Seul ulusal üniversitesi, canlı ve entelektüel bir topluluktan meydana gelen saygın bir kurumdur (!) makalelerde göz boyamak için yazılan o cümlelere inanmamak gerekirmiş bunu tam olarak 6 yıl deneyimleyerek öğrenmiş oldum. kural dışı üniversiteye yerleştirilen gizli tutulan devlet başkanlarının çocukları için geçerliydi sanırım bu saygınlık, erasmus için seçilecek öğrenciler arasındayken sabah listede yoktum bile!
Dersine girdiğim Bay Kang, en ince ayrıntısına kadar, zorla gördüğü tahtada, dersi anlatırken sıkılmıştım. yaşlılığın vermiş olduğu yorgunluktan olsa gerek biz not almaya başladığımız sırada oturduğu sandalyesinde arada uykuya dalıyordu.
"fizikten cidden AA almayı nasıl başardın?" dedi seungmin, bugün açıklanan notlardan ondan yüksek aldığım için morali bozuktu. Minho fizik dersinden geçebilmem için yaptığımız anlaşmanın sözünü tutmuştu yani, önüme tam 70 tane çözümsüz soru koymuş ve bunların içerisinden sadece 10 tanesini soracağını söylemişti!
bir gün boyunca okuldan arta kalan vaktimde çözmeye çalışmış dün sabah saatleri 5 gibi bitirmiştim ve dört saat sonrasın da ise sınava gelmiştim. uykusuz geçirdiğim bir geceye değen 92 gibi yüksek bir puanla geçebilmek beni fazlasıyla keyiflendirdi. Aslında zor bir konu değil, sadece üzerinde çok fazla düşünmek, çalışmak gerekliymiş bunu anlamış oldum. Artık Lee minho'nun yeni rakibi benim(!)
"bu bir sır" dedim fısıltıyla cevaplamıştım onu ama kıkırdamalarım sesliydi. Beni ciddiyetle yaklaşıp dinleyen seungmin, duyduklarından tatmin olmayarak geri çekilip önündeki kağıdına geri döndü. Bir sonraki derse öğretmenimiz lee minho katılacağı için rahatlamıştım o en azından yeni olmasına rağmen konuları bir profesörden daha iyi anlatıyordu, ya da sadece bana öyle geliyordu.
En son benim için çeviri yaptığı günün üzerinden tam üç gün geçmişti onun haricinde hiç konuşmadık sadece testleri bırakmak için yanıma geldi ve sonra hemen gitti. Bu aralar aramız gerçekten soğuktu. Ben kendimi anlayabilirdim ama onun bana soğuk davranacağı bir olay yoktu.
Bay kang dersi bitirdiğini söylediğinde çantamı alarak yerimden kalktım. "solar kafeye gidelim mi?" dedi seungmin çantasına kağıtları sıkıştırırken benimle aynı hizada yürümeye çalışıyordu.
"gidelim"
***
"hadi ama ya, alt tarafı bunu buraya getirecektin ben de seni savunacaktım o tek kişiyi de öldürüp kazanıcaktık işte felix anlamayacak ne var!" dedi jeongin hayıflanarak kapadığı telefonunu masaya sertçe bıraktı kaybettiği oyundan dolayı yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu ama Felix'in pek de umrunda olduğu söylenemezdi çünkü o şuan önüne gelen dondurmalı brownieyi yemekle meşguldü.
"oraya gidip savunmuş olsan yine ölecektin kenara kıstırılmıştık aptal!" dedi ağzı doluyken yarım yamalak bir şekilde konuştu jeongin onun ne dediğini anlamadığını tuhaf bakışlarından anlamıştım. Benim anlamamın sebebi ise felixce biliyor olmamdandı.
"gençler jisung fizikten AA aldı" dedi yüzündeki üzücü görüntüsüyle içeceğinden bir yudum aldı. Bu duruma içerlemesine kahkahalarla gülmek istiyordum. Hayatınızda görüp görebileceğiniz en rekabetçi kişiydi. "çalış senin de olur canım."
"cidden buna minho hyung bile şaşırmıştır. 'Bu jisung'un kağıdı mı?' diye yüz kere kontrol etmiştir." dedi hyunjin hem gülüyor hem de minho gibi davranarak taklit ediyordu. Doğru, verdiği o kadar soruyu benim çözmeme ihtimal bile vermemiştir kesinlikle şaşırmıştır.
"ben de bugünkü erişte çorbasına tütsülenmiş tofu kullanmadığım için F aldım." dedi felix gastronomi öğrencisi olarak hayatı gerçekten çok zordu, gerçekten.