düşündükleri günü iple çeksinler.

Sonuçta bir yandan onlara da hak vermiyor değildim. Onların gözünde o kadar minik sayılıyordum ki yavaşca büyümek yerine birden olduğum kişiliğe bürünmem onları korkutacaktı.

Korkuları hiçte yersiz değildi.

Bilmiyorlardı. Benim bu fermanı hazırladığımı bilmiyorlardı. Tek bildikleri bu masada kurban olmayı bekleyen bir aday olmamdı.

Oysa haklılardı. Ben bir zamana kadar bu masadan bir haberdim. Ama zaman yönünü değiştirmiş. Bu masayı hazırlayan ben olmuştum. Kendi ölüm fermanımı kendim hazırlayarak onlara sunmuş. Bu masada dönen işlerin yönünü haberleri olmadan değiştirmiştim. 

Demiştim ya bu masada herkesin bir çıkarları vardı. Benimde.

 Ve bir farkımız daha vardı. En azından ben biliyordum, kendimi kandırmıyordum bu masaya oturduğumda artık masum değildim. 

Onlar gibi masumluk zırhımı kuşanarak kötülüklerime kötülük katmıyordum.

Çünkü benim sadece bir hedefim yoktu. Benim bir hedefim arkasından bin bir hedef açıyordu. 

Onun için benim bu masada tökezleme gibi şansım yoktu. Eğer tökezlersem Yaman için sağlayacağım dünyayı sağlayamadan bu diyardan erkenden ayrıldım. O masada kendini kurnaz sanıp yok olan onlarca isim arasında kaybolurdum.

Hoş benim için bir sıkıntı yoktu. Ama geride bıraktıklarımı düşünmem gerekiyordu. O günden bu yana onları düşünerek günümü geçirmiştim. Oturduğum masada ki yerimi onları düşünerek sağlamıştım.

Ben bu masaya oturduğumda onları kendimden en uzağa iterek koruma altına aldım. Bütün zıhları onlara giydirdim.

Ama şimdi kurtların olduğu masa Akın'ın salonuna taşınmış. Ve ilginç olan şey işe, o kurtların arasında kalan kuzuydu.

Kuzu kendi ormanından ayrılık kurtlara kapılmak yerine acımasız avcıların avına takılmıştı.

 Sevgi bakışlarını bana ve etrafta dolandırırken. Ben şoktan dolayı Akın'ın sayesinde koltuğa oturmuştum. Salondaki herkes sessiz bir şekilde birbirine bakıyordu. Hiç kimse konuşmuyordu, salonda yankılan tek ses çatal, bıçak sesleriydi. Esma abla solandaki gerginliğe rağmen sofrayı hazırlıyordu.

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin