empfang

15 2 10
                                    

Harin'den,
Aramayı kapattım fakat Jiyong benden açıklama bekliyordu.

J: Telefonu ver.

Kafamı iki yana sallayıp ondan uzaklaştığımda anlamsız bakışlarıyla konuşmaya devam etti.

J: Ne saklıyorsun benden?

H: Hiçbir şey.

J: Ya telefonu verirsin ya da kendin anlatırsın Harin.

Sessizce beklediğim için elimden telefonu almaya çalıştı fakat kendimi geri çektim. Sırtımı duvara yasladığımda telefonu elimden çekmeyi başarmıştı. Telefon kilitli olduğu için açamamıştı fakat şifremi soruyordu.

J: Şifren ne?

H: Jiyong yapma.

J: Harin şifren ne!

H: Her şeyi anlatacağım tamam lütfen bırak.

Jiyong telefonu bana vermeden salona geçti. Arkasından gittim ve karşısına oturdum.

J: Konuş.

Derince nefes alıp kafamı yere eğdim.

H: Biz Japonya'ya gitmeden önce Seungri geldi.

J: Ne demek geldi?

H: Ben çağırmadım. Balkonda otururken gördüm, arabasını çekmiş bekliyordu.

J: Devam et.

H: Sonra onun olduğunu anladığımda içeri geçtim. Havaalanına da geldi, tuvalete gittiğimde gördüm. Çıktığım an karşımda duruyordu.

J: Sabah arayanda oydu değil mi? Hiç bırakmadınız görüşmeyi.

H: Saçmalama! Görüşmüyorum zaten hala. 

J: Ne dedi sana?

H: Hiçbir şey.

J: Yalan söylemeyi kes artık!

H: Pişman olduğunu söyledi.

Kesik kesik konuşmam sinirini bozmuştu.

J: Devam et!

H: Aklından çıkaramadığını söyledi ve özür diledi.

J: Sen ne dedin?

H: Gitmesini söyledim.

Jiyong yerinden kalktığı gibi hızlıca kapıya yöneldi. Arkasından kolunu tuttum fakat sinirle kendini çekti ve arabanın anahtarını aldı. Her tutmaya çalıştığımda biraz daha itiyordu beni.

H: Jiyong yapma.

Beni dinlemeden kolunu çekti ve dışarı çıkıp kapıyı sertçe kapattı. Arkasından kapıyı açıp çıktığımda ise çoktan arabasına binmişti. Peşinden koşamayacağım için tekrar eve girdim. Tuttuğum hıçkırıklarımı ve gözyaşlarımı serbest bıraktım. Kalbim acıyordu ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Gücüm bitene kadar masada, koltukta, dolaplarda ne varsa bağırarak yere savurdum. Geldiğimiz gibi her şey boka dönmüştü. Ne yapacağımı bilemeden çöktüğüm duvar dibinde dizlerimi kendime çekerek ağlamaya devam ettim. Gözlerimdeki son yaşlar akarken hıçkırıklarım kesilmişti. Kalbim sıkışıyordu ve nefes almam zorlaşmıştı. Gözlerim kararırken toparlanmak için ayağa kalktığımda bacaklarım vücudumu taşıyamamıştı, yere attığım biblolardan birine başımı vurduğumda gözlerim tamamen karanlığa hapsetmişti beni.

Saatler sonra uyandığımda ev hala aynı şekildeydi, Jiyong gelmemişti. Sürünerek yerdeki telefonumu alıp saate baktım. Gecenin bir yarısı olmuştu. Kafamı vurmam baygınlığımı iki katına çıkarmıştı ve gözlerime kadar ağrı uzanıyordu. Bulanık gözlerimle ekrana bakmaya devam ederken ikisininde aramadığını fark ettim. İçime tekrar korku dolmuştu ve midem bulanıyordu. Zar zor ayağa kalktım ve koltuğa oturdum. Gözümün görmeyişi şifremi yanlış yazmama sebep olmuştu, en son telefonu açıp Jiyong'u aradım ama çalmıyordu. Defalarca denedikten sonra pes ettim ve telefonu bıraktım.

• madden / kwon jiyong, lee seung hyun •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin