Biraz uzun bir bölüm oldu.
Bir yerden sonra artık abi abi abinin amına koyayım dedim isimle yazdım ama Uğur'dan büyük oldukları için Uğur onlara abi diyor bunu belirteyim.
"Uğur! Arabanın oradaki sandalyeleri getirsene koçum." dedi Kemal Abi sandalyeleri mahallenin ortasındaki masaların yanına götürürken.
Sandalyeleri alıp Kemal Abinin sandalyeleri götürdüğü yere götürmeye başladım.
Bugün mahallede iftar vardı ve mahallenin gençleri olarak sandalye, masa gibi şeyleri taşıyorduk.
Bütün sandalye ve masalar taşınınca hep birlikte masaları açıp sandalyeleri yerleştirmeye başlamıştık.
Kısa bir süre geçtikten sonra da sandalyeler yerleşmişti. Sadece masa örtüleri serilip yemekleri, suları getirecektik.
"Boşta olan gelsin la." dediğinde Serhat Abinin yanına gittim.
"Geldim abi."
"He gel Uğur'um şunları bantlayalım da uçmasın." dediğinde başımı sallayıp masanın diğer tarafına geçtim ve tek kullanımlık örtüleri serip bantlarla masaya tutturduk.
Biz örtüleri sererken sular gelmişti ve diğerleri suları masalara yerleştirmeye başlamıştı.
"Yoruldum la." dedi Serhat Abi kendini sandalyeye bırakırken.
"Yaşlandın be abi." dedim dalga geçerek.
"Yaşlandık tabi oğlum. Genç değiliz artık."
"Hele hele laflara bak duyan da sanır 60-70 yaşında." diye atladı Kemal Abi.
"60-70'imiz yok ama yaşlandık be Kemal'im."
"Çok konuşma da yardım et çocuklara."
"Ederiz Kemal'im." dediğinde Kemal Abi "La havle" çekip uzaklaşmıştı.
"Neyse kalkalım şimdi on saat susmaz." diyip kalkmıştı Serhat Abi, Kemal Abi gittikten sonra.
Bir süre geçtikten sonra bütün şeyleri hazırlamıştık ve sadece ezanın okunmasını bekliyorduk.
"Ezan okunacak la nerede kaldı bu Şahin?" demişti Serhat Abi.
"Nereden bileyim la ben müneccim miyim? Tövbe estağfurullah." diye cevap vermişti Kemal Abi.
"Oruç kafaya vuruyor galiba sende Kemal'im ne bu sinir?"
"Şöyle seslenmesene lan bana!"
"Nasıl seslenmeyeyim Kemal'im?"
"Allah'ım sen bana sabır ver." dediğinde Serhat Abi kahkaha atmaya başlamıştı.
"Oğlum uğraşmasana çocukla." demişti Semra Abla.
"Ne yapayım abla ya, çok hoşuma gidiyor bunu sinir etmek." demişti Serhat Abi cevap olarak.
"Ben senin hoşuna gittireceğim de göreceksin. Konuşturma şimdi beni burada." demişti Kemal Abi burnumdan soluyarak.
"Tamam tamam" diyip gülmemeye çalıştı Serhat Abi ama dayanamayınca kahkahayı patlatmıştı.
"Neye gülüyorsun lan gavat!" diyip Kemal Serhat'ı kovalamaya başlamıştı.
"LAN KOVALAMASANA BENİ! AAAAA" diye bağırıyordu Serhat Kemal'den kaçmaya çalışırken. Ben de dayanamayıp kahkahayı basmıştım.
"Sen neden gülüyorsun lan Uğur!" diye bağırmıştı Serhat hâlâ Kemal'den kaçmaya çalışırken.
"Gülmüyorum ki ben abi sen yanlış görmüşsün." diyip yine gülmeye başlamıştım. Ardından "Semra Abla kurtar beni!" diye bağırarak Semra Ablanın arkasına saklanmıştı, ya da saklanmaya çalışmıştı.
"Abla çık aradan. Öldürecem bu gavatı."
"Uğraşmayın birbirinizle. Hadi az kaldı ezanın okunmasına." dedi Semra Abla. Ardından Serhat'ın önünden çekilip ikisini de masaların olduğu tarafa ittirmişti.
"Semra Ablaya dua et sen." dedi Kemal Serhat'a. Ardından Serhat durup ellerini dua eder gibi açmıştı.
"Ne yapıyorsun lan?"
"Dua ediyorum Kemal. Sen demedin mi Semra Abla'ya dua et diye?" dediğinde yine kahkaha atmaya başlamıştım. Durduramıyordum kendimi.
"La havle."
"Of çok hoşuma gidiyor seni sinir etmek biliyor musun?"
"Belli oluyor. Yürü hadi yürü."
Onlar masanın yanına giderken ben hâlâ gülüyordum.
"Hayırdır ne oluyor?" diye bir ses duyduğumda zor da olsa gülmemi durdurmuştum ve kafamı oraya çevirmiştim. Şahin'di. Sonunda gelmişti.
"Kemal Abiyle Serhat Abi işte abi ya ne olacak?" demiştim. Abi demeyi tabii ki istemiyordum ama benden büyüktü ve ona Şahin desem olmazdı. Bu yüzden ona "Abi" demek zorundaydım.
Semra Abla "Hadi gençler masaya geçin." dediğinde yaslandığım yerden ayrılıp masaya doğru gitmeye başlamıştım.
Birkaç adım attıktan sonra da yanımda ayak sesleri duymuştum ve Şahin olduğunu anlamıştım. Çok geçmeden de kolunu omzuma atmıştı."İşler nasıl gidiyor koçum, var mı bir sıkıntı?"
"İyi gidiyor abi, sağ olasın yok bir sıkıntı."
kahretsin bir kelimeyi söylemek insanın bu kadar zoruna gidebilir miydi? Benden büyük olduğu için ona abi diyordum ve demesem olmazdı. Bu yüzden ona abi demek zorundaydım ve bu benim çok zoruma gidiyordu."İyi iyi."
Masaların yanına geldiğimizde kolunu omzumdan çekmişti ve sandalyelerden birine oturmuştu. Ben de çok geçmeden sandalyelerden birine oturmuştum.
Bir süre sonra da ezan okunmuştu ve orucumuzu açıp yemeğimizi yemiştik. Herkes yemeğini bitirince de masadaki çöpleri toplamıştık. Ardından da çayları koyup tekrardan oturmuştuk.
Serhat'la Kemal aralarında bir şey konuşuyordu. Şahin ise telefonuna bakıyordu. Senede bir kez böyle mahallecek yemek yiyoruz ve telefonuyla oynuyor? Mahalle abisine yakışmaz diye düşünüp ona mesaj atmaya karar verdim.
İbne: Yılda bir kez böyle mahallecek yemek yiyiyoruz ama sen telefonunla uğraşıyorsun.
İbne: Yakışmıyor Şahin gözlüm.
Şahin: Sen ne yapıyorsun peki?
İbne: Sana yazıyorum.
İbne: Ama telefondan kafanı kaldır diye.
İbne: Sesini duyan cennetlik hayatım.
Şahin: Sana ne olum? İster telefonla uğraşırım ister uğraşmam.
İbne: Sana da var ya bir laf söyleyen bin laf işitiyor.
İbne: Ne yaparsan yap demiyorum bir şey.
İbne: Oldu mu?
Şahin: Oldu.
Görüldü
━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━
Serhat'la Kemal ship
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şahin - BxB
Random[texting - düz metin] Mahallenin abisi olarak anılan Şahin ve aynı mahallede yaşayıp ona gizli numaradan yazan Uğur. Eşcinsel konulu kurgudur.