hidden-2

27 2 0
                                    

J: Değilse?

H: Öp beni.

Sonunda hislerimi dışarı vurduğumda Jiyong bir saniye bile beklememişti. Ellerini yanaklarıma koyup dudaklarını benimkilere bastırdı. Gözlerimi kapatıp öpüşüne karşılık verirken bi elimi saçlarına götürdüm, adım adım biraz daha geriye gittiğimizde tezgaha yaslandım. Bir eli hala yanağımdayken diğerini belime indirdi ve beni kendine bastırdı. Resmen bunu bekliyormuş gibi sertçe öpüyordu bense boy farkımız yüzünden parmak uçlarımda yükselmiş halde ona uyum sağlıyordum. Gömleğimin düğmelerini hızlıca açtıktan sonra dudaklarını boynumdan yol çizerek göğsüme götürdü. Gömleğimi kollarımdan indirerek çıkarttı ve sütyenimin askılarını omuzlarımdan indirdi sonrasında ise elini sütyenimin kopçasına götürüp açtı ve tamamen çıkarttı. Dudaklarımızı ayırmadan tişörtünü yukarı çekiştirdim benden sadece birkaç saniyeliğine ayrılıp tişörtünü çıkarttı ve yere attı. Elini tekrar belime götürdü ve çıplak tenlerimizin buluşmasını sağladı. Kafasını geriye çekip gözlerimin içine baktı ve sırıtarak konuşmaya başladı.

J: En çok da teninin sıcaklığını seviyorum Harin.

Dudaklarından dökülen her kelime kalbimin çarpmasına sebep olurken gözlerimi ayırmadan fısıldayarak ona cevap verdim.

H: Başka kimseyi istemiyorum seni istiyorum Jiyong. Sadece seni.

Konuşmamı bitirdiğimde yavaş yavaş dudaklarıma yaklaşıp öpmeye başladı. Kollarıma boynuna atıp onun yavaşlığına kapıldım. Beni kucağına alıp tezgaha oturttu kendine bacaklarımın arasında yer buldu. Ellerini göğüslerime değdirerek bacaklarıma getirdi ve benden eğildi. Gözlerini gözlerimden çekmeden aşağıdan başlayarak bacaklarımın içini öptü. Elimi saçına götürdüğümde derin derin nefes alarak onu izliyordum. Bana bakışı zaten beni eritiyordu dudaklarını her değdirmesinde ise onu ne kadar istediğime bir kere daha karar veriyordum.
Bacaklarımı öptükten sonra ellerini kiloduma getirdi ve bacaklarımdan aşağıya sıyırdı. Kafasını kaldırıp isteyip istemediğimi sorar gibi yüzüme baktı, kafamı sallayıp onu cevapladım.
Bu defa yavaş ve bana uyarak ilerliyordu. Bana karşı hissettiğini anlamakta zorlansam da isteyip istemememi kontrol etmesi tamamen duygulu bir anda olduğumuzun göstergesiydi.
İstediğimi belli ettiğimde yavaşça bir parmağını içime yolladı, eğildiği yerden kalkıp yüzüme yaklaştı. Gözlerimi kapatıp inlediğimde dudaklarımı öpüp sessiz olmamı söyledi. Sonrasında ise içimdeki parmağını ikiye çıkardı ve hareketine devam etti.
Beni yeterince hazırladığını düşündüğü zaman tek eliyle düğmesini açmaya çalıştı, ona yardım ederek düğmesini açtım ve boxerıyla beraber pantolonunu aşağıya çektim. İçimdeki parmaklarını çıkarıp kendini yerleştirdi ve yavaşça içime girdi. Bacaklarımı beline dolayıp dudağımı ısırdım ve her gidip gelişinde daha fazlasını ister gibi hafifçe kafamı aşağı yukarı salladım.
Bu hareketimle birlikte o da içimdeki hareketine hız verdi ve bu sefer daha sert şekilde içime girip çıktı. Biraz önceki beni sorgular bakışlarının yerini tamamen istekli bakışları almıştı. Her hızlanışında kendimi tutmaya çalışsam da sessizce inliyordum ama artık umrunda değildi. Sadece yapmamam için kafasını sallıyordu fakat bu halde kendimi tutmam imkansızdı. Göz temasımızı kulağıma yaklaşıp öpmesiyle bozdu. Kafasını boynuma indirip tenimi dişlerinin arasında sıkıştırıyordu ve geri çekiliyordu. Islak öpücüklerini boynuma kondurmaya devam ederken ellerimi sırtına attım ve tırnaklarımı yavaşça aşağıdan yukarıya gezdirdim. Ben böyle yaptığımda daha sert bi şekilde içime girdi ve saçlarımı elinde toplayıp çekti. Sessizce kulağına inliyordum ve tamamen kendimi bırakmıştım, aldığım zevkten başka hiçbir şeyi düşünemiyordum. Bir eli hala saçımı çekerken diğerini göğsüme götürüp sıktı ve artık sona geldiğimizi belli eder şekilde içimden çıktı. Hala bana dokunan ellerini çekmeden bacaklarıma bıraktığı sıcak sıvıyı hissettim. Kafasını geri çekip dudaklarımı öptü ve ellerini bedenimden ayırdı.
Yanımızda duran peçeteyi aldım ve bacaklarımı sildim. İkimizde terlemiştik ve yorulmuştuk ayrıca içeri gitmemiz gerekiyordu.
Tezgahtan beni indirip yerdeki kıyafetlerimi verdi.

J: Sen önden git geliyorum bende. Seungri sorarsa başının kanadığını söyle. Bunlar son yalanlarımız olacak artık.

Hızlıca üstümü giyinip kapının kilidini açtım ve çıkarken tekrar seslendi.

J: Bu boş bir sevişme değildi Harin.

Arkamı dönmeden kafamı salladım ve mutfaktan çıktım. Bahçeye geçip Seungri'den uzak bir şekilde oturdum.

S: Bardak nerede?

Aptal gibi bardağı almadan çıkmıştım bahçeye Jiyong'un söylediği gibi kafamı bahane ettim.

H: Kafam tekrar kanamaya başladı. Tuvalete gittim unutmuşum almayı.

S: Bekle ben getireyim.

Seungri ayağa kalacakken Jiyong bahçeye girdi ve bardağı masaya koydu. Seungri ona sorar bakışlarla baktığında konuşmaya başladı.

J: Mutfaktan çıkıp tuvalete gittiğini gördüm. Geri döndüğünde bardağı almayı unutmuştu.

Tatmin olmamış şekilde geri yerine oturan Seungri bakışlarını bana çevirmişti. Ona tekrar yalan söyleyerek kafamı hayır anlamında salladım. O ise bardağımı alıp viski koydu. Jiyong karşıma geçip yerine oturdu.
Bu sırada gözüm Yunseul'e kaydı, içeri gidip gelmemden beri biraz daha içmiş olacak ki kafasını dik tutmakta zorlanıyordu. Onun bu haline güldüğümde Seung Hyun fark etti ve onu biraz kendine çekip kafasını omzuna koymasına sebep oldu. Yunseul ise elini Seung Hyunun göğsüne koyup iyice yerleşti. Tamamen sarhoş sayılmazdı fakat şu an bizden utanacak kadar da ayık değildi. Bacaklarıma hükmeden ağrıyla beraber yüzümü buruşturup bacak bacak üstüne attım ve Jiyong'a baktım. Yüz ifademi gördüğü gülüşünden belliydi.
Elini cebine atıp telefonunu çıkarttı ve şarkı açıp telefonu masaya bıraktı.

(We are the people - Empire of the Sun)

Şarkı bana hafif serin yaz akşamlarını anımsatmıştı tam şu anı yani. Birkaç kez tekrarlayan sözler sayesinde ezberime hapsetmiştim kelimeleri. Bardağımı masadan alıp viskimi yudumladım ve gözlerimi kapatıp kendimi şarkıya bıraktım. Kıkırdayan Yunseulle birlikte gözlerimi açıp kafamı ona çevirdim. Seung Hyuna bakıp şarkıyı çok beğendiğini söylemişti.

C: Bende seni.

Yunseul sıcacık bir gülüş atıp tekrar kafasını omzuna koymuştu. Şarkı yeniden başa sararken uzun zamandır böyle hissetmediğimi fark ettim. Duygularım benim elimdeydi ve hayatımı tekrar kazanmış gibiydim sanki. Jiyong'u orada kabul etmem ve içimdekileri söylemem beni rahatlatmıştı ama ilerisi için hiçbir şey göremiyordum. Jiyong'un tüm yayılmaması gereken haberler benim yüzümdendi. Ya öğrenirse sorusu kafama yer edinmişti içimi ürperten düşüncemle beraber bardağımdaki tüm viskiyi içip tekrar doldurdum. Boğazımdan akan her acı yudumda kafama daha çok yerleşiyordu soru. İlk defa hayatımda keşke yapmasaydım diyecektim belki de. Ben gözlerimi yıldızlara dikip düşünürken konuşulan şeylere uyum sağlayamadım.

• madden / kwon jiyong, lee seung hyun •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin