Rekabet

355 51 38
                                    

Ziyafette diğer kabile üyeleriyle birlikte oturan Naddik, etin yanında servis edilen nişasta hasırotu köklü çorbanın kasesini eline alıp içerken, Ogvar içsel bir çekince yaşadı.

Yine de bu duruma müdahale etme gereği duymuştu. Ogvar, meşe ağacının sert kabuğundan yapılan kaşığı eline alarak Naddik'e usulca uzattı. "Belki bu biraz garip olacak ama bunu kullanarak içmelisin Naddik."

Naddik şaşırmış bir ifadeyle bakarken, Ogvar, kaşığını çorbaya daldırarak Naddik'e uzattı. "İşte böyle. Tamam mı?" dedi bir yandan da etrafına kaçamak bakışlar atarken.

Naddik, ilk Ogvar'a ardından da kaşığa baktığında usulca adamın gösterdiği gibi kaseye kaşığı daldırdı ve bir kaşık çorbayı usule göre içtiğinde Ogvar'ın yüzünde oluşan tebessümü gördü.

Naddik, adamın gülümsemesi ile mutlu olsa da şaşırmıştı. Şayet daha bir kaç saniye öncesine kadar adamın yüzünde utanmış bir ifade gördüğüne yemin edebilirdi.

Naddik, çekingen bir tavırla ilk başta parmaklarıyla oynadı ardından Ogvar'a döndü. "Ogvaa, bu seni üzdü?" dedi utançla. Kendisinin buraya ait olmadığını biliyordu yine de elinden geleni yapmaya çalışıyordu.

Dil öğreniyor, davranışlarına dikkat etmeye çalışıyor, hatta kıyafet bile giyiyordu. Yine de her zaman eksik kaldığını hissediyordu. Ne zaman Ogvar ile yan yana olsa hiç bilmediği başka sorunlar çıkıyordu. Şimdi bile, çıkmıştı...

Ogvar, telaşla gencin düşen suratına baktı. "Hayır, Naddik. Beni üzmedin." dedi. "Sadece, demek istediğim artık etrafında tek ben olmayacağım. Bu yüzden olduğumuz yerin kurallarına uymak önemli. Ben sadece senin üzülmeni istemiyorum Naddik. Çevredeki insanların seni üzmesini istemiyorum" dediğinde gencin saçlarını okşadı.

Naddik, bu cevaptan hiç de mutlu olmamıştı ama Ogvar, haklıydı. Eğer, bir işe bulaştıysa en azından bunu kurallarına göre oynamalıydı. Bu yüzden çabalayacaktı. Her gün, dünden daha fazla çabalayacaktı. Bu sayede, buradan da kovulmam, diye düşündü Naddik. Şayet gencin, şu hayatta en büyük korkusu yalnız kalmak olmuştu.

Herkes yemek için masanın etrafına doluştuğunda direkt sohbete dalmışlardı bile. Hatta Naddik'in hiç bilinmeyen bir yerden gelen yabancı olduğunu duyan kabile insanları onu görmek ve üstlerindeki yeni kıyafetleri göstermek için hepsi bugüne özel olarak giyinmiş hazırlanmış, Naddik'e gösterip tepkisini almak için aşırı heyecanlılardı.

Şayet Haduma, kabileye Naddik'in burada bulunan çoğu şeyi hiç görmediğini söylemiş ve diğerlerini bu konuda bilgilendirmişti.

Bu olay, hoşgeldin yemeğinin ana konusu olmuş herkes Naddik'in tepkisi için kıyafetlerini tek tek genç oğlana gösteriyordu. Öyle ki ufak boyuyla, gördüğü her yeni şeyde parlayan gözleri bu kabiledeki insanlar için kısacık bir an için bile olsa neşe kaynağı olmuştu.

Bunu Abena da biliyordu elbet. Bu yüzden Naddik üzerinde özellikle bu gece hatırlanacak bir etki bırakmak amacıyla Tilki ocağından özel olarak kendine bu gece için kıyafet yaptırırken aynı zamanda süslemeleri için de kuzeyden takasla aldığı gömleği sırf bu geceye özel giymiş ve yemek için mağaraya girmişti.

Abena, içeriye ilk adım attığında zaten popüler olan kendisi şimdi tamamen gözlerin üstünde olmasına neden olmuştu.

Adam, Naddik'i Ogvar ile ilk gördüğünden beri uzaktan izliyordu zaten fakat Ogvar yüzünden adam akıllı konuşma fırsatını bulamıyordu, şimdiyse karşısına rahat bir şekilde çıkma şansı yakalamıştı.

Ağır ama emin adımlarla masaya ilerleyip Naddik'in karşısına denk gelen yere oturdu ve kendisini merakla karışık muzip bir bakışla izleyen genç oğlanı görünce tatmin oldugunu hissetti. Bunca uğraşa ve paraya değdi, diye geçirdi içinden. Şayet onda istediği etkiyi bıraktığını biliyordu.

Kıyafetin sadece gömleğinin bile tarzı eşsiz ve olağanüstüydü. Aşağı doğru sivrilen uçları ve geniş kabarık kolları ile buraya ait olmadığı belliydi. Bu kabile ağırlıklı olarak yeşil ya da bol miktarda mamut dişi rengi hakimken bu gömlek beyaz kadar açık ama kaymak gibi daha zengin bir renge sahipti. Üzerindeki süslemeler ise hem arkasında hem önünde koyu parlak ana renklere boyanmış sicimler ve ince çizgilerin oluşturduğu resimle kaplıydı.

Naddik, Abena'nın çekici olduğunu biliyordu ama bu kıyafetlerle bu gece daha da harika duruyordu. Genç oğlan, adamı hayranlıkla izlerken Ogvar'ın hissettiği tek şey iğrelti bir histi. İçinde bir yerlerde onu rahatsız eden duygular vardı.

Abena, tam konuşacağı sırada Haduma lafa girdi. Ayağı ağır adımlarla kalkarak Naddik ve Ogvar'ı gösterdi. "Yüce Shepha adına, kampımıza gelen misafirlere hoşgeldin demek için toplandık." diyerek söze başladı yaşlı kadın. "Shepha'nın sevgisi sonsuzdur. Ve bizler de bu yüzden sizleri burada dışarıdan gelmiş yabancı olarak değil, kabilemizin bir parçası olarak görecek ve öyle davranacağız."

Herkesten neşe dolu bir ses çıktığında Naddik de ufak bir kahkaha ile bu neşeli gruba karşılık verdi. Birileri tarafından kabul edilmek, ona ailenin bir parçasıymış gibi hissettirmişti.

Ardından Haduma, bir işaret verdiğinde masadaki herkes hareketlendi. Naddik ne olduğunu anlamaya çalışırken Ogvar'ın kulağına fısıldaması ile olduğu yerde kaldı. "Misafire, yerli halk hediyeler verir. Günün en güzel kısmıdır. Rahatla." dedi güven vermek istercesine.

İlk olarak Haduma, Naddik'in yanına gelirken genç oğlana sarıldı ve cebinden çıkardığı mamut dişinden yapılmış yuvarlak bir süsü çıkartıp avucuna koydu. "Bu ocağın sembolüdür Naddik. Yanında taşı. Nerede olursan ol seni kutsayacaktır." dediğinde Naddik minnetle başını salladı.

Ardından aynı sembolden Ogvar'a da verirken adam, içten bir teşekkürle aynı şekilde hediyeyi kabul etti.

Daha sonra pek çok kabile insanı da hediyelerini sıra sıra ikiliye verdi. Kimisi ilaç kesesi kimisi de takı ve para vermişti.

En son Abena, ortaya çıktığında kabilede hiç yapılmayan bir davranış sergileyip sadece Naddik'e hazırladığı kırmızıya boyanmış ham deriden kının içinde, üstünde çeşitli simetrik desenlerle süslenmiş olan bir bıçak verdi.

Ardından genç olana sıkıca sarılıp geri çekildi ve üstüne ikinci hediye olarak üzerindeki bizon postundan yapılma kolsuz mantoyu çıkartıp oğlanın üzerine nazikçe koydu, ardından yerine geçti.

Bu davranış karşısında herkes şok olmuştu. Şayet kabileye gelen misafirin hepsine bir hediye verilmesi elzemdi.
Ama Abena, misafirlerden sadece bir tanesine hediye verip diğerine vermemiş üstüne görmezlikten gelmişti. Bunun tek anlamı vardı.

O da, açıkça Ogvar'a bu konuda meydan okuduğuydu. Önceki sefer şakasına yaptığı bir eylem olsa da bu sefer oldukça ciddiydi.

Kabiledeki kadın ve erkekler birbirleriyle gülüp bu heyecanlı anların dedikodusunu fısıldayarak konuşurken yemeğin geri kalanı boyunca eğlenmeyen tek kişi Ogvar ve Abena'ydı.

Mağara AdamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin