met.

22 3 0
                                    

Harin,
Aklıma gelen ilk günümüzden sonra şu ana geri dönmüştüm. O gün olduğu gibi yere bakarak oturuyordu, anlatmasını beklemek yerine direkt sordum.

-Bir şeyler oluyor ve bana söylemiyorsun.

-Uzak tutmak istemiştim seni bu konudan.

-Bu şekilde kendinden uzaklaştırıyorsun sadece bence.

-Geçenlerde odama bir zarf gelmişti, açıp baktığımda geçenlerde yapman gerekenleri konuştuğumuz günün fotoğrafını gördüm. Uzaktan biri bizi çekmiş, işin kötüsü kim olduğunu bulamıyorum şu an. Hatırla, orada kimseyi görmedik yoksa ben mi hatırlayamıyorum. Fotoğrafın arkasında senin adın yazıyordu ayrıca el yazısı değil bazı fontları birleştirerek yazılmıştı. Yaklaşık birkaç hafta önce oldu ve o günden beri daha bir şey olmadı. Korktuğum şey benimle ilgili değil.

-Ve ben bunu yeni öğreniyorum öyle mi Seungri?

-İlk zamanlarda önemsemediğim için söylemedim daha önce de yaşandı çünkü. Korkabilirdin bende endişelendirmek istemedim, kimin gönderdiğini araması için arkadaşlarımı yönlendirdim. Şirketteki kimseye haber vermedim.

-İlk defa bu kadar ciddiye aldığını görüyorum.

-Çünkü bulamıyoruz. Ve o günden beri kendi bilgisayarıma bazı videolar düşüyor. Geneli senin olduğun hatta,

söylemeden önce biraz bekledi.

-Ne hatta?

-Evinin kapısından bile fotoğraf var. Camdan göründüğün içeri girdiğin dışarı çıktığın ne boksa hepsi var.

Genelde bu tarz şeyleri boyutu büyümeden hallettiği için bu söylediklerine gelene kadar ciddiye almamıştım olayı. Birkaç haftadır beni gözetleyen birine karşı yaşıyordum yani en çokta bana söylememesine kızmıştım şu an.

-Arkadaşın şu an burada olmadığı için bana taşınmanı istiyorum. Gece seni eve bıraktıktan sonra ne olacağının garantisini kendime veremiyorum birini de kapına koyamam, bizden başka bilen yok hiçbir şeyi.

-Fotoğrafları göster.

Elini cebine atıp telefonunu çıkarttı, galeriye girip fotoğrafları açtı. Hepsi dediği gibi evimin önündeydi arabaya binerken, inerken, camdan bakarken bile fotoğrafım vardı ama beni en çok tedirgin eden kapımın numarasını çekmesiydi. Kapımın resmen önündeydi ve ben kapıyı açsam kim bilir ne olurdu?

-Yanına bir şey almana gerek yok ben evden aldırırım her şeyi.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım hiçbir tahminim yoktu çünkü bana gelen mesajların hepsi anonimdi ama uykularımın kaçmasının sebebini anlamıştım artık. Rahat değildim.

-Bu aralar bir sürü mesaj aldığımı söyledim sana, bakacaktın. Hatta sırf bunlar yüzünden uyuyamadığım için senden azar işittim. Bakmışsın evet.

-Seni korkutmak istemedim.

-Daha ne kadar saklayabilirdin benden? Kapımı mı çalmalıydı, içeri mi girmeye çalışmalıydı?

-Bulmaya çalıştım diyorum Harin.

Sinirlendiği belliydi onunla tartışmak istemediğimden ayağa kalktım.

-Nereye?

-Gidelim, evime giden yolda oturmak iyi mi sence?

Kafasıyla onaylayıp kalktı burada duramayacak kadar şüphelenmiştim. Kim yüzüme baksa acaba o mu diye düşünecektim. Beraber şirkete döndük ve bana bilgisayarına gelen tüm mesajları gösterdi, aynı yazı şekli farklı hesaplar. Büyük ihtimalle bir kişinin yönettiği bir sürü hesaptı bunlar ve ne zaman bulunacağını fark etse her şeyi değiştirip kayboluyordu ve farklı bir hesapla, kişilikle yeniden doğuyordu. Seungri sandalyesinde oturuyordu, bende yanına masaya kollarımı dayamış atılan mesajları inceliyordum.
Kapı çalınmadan açıldı, ikimizde kafamızı kaldırdık gelene baktık. Jiyong sinirle içeri dalmıştı.

Jiyong:
-Dışarı çık, kimsenin gelmemesini söyle.

Yaka kartıma bakıp adımı söyledi.

-Harin.

Seungri:
-Şu an değil Jiyong. Yine ne oldu da böyle girebildin odama?

Seungri Jiyong girer girmez ekranı kapatıp ayağa kalktı, ciddileşmişti bir anda. Zaten olabildiğince gergindi. Jiyong elindeki kağıtları Seungri'nin masasına savurdu, kağıtların arasından bir tanesi dikkatimi çekmişti, aynı şekilde çekilen daire numaraları. Benimki de bu şekilde bu yakınlıktan çekilmişti. Seungri kağıtları eline aldı hızlıca göz gezdirmeye başladı. Benim elime aldığım kağıdı gördüğünde bana baktı ve elimden hızlıca kağıdı çekti. İncelemesini bitirdiğinde kağıdı diğerlerinden ayrı bir yere koyup sandalyesine geri oturdu.

S: Yani Jiyong? Şimdi de iki üç fotoğraftan korkup götünü toplamam için yanıma geldiğini söylemeyeceksin heralde?

Seungri arkasına yaslanıp kağıtlara baktı, güldü. Onun rahatlığına ben şaşırırken Jiyong deliye dönmüştü. Ellerinin masaya koyup Seungri'ye baktı.
Sinirden yüzü gerilmişti ve tüm her şeyi Seungri yapmış gibi ona bakıyordu. Tamam yediği bok büyüktü Seungri'nin ama bunlarla ilgisi yoktu. Aslında onunda gergin olduğuna emindim çünkü ne zaman bir şey olsa hep bunu yapardı. Sandalyesine oturup geriye yaslanır ve gülerdi.

J: Ne zaman senden götümü toplamanı istedim? Topladıkların da benim ricam değildi senin görevindi. Yerimi alabilecek kadar olsaydın, toplamasaydın Seungri.

Seungri bu sefer sinirini belli etmek zorundaydı.
Ayağa kalkıp Jiyong'un yanına gitti. Jiyong geldiği gibi yakasını tutmuştu.

J: Biraz önceki geniş tavırlarından hiçbiri yok. Ne oldu? Yüzüne çarpılmasından hoşlanmıyordun değil mi, unutmuşum.

S: Siktir ol git. Sinirini atacağın kişi ben değilim, ayrıca odada ikimiz yokuz. Yaptıklarına dikkat etseydin, kimse seni zorlamadı. Keyfine içip sıçtığın mekanlardan daha gizli çıksaydın. Daha az yatıp kalksaydın kızlarla. Hepsini toparladım, siktir git şimdi.

Jiyong Seungri'yi itti, yanındaki masada ne var ne yoksa fırlattı ve kapıyı çarparak dışarı çıktı.
O gider gitmez Seungri kağıtları topladı ve bana verdi. Bilgisayarı tekrar açıp inceledik teker teker. Jiyong'un fırlattığı kağıtlarda yine bazı anonim kişilerin mesajları vardı. Daire numarasının olduğu fotoğraf haricinde hiçbir tutarlılık yoktu.  Seungri de benim gibi aynı kişi olabileceğini düşünüyordu. İkimizde şirketten gün içinde ayrılmadık ve sadece kayıtları kontrol ettik. Seungri başkasının Jiyong'a zarar vermesini ona olan sevgisinden değil kendi hamlesini engellediğinden dolayı istemiyordu ve ayrıca bu kişi bana ve Jiyong'a gönderdiğine göre bir şeyler ima ediyordu.
Artık gece olmuştu neredeyse, herkes şirketten çıkmıştı sadece biz kalmıştık. Şirket içindeki eşyalarımı almak için bir kat yukarı çıktım ve odama gittim. Kilitli değildi ve masanın üstünde bir zarf vardı. Elime aldım açmadan eşyalarımı toparladım ve odamdan çıkıp kapıyı kitledim. Çıktığımda karşımda Jiyong duruyordu. Hala aynı şekilde sinirli ve patlamaya hazır görünüyordu, gözü elimdeki zarfa takıldı. Fark ettiğimde dikkat çekmemesi için çantama koymadım. Normalde şirkette her gördüğümde selam vermem gerekirdi fakat yanından geçip gittim. Giderken kolumdan tuttu.

J: Odasından çıkmadığına göre hakkında çok şey biliyorsundur diye düşünüyorum. Bana selam vermeden geçecek kadar götünü kaldırmış olmalı yanlış mıyım?

Sinirle dişlerini sıkarak kulağıma fısıldıyordu. Kolumu da sıkmıştı ama konuşmaya devam ettiğinde takıldığım tek şey bu olmadı.

J: Ya da kölesi olduğun için başkasını insan yerine koymuyorsun. Sana odadayken çık dedim, çıkmadın. Yaranmak uğruna işinden olursun Harin. Üstelik seni Seungri bile kurtaramaz.

Sinirle sıktığı kolumu geri çektim. Kaşlarım çatılmıştı ve sinirden gözlerimi kısmıştım. Yüzüne bakıp sadece güldüm ve Seungri'nin odasına indim.

• madden / kwon jiyong, lee seung hyun •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin