Camları kırılmış, masaları devrilmiş bütün pasta reyonu yerlerde, bir çamur gibi görünen pastalar her tarafa yayılmış, sprey boya ile “defolun“ yazılı duvarlarla harabeye dönmüş pastanede gezdirdim gözlerimi bu sabah okula gidecekken bir şeyler almaya geldiğim mekanın savaş alanına döndüğünü görmeyi beklemiyordum.
Kapının dışında daha temiz yerinde yere çökmüş kollarını bedenine sarmış bir şekilde ağlayan kadın ve annesine sımsıkı sarılmış bir kız vardı. Onları tam 4 yıldır tanırım yakın zamana kadar bu mahallede otururdum ve Bayan Hong bana her zaman bir anne edasıyla yaklaşırdı. Her zaman güler yüzüyle hatırladığım kadının şimdi, perişan halde hıçkırarak ağlamasına üzülmüştüm. bir köşeye çekilerek izlediğim yerden yanına bile ilerleyemiyordum.
Eşinin üzerine attığı borçları zar zor geçinerek ödemeye çalışan kadının başına tek umudu olan dükkanını da yıkmışlardı. Elindeki bütün varlığını satarak aldığı bu dükkan artık kullanılmayacak haldeydi. Bu mahallede onu sevmeyen kimse yoktur kim, neden yapmış olabilirdi ki?
Yanındaki kızı içeriye kıpkırmızı olmuş gözleriyle baktı yakınındaki açılış için aldığım tabloyu tuttu elinde. Hong Yuna, benim gözümde tünelin karşısındaki o küçük markette çalışan ve ailesinin geçiminde destek sağlayan güçlü ve çalışkan bir kadındı.
"ne olmuş burada?" dedi adam yoldan geçerken orayı izleyen başka bir kadının yanına yaklaştı usulca "oğlu katilmiş. Öldürdüğü kadının ailesi yaptırmış diye duydum." diye yanıtladı yaşlı kadın acıyarak gezdirdi bir süre gözlerini ikilinin üzerinde. "çok şey yaşadılar. Oğlu da öyle birisi değildi gerçi çok kibar bir çocuktu Hong Kwangho."
Hong Kwangho mu?
Jisung'un katili...
"bir dakika bakar mısınız?" dedim yaşlı teyzenin yanındaki adam geçip giderken onun yerindeki boşluğu doldurdum. "onları yakından mı tanıyorsunuz?" ben onca seneye rağmen tanıyamamışım.
"Evet, çok yakından tanırım. 10 yıllık komşularıyım." dedi kadın sonra derin bir nefes alıp verdikten sonra neden sorduğumu merak ederek baktı. "Hong Kwangho kim tam olarak?"
"bir katil değil." dedi, Yuna. Yanıma kadar sessizce gelmiş ve kadına söylediklerimi duymuştu ağlamaklı gözüyle baktı bana. "asla katil olamayacak kadar iyiydi benim abim." diye ekledi sözlerine tekrar, burnunu çekiştirerek gözlerindeki yaşlarının akmasına izin verdi bir süre gözlerini kapattı.
"Tıpkı senin gibiydi, Minho abi."
Elimi omzuna koyduğum an kollarını belime sarmış kafasını omzuma yaslamıştı. Bir şey diyemedim, nasıl denilirdi ki bu durumda onu teselli edemezdim. "bana ne olduğunu anlatırsan yardımcı olabilirim."
"para aldı" dedi ve durdu. Susmaya mecbur kalmıştı çünkü annesi kolundan tutup kendine doğru çekiştirmişti. "her şey göründüğü gibi anlatılacak bir şey yok." dedi ve önümden geçip gittiler. Arkalarından öylece uzun bir süre bakakalmıştım.
Bu olayı araştırdığımdan beri, aklımda dolaşan bir ihtimal daha vardı Yuna'nın söyledikleriyle şimdi o ihtimalin yüzdesi biraz daha yükseliyor. İki değişik zaman akışındaki kurban kişilere en yakın olan tek kişi var: sk hynix ceo'su Kwak Nohjung.
Bir baba evladına nasıl kıyabilir, bu durum nasıl oluşabilir bilmiyorum. Kurduğu onca dernekler sayesinde Kore'nin en saygın ve yardımsever insanı ünvanına layık görülen bir adamı kendi içimde katil zanlısı ilan etmem, imkansız gözükebilir ama ben asla hislerimde yanılmam.
"Aklın hâlâ orada kaldı sanırım. İstiyorsan çık bir görüş." dedi, jisung. Kolumu dürterek ona bakmamı sağlayana kadar eve dalıp gittiğimin farkında bile değildim ayrıca ne zamandan beri yanımda duruyordu?