bütün seslerin içerisinde beynimde sadece aynı cümleler tekrar tekrar yankılanıp duruyordu. Uzun kıvırcık saçlı, boncuk gözleriyle bana bakan o güzel yüzlü küçük çocuk hâlâ gözlerimin önündeydi. Buğulu gözlerimin beni yanılttığı düşünceler şimdi aksini gösteriyorken hâlâ dilim tutulmuş konuşamıyordum. Oturduğumuz yerde, bütün grup kendi arasında konuşurken benim gözlerim hâlâ yan tarafımda tek başına oturup sessizce etrafı inceleyen Jimin'in üzerindeydi.
hep kendi içimde, minho ile geçireceğim mutlu bir geleceğin hayalini kurardım ama hiç onunla bir aile olabileceğimizin hayalini kurmamıştım. Bir anlık sadece bir anlığına düşününce, yüklenen duygu yoğunluğu çok farklıydı dünyanın merkezindeymiş gibi hissediyordum. Değişen kalbimin ritmine ayak uyduran bacaklarımı istemsizce sallayıp durduğumu minho'nun bacağıma koyduğu ellerle anlamıştım.
"çok korkutucu bir olay, orada ne işiniz vardı!" seungmin ağzına attığı sıcak lokmayı yutmaya çalışırken bir yandan da biraz önce tüm olayı anlatan Minho'nun sözleri üzerine bana dönüp konuşmuştu. Dün telefonum kapalı olduğu için beni durmadan arayan babam endişelenip bu sabah Seungmin'i aramış tüm olayları öğrenince onlarda burada olduğumu tahmin edip Jimin'in çok önemli konuşması üzerine hepsi birlikte gelmişlerdi. İçim içimi yiyordu Jiminle gelecek hakkında konuşamadığım için. Onun için nasıl bir babaydım? Nasıl bir aileydik? Ya da bu gerçek miydi?
"o anı keşke aklımdan silebilsem" dedim ama silemiyordum işte bu sözleri söylerken bile ışıkla birlikte yere düşen adamın o anı canlanıyordu aklımda. Akan kanlar...
Herkes önündeki yemeklerine odaklanmışken Jimin'i yeni farkediyorlarmış gibi bir ifade bürünmüşlerdi belli etmemeye çalışsalarda bir gözleri hep Jimin'in üzerindeydi. Sormaya çekinir bir halleri vardı o kadar sordukları sorudan onun kim olduğunu soracakları kısma daha sıra gelmemişti henüz.
Gözlerimi çalan televizyona çevirdiğimde, müzik etkinliğini verdiklerini gördüm. Alt kısımda ise reklamlar ve birazdan başlayacak olan haberlerin özetini veriyorlardı. Masadan kalkıp bu boş ortamın sessizliğini doldurmak için kumandaya uzandım. 'Dear my all' şarkısı doldu kulaklarıma Mingginyu'nun dinlendirici sesiyle yalnız olduğumda bana eşlik edecek bir dost gibiydi bu şarkı
"tünel olayını biliyor musunuz?" diye sordu felix yerime geri otururken herkes bir anda kımıldanmıştı. Bütün o haberleri görmüştü sanırım. "üstüne bir de bu olay cidden orada tuhaf bir şeyler dönüyor"
"o çok saçma bir olaydı" jeongin sırtını geriye yaslarken yüzünü buruşturdu. "zamanda yolculuk yapılacağını düşünmüyorum orada yaşayan bir seri katil olduğu ihtimali daha mantıklı."
"o günde tünelle ilgili konuşmuştuk ya, neredeyse bunların ikisi iddiaya girip içeriye gireceklerdi" seungmin Jimin'e karşı söylediği sözlerle kahkahalarıyla bize baktığında karşılaştığı donuk yüzlerle öksürmeye başladı. "girmediniz değil mi?" minho bakışlarını yemek tabağına kaçırırken ben sadece tebessüm etmiştim. Sanırım bu sessiz yanıt yerine geçmiştir.
"bir de en tuhafı, gelişmiş bir teknolojisi varmış kolunda eğer öyle bir şey varsa görmek isterdim"
"incelemek ister misin?" dedi, jimin ciddi bir şekilde birden kolunu hyunjin'e doğru uzattığında buna karşı çıkmak için söyleyebileceğim bir şey yoktu sadece dumur olmuş halimle bakakalmıştım bu yaptığı olaya karşı herkes hem kolunda hem de yüzünde dolaştırdı bakışlarını sessizleşen ortamda televizyondan gelen sıcak gelişme son dakika bülteninde geçen isim dikkatimi çekmişti sadece benim değil yerinden birden fırlayıp kumandaya uzanan Minho sesi yüzdenin ortalarına kadar getirmişti.
"Sk hynix ceo'su Kwak Nohjung sekreterini öldürme suçundan tutuklandı. Polislerin yaptığı araştırmalar sonucunda eski iş çalışanı bütün gerçekleri anlattı. Daha öncelerden suçlu olarak tutuklanan Hong Kwangho ise yeni soruşturmasında suçsuz olduğu tamamen kesinleşmiş oldu."