Ogvar, utanç verici günün ardından o anıyı kafasından atabilmek için Naddik'e konuşma dersleri vermeye devam etti.
"Ogvaa" dedi Naddik telaffuzunu iyileştirmeye çalışırken. "Bana doğru söyle."
"Adımı güzel söylüyorsun."
"Hayır, bana doğru söyle," Genç oğlan başını olumsuz anlamda iki yana salladı. " Naddik yanlış!"
Ogvar, kısık sesli gülümsediği sırada kendi adını o doğru söyleyinceye kadar başkasından duymadığı kadar telaffuz etmeye başladı. "Og-va-r." özellikle r harfleri kendi dilinde telaffuz edilmesi oldukça zordu.
"Yvvv..."
"R," dedi Ogvar ağız hareketlerini ona göstermeye çalışırken. "Ogvar."
"Yyy... Yv.." Naddik alışık olmadığı sesleri çıkarmaya çalışıyordu.
Ogvar onu cesaretlendirmek için neşeyle gülümsedi ve başını okşadı. "Bu çok iyi Naddik, iyi gidiyorsun!"
Naddik, kendisiyle gurur duyarcasına gülümsediğinde yüzüne sinsi bir ifade de yerleştirmişti. " Bo-şi-ma-ni-ya Og-va-y"
Ogvar ikinci bir kahkaha atarken onu onayladı. "Evet Naddik Boşimaniyadan Ogvar." Adam, gencin bu çabasına hayran kalıyordu. Ve her ilerleme kaydettiğinde gencin gülümsemesini izlemek ona zevk veriyordu. Onun bir şey başardığındaki gurur dolu gülümsemesi çok güzeldi.
"Ogvay Boşimaniya nasıl? Senin gibi çok insan var?" Naddik beraber ağır ağır ilerledikleri huş ağaçları arasında merakına yenik düşüp adamın ailesini sormuştu.
Ogvar, "Evet Naddik çok insan var. Kadın erkek... Yaklaşık üç yüz hane var." dedi.
Naddik üç yüz rakamını nasıl sayacağını bilemediğinden iki elinin parmaklarını Ogvar'a uzattı. "Üç yüd bundan çok?"
"Evet, " dedi Ogvar, masum bir tatlılıkla kendisine uzatılan elleri kavrarken. "Bunlardan bir otuz çift daha olmalı."
Naddik, şaşkın bir şekilde gülümsedi. "Ogvayy sen büyük aile var!" dedi ellerine bakarken.
O sırada Ogvar bu aile konusunu fırsat bilerek hep merak ettiği şeyi sormaya karar verdi. "Peki senin ailen kim Naddik, neredeler?"
Naddik'in yüzündeki gülümseme kayboldu, öyle ki Ogvar neredeyse sorduğuna pişman olacaktı. "Naddik, insanı yok..." dedi hüzünlü bir sesle.
Ogvar aksak bir şekilde ilerlemeye devam eden Naddik'in ardından yetişti. "Ama bir insanın olmalı Naddik. Sen bir anneyle doğdun. Sana kim baktı? İyileştirmeyi kim öğretti? Hayvanları nasıl kontrol ediyorsun?"
Naddik ağır bir şekilde ilerlediği sırada ona nasıl cevap vereceğini düşündü. Onun sorusu pek çok acı anıyı hatırlatmıştı ama nasıl cevaplayacağını bilmiyordu.
Ogvar, "Anlatmak istemiyorsan..."
Naddik onun sözünü kesti. "Hayır," dedi başını iki yana sallarken. "Ben anlatmak ama kelime bilmez çok..."
İkisi arazinin başka yerlerine ulaşmadan Ogvar biraz dinlensin diye buldukları bir kayalığın üstüne oturdular. "Peki.." dedi Ogvar soruyu değiştirirken. "Senin insanların kendine ne der?"
Naddik bir an düşündü. "Kadın, erkek, bebek?"
"Hayır yani aile gibi mi? Küçük mü büyük mü?"
Naddik başıyla onayladı. "Kabile aile küçük. Boşimaniya kadar insan yok." Kelimeler yanında el hareketlerini de alışkanlık olduğundan kullanmaya devam ediyordu.
Ogvar Naddik'in yabancı bir kelime kullanmasına şaşırmıştı. "Gabile ne?" dedi genci taklit etmeye çalışırken.
"Naddik, Ogvay gibi güzel söylemez kelime..." telaffuzunda sıkıntı olduğunu düşündü.
"Hayır sadece senin kelime bildiğini sanmıyordum. O yüzden şaşırdım. Biliyorsun kendi dilinde daha önce hiç konuşmamıştın."
"Çok kelime yok Ogvay. Elle konuşmak aile."
Ogvar, Naddik'in konuşurken yaptığı el hareketlerini izledi. Sonra dediklerini idrak edince şaşkınlıkla kaşları havalandı. "Senin insanların elleriyle mi konuşuyor? Göster bana. Kendi dilinde bir şeyler söyle."
Naddik, adamın heyecanının nedenini anlamamıştı ama onu onaylayarak düşünmeye başladı. Ardından konuştu. "Seni bulduğumda yanında ölen kişiye bir mezar yaptığımı bilmeni istiyorum. Onu tanımasam da ölümü için yas tuttuğumu söylemek istiyorum. Kabilem ise asla ait oldugum bir yer olmadı. En azından kimse beni oraya laik görmedi, Zuzkak hariç. O iyi biri. Sonra kabilemizin doktoru bana bitkileri öğretti, kadınlarla çıktığım toplama yolculuklarında da çok şey öğrendim."
Ardından derin bir nefes almak için durmak zorunda kaldı. "Kabilemden ayrıldığımda bulacağım başka kabile erkeklerinin Kron gibi olmasından korkuyordum. Ama sen Zuzkak gibisin. İyi ve nazik, yardım eden... Senin eşim olacağını düşünmek istiyorum. Sana olan hislerim gün geçtikçe artıyor. Biliyorum senin gibi başka kabile erkekleri ya da kadınları da var fakat ben başkalarını istemiyorum. Ama sen iyileştikten Sonra benimle kalmak istemeyeceksin. Senin de beni bırakmandan korkuyorum... Burada olduğun için minnettar olduğumu keşke anlasan."
Naddik daha fazla devam edemezken durdu. Ogvar, onun ne dediğini tam anlamasa da hepsi bir bilinmezlik değildi. Konuşurken kullandığı el hareketleri, yüz ifadeleri, dolan gözleri sanki ona kelimelerden daha çok şey anlatıyordu.
Ogvar, onun hüzünlü tavırlarına dayanamayıp sıkıca kollarını ona sardı ve kendine çekti. Naddik, hissettiği tanıdık sıcaklıkla gözlerini yumdu. "Ogvay, sıcaklık güzel" dedi onun göğsü üstüne ellerini koyarken.
Ogvar, onun bu dokunuşuyla içinde yeniden yükselen arzulara küfretti. Bir eliyle gencin gözlerinden akan bir iki damla yaşı silerken diğer eliyle de omzuna dokunduğu sırada Naddik'in gerildigini hissedince elini geri çekti.
Ona dokunmayacağını söylemişken vücudu bu sözünü tutma konusunda ona hiç yardımcı olmuyordu.
Ona sarılmıştı. Yumuşak saçlarını ve vücudunu, sıcaklığını gögsünün üzerinde hissetmişti. Birden, bir erkeği geç, bir kadınla yatmayalı ne kadar uzun süre olduğunu hatırladı.
Önündeki şişkinliği gizlemek için başka bir yere dönüp onun önünden yürümeye başladı. "Yüce Shepha onu nasıl istiyorum!" diye mırıldandı.
Adamın kendisini bırakıp önden yürüdüğünü görünce Naddik, ağlamamak için kendini zor tuttu.
Neden kendinden uzaklaşıyordu? Neden onu istemiyordu? İhtiyacı olduğunu görebiliyordu. Öyleyse neden bu ihtiyaçlarını onunla karşılamıyordu ki? Gerçekten Kron'un dediği gibi çok mu çirkindi?
Bu muameleyi hak edecek ne hata yaptığını bilmezken sinirli bir şekilde bu sefer o, Ogvar'ın önüne koluna çarparak geçti.
Ogvar, ona işaret vermek yerine kendini zor durumda bırakmayı tercih ediyordu. Naddik kırgınlıktan da öte duygular içindeydi, aşağılanmış hissediyordu.
Ogvar, Naddik'in aldığı bu tavrın sebebini anlamamıştı. Nedenini soracaktı ama çalılıkların arasından bir anda gelen Kaplan ile lafı kesilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mağara Adamı
Ficción históricaMilattan Önce 350 bin... Bu bir Mağara Adamı hikayesidir. (BxB) #1 tarihöncesi #3 Tarihikurgu