8.Bölüm

120 15 3
                                    

kapkaranlık boşluğun içerisinde, gözlerimin önünü aydınlatan bir ışık hüzmesi süzüldü. Ellerimle gözlerimin önünü kapattığımda bana doğru koşan bir sürü insanın ayak seslerini duyuyordum, hiçbiri bana dokunmadan hızlıca yanımdan geçip gittiler rüzgarları saçlarımı uçuştururken peşlerinden koşmaya çalıştım tekrar karanlık çöken bu dar yerde gidecek bir yol bulamadığım için nefes nefese kalmıştım korkuyordum kimseyi görememek, yanımda bir şeylerin olduğu hissi korkutuyordu.

Birisi benim herhangi bir tepki vermemi beklemeden elimden tutarak fısıltıyla "birlikte çıkacağız" diye konuştu. Beni rahatlatan o sese sorgusuzca güvendim. Koştu, bana önden giderek çıkış yolunu gösteriyordu tuttuğum elleri sıcacıktı rüyada olduğumu biliyordum ve bu kadar gerçekçi dokunuşları hissedebilmek tuhaf gelmişti. Karanlıkta gördüğüm kadarıyla sülietini izlediğim sırada bir anda bedenimi dışarıda bir tünelin önünde bulmuştum, her yeri kırmızı kalemlerle tehlikeli işaretleri ile döşenmiş, o yerin önündeydim. Biraz önce buranın içerisinden mi çıkmıştım? Hatırlamıyorum.

Tünelin etrafını sarmış bir sürü insan vardı tek tek çıkıyorlardı içeriden, hepsi absürt giyinimli insanlardı. Korkutucu yüzlerini gördüğümden çığlık atmak istedim ama yapamadım beni kurtaran o kişi de yoktu, kaybolmuştu. saçma bir şekilde çalan eğlenceli müzik sesi doldu kulaklarıma, bu uyanmam için bir çağrıydı ama bilincim buna izin vermedi.

Omzuma dokunan parmaklarla irkilerek arkama döndüm, blurlu bir yüzü vardı gözlerimi üst üste kırpıştırmama rağmen hâlâ aynı şekilde duruyordu, adımlarımı geriye her attığımda o da bana doğru attığım adım kadar atıyordu.

"kimsin!"

ilk kez yüksek çıkan sesimle sorduğum soruyla olduğu yerde durmuştu. Merhaba diyordu sanki bana ama kulak tırmalayıcı o müzik sesinden dolayı devamında ne dediğini duyamıyordum bile.

"uyan"

"uyan jisung!"

uyanamıyordum, karşımdaki beden beni kendine kilitlemişti kahkahalarla gülüyordu bana, sanki korkudan titreyen vücudum onun için bir eğlenceydi tutunacak bir yer aradım ama arkamdaki uçurum buna imkan vermemişti. Uçurum, nasıl bir anda buradaydım ki şimdi o tüneli yukarıdan izliyordum aşağıdaki insanların kanlanmış simsiyah gözleri benim üzerimdeydi ellerini kaldırmış atlamamı bekliyorlardı

aşağısı bir cehennem, karşımdaki yer ise bir cennetti...

huzurlu hissettiğim bu yerde, ne kadar yüksekte olursam olayım, içimde bir yerlerde o korku hissine hiç rastlamadım. Elini uzattı üstten aşağı bembeyaz giyinimli kişi, neden ona itaat ediyordum bilmiyorum, tutmuştum. Yavaşça kaldırdı beni ayağa yüzümüz her yaklaştığında netleşiyordu görüntüsü tam olarak onu inceleyecekken bedenim uçuruma itilmişti.

Nefesimi tutarak zorlukla açtığım gözlerimle etrafı inceledim bir süre, nasıl saçma bir rüyaydı! Gözlerimin önündeki güneş ışınlarını gölgeleyen anneme baktım endişeli bakışları üzerimde dolaşmıştı.

"Kötü rüya mı gördün?"

cevap vermek yerine sadece kafamı sallamakla yetindim. Dün gece çok fazla içmiştim üzerimdeki ağırlığın sebebi bu yüzdendi. Sabit seviyede çalan müziğin sesi, baş ağrımın artmasıyla yüksek gelmeye başladığında başımı iki elimin arasına alarak sıkıştırdım.

"anne kapat şu müziği!"

Acı bir kahve, aklımdan geçen tek şey buydu. Bugünü düzgün geçirmem için ihtiyacım olan tek şeydi. "İyi misin, jisung?"

endişeli ses tonuyla bana doğru attığı her adımda ayrıca odanın pisliğine ve havasızlığına söylenip duruyordu. Camdan gelen soğuk esinti yanan bedenimi birazda olsa rahatlatmıştı. Birbirine çarpan cam şişelerden anladığım kadarıyla yerdeki kalıntıları topluyordu endişeli ses tonu yerdeki şişeleri görene kadardı durumu anladığında bu sefer azarlayan ses tonuyla uzun bir süre sağlıklı birey nutuklarını dinlemek zorunda kalmıştım. Elindekilerini çöpe attıktan sonra bu odaya neden geldiğini yeni hatırlamış gibi heyecanlı mırıltılarıyla ayak ucuma oturdu

IN TIME / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin