Seungri'den,
Benim onla yaşamak istediğim şeyleri Jiyong yaşıyordu. Young-bae gideceklerini söylediğinde tepki veremesem de sinirden tüm vücudumun yandığını hissetmiştim.
Young-bae Japonya'ya dönene kadar benimle kalacağı için havaalanına şirket yalanıyla gidecektim ama o gün gelmeden önce Harin'i görmem lazımdı.
Sabah uyanıp Young-bae ile evde takıldıktan sonra duşa girip hazırlandım.
Jiyong'un evinde kalıyordu zaten yeri belli olduğu için zor olmayacaktı Harin'i bulmam. Fakat nasıl görecektim ki? Mecbur beklemem gerekiyordu o evden çıkana kadar, acaba çıkar mı orası da soru işareti zaten.
Hiçbirimiz şirkete gitmiyorduk ve büyük ihtimalle Jiyong Harin'i yalnız bırakmazdı o yüzden sorun çıkarmaması için onu evden ayırmam şarttı. Şirketten birkaç kişiyle görüşüp Jiyong'u çağırmalarını söyledim. Onlar da bana haber vereceklerini söyleyerek telefonu kapattılar.
Yaklaşık bir saat sonra saat 9'a yaklaşırken telefonum çaldı.Seungri:
Geliyor mu Jiyong?+82 *** ** **
Bir saat içinde şirkette olacağını söyledi efendim.Seungri:
Güzel. Haber ver bana gelince, teşekkürler.Telefonu kapattım ve beklemeye başladım o sırada Young-bae dünden kalma kafasıyla televizyondan bir şeyler izliyordu.
Yb: Ne saçma bu siktiğimin programı. Bunları mı izliyorsun sen?
S: Sence bir şey izleyecek halim var mıydı?
Yb: Doğru.
S: Evi otel olarak kullandım son günlerde.
Yb: Belli oluyor, elimi nereye atsam çöp çıkıyor.
S: Atma elini boşver.
Koltukta uzanır pozisyonundan vazgeçip oturdu ve bana döndü.
Yb: Yine mi oraya?
S: Nereye?
Yb: Biliyorsun dediğim yeri.
Son hafta her gece gittiğim yeri diyordu.
S: Hayır başka bir işim var.
Yb: Ne var?
S: Hiç bu kadar meraklı olacağını düşünmemiştim çağırırken.
Sözümü bitirdiğimde telefonum çaldı ve Jiyong'un yola çıktığını söylediler.
S: Tamamdır.
Young-bae'ye dönüp el salladım.
S: Çıkıyorum ben.
Bir şeyler söyledi arkamdan fakat duymadan hızlıca arabama bindim. İçimde Harin'i görebilme heyecanı ve ona eşlik eden gerginlik vardı bu yüzden hiçbir şeye kanalize olamadım.
Arabayı çalıştırıp yavaşça sürerken gerginliğimi alması için şarkı açtım fakat kafamdaki senaryolar o kadar gürültülüydü ki bazen şarkıyı bile duymadım. En son yaramadığını anladığımda tamamen sesini kıstım ve yolun kenarında durdum. Daha varmamıştım fakat aklımı toparlayamıyordum, aslında görsem de yanına gitmeyecektim ya da orada olduğumu belli etmeyecektim ama yine de geriliyordum.Camımı tamamen açıp diğer koltukta, yani Harin'in olması gereken yerde duran sigaram ve çakmağımı aldım. Sigarayı dudaklarıma götürene kadar ellerimin titrediğini fark etmemiştim bile.
Yaktıktan sonra dumanı derince içime çektim sanki gerginliğimi atacakmış gibi ve arabayı sürmeye devam ettim.
20 dakika sonra Jiyong'un evinin oraya yaklaşmıştım normalde bu kadar uzun sürmezdi gelmem fakat o kadar ikilemde kalmıştım ki bazen geriye dönmeye bile çalıştım.Arabayı iki arabanın arasındaki boşluğa park ettim ve camımı kapattım. Filmli camlarımdan beni görmesinin imkanı yoktu fakat arabayı tanırdı.
Bir anda üstüme çöken bir sürü duygu aniden terlememe sebep olurken evin kapısına gözümü dikmiştim. Odaların birinden yanan ışık sayesinde gözlerimi oraya çevirdim ve sanki içeriyi görebilirmişim gibi bakındım. Dakikalar geçti benim bekleyişimin başlamasından fakat ne dışarı çıktı ne camı açtı aksine odanın ışığını söndürdü. Uyumazdı bu saatte neden ışık kapalıydı ki?
Ellerimi gergince saçlarıma daldırdıktan sonra bir sigara daha aldım resmen Harin'in bana uyandırdığı hislerden kaçmaya çalışıyordum.Işık kapanmıştı fakat balkonun kapısı açılmıştı. Boktan şansıma da tam balkonun önünde duruyordum zaten. Harin yavaşça dışarı çıktığında neden ışığı kapattığını anladım. O zifiri karanlıktan hoşlanırdı. Ne zaman eve girsem ışıklar kapalı olurdu ve ne zaman sigara içecek olsa benden yanan ışıkları söndürmemi isterdi. Sabahtan çok hoşlanmazdı genelde gece daha mutlu olurdu. Balkondaki sandalyelerden birine oturdu ve bacaklarını kendine doğru çekti. Telefonu elindeydi, ben ise beni göremeyecek olduğunu bilmeme rağmen hareket bile edemiyordum.
Biraz bakındıktan sonra telefonu masaya bıraktı ve arkasına yaslandı. Dışarıyı izlerken dumanını içine derince çekip yavaşça üflüyordu. Gökyüzünü, sokağı tamamen inceledikten sonra en son fark etmişti. Uzunca baktı ama anlamamışa benziyordu. Kendimi belli edip etmeme konusunda çok kararsızdım.
Tamamen donmuş halde bakarken sigarasını unutmuştu, camı hafifçe indirdiğimde ise küllüğe bastırıp oturduğu yerden kalkmıştı.
Karanlığın arasında beni seçemezdi ama anlamıştı artık. Kapıyı açıp aşağı indim ve sırtımı yasladım. Beni tamamen karşısında görmesiyle bir adım geriye atmıştı.Günlerce eve gelmemi dört gözle bekleyen kız artık korkuyla uzaklaşıyordu benden. Zaten yanıma inmezdi bu yüzden tek isteğim içeri geçmemesiydi. Uzunca beni izledikten sonra kafasını iki yana salladı. Onu bu halde karşımda görmek saçma bir şekilde gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.
Ellerimle gözlerimi sildikten sonra gözüme dolan yaşlar yüzünden net göremiyordum onu artık, bu bile sinirlendirmişti beni.Ondan hiç görmediğim bir ifade vardı yüzünde. İğreniyordu besbelli benden. Yavaşça bir adım daha geri attı ve elini balkonun kapısına götürdü. Dudaklarımı oynatarak ona "gitme" dedim fakat onun cevabı hayır anlamında kafasını sallamak olmuştu. Masadan telefonunu aldı ve içeri geçti. Perdeyi kapatmadan anlayabilmiştim onunda ağladığını. En son görüş açımdan çıktığında nasıl bu hale geldiğimizi düşünmeye başladım.
Tek farkında olduğum her şeyin benim aptallığım olmasıydı bir de
ona deli gibi aşık olmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• madden / kwon jiyong, lee seung hyun •
Fiksi RemajaEve girerken Jiyong'u göreceğimi düşünmemiştim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde bana arkası dönük bir şekilde oturuyor, sigarasını içiyordu. Balkonun kapısını açmamıştı ev karanlık ve dumandan boğulmuştu. Kapıyı kapattığımda hiçbir tepki göstermedi bil...