Naddik vadinin doğusunda kendisi için yeşillikler toplarken mağarasının yakınlarında kalbini korkuyla çarpıtan bir ses işitti. Bu bir kılıç dişin gürleyen kükremesi ve insan çığlığı...
Genç oğlan kalbinin boğazında attığını hissediyordu resmen. Şayet bir insan sesi duymayalı uzunca vakit olmuştu. Bu insanların yanında duyulan Kılıç dişin sesinin de Harhar'a ait olduğunu ayırt edebiliyordu.
Öyle şok olmuştu ki bir an ne yapacağını şaşırdı. Yardım çığlıkları onu çağırıyordu. Bu insanlar kötü müydü ki Harhar bu kadar sinirlenmişti? Yine de bu bağrışlara ne olursa olsun kayıtsız kalamamış vadiden koşarak mağaraya doğru hızla gitmişti.
Naddik, alışkın bir şekilde Kaplana yaklaştı ve "Kes şunu Harhar!" diye komut verdi. Hayvan bir an için duraksadı ve Naddik bundan fırsat bilerek kaplanı kenara itti.
Harhar'ın saldırdığı kişilere baktı. İki kişiydiler. Muayene etmek için çömeldiğinde Harhar kan olmuş ağzını ve patilerini yalayarak temizliyordu. Aslen insanlar kaplan için av değildi, o sadece bölgesini yabancılardan korumak istemişti.
Naddik, kabilesindeyken doktorundan öğrendiği bir kaç bilgiyle yerde yatanları inceledi. Şaşkındı aynı zamanda heyecanlı ve merak ediyordu. Bir başka kabilenin erkeklerini ilk defa görüyordu. Başka bir kabile insanını ilk defa görüyor olsa da erkek olduklarını anlamıştı işte.
İlk bakışta koyu saçlı yerde yatan adamı inceledi. Durumu ümitsizdi. Boynu kırılmış ve aldığı darbenin etkisiyle bel kemiği de kırılmış garip bir şekilde yerde uzanıyordu. Daha önce bu insanları hiç görmemişti ama onun ölümü Naddik'i etkilemiş, gözleri dolmuştu.
Onu sevdiğinden ya da tanıdığından değil, ilk defa birine denk gelmişken onu kaybetmek genç oğlanı üzüyordu.
Ardından diğer adama umutsuzca baktı. Sarı saçlı adam ötekinin aksine hala nefes alıyordu ama bacağındaki derin yara onun çok fazla kan kaybetmesine sebep oluyordu.
Bu adam için tek umut olabildiğince hızlı mağaraya taşımak ve tedavi etmekti. Diğerini gömmek için vakti yoktu. Naddik, adamın üzerini inceledi ve tutacağı bir yer aradı. Kıyafetleri çok karışıktı anlamamıştı ama çok katlı olması kavramasını kolaylaştırmıştı.
Onu çekmek istedi fakat bu sefer de gücü yetmeyince aklına gelen fikirle kaplana döndü. Bir şekilde kıyafetin ucunu hayvana tutturarak onu mağaraya kadar taşımasında yardım etmesini sağladı.
Yaralı adamı kendi yatma yerine yerleştirirken vakit kaybetmeden dereden temiz su kaptı geldi. Daha sonra kanamayı yavaşlatabilecek bitkileri depoladığı yerde aramaya başladı.
Ne yapması gerektiğini biliyordu ama zihnini toplayamıyordu. Onu kurtarmak zorundaydı. Neden zorundaydı bilmiyordu ama onun için hiçbir şey şuan bu kadar önemli olmamıştı.
Ne yapması gerekirse gereksin bu adam ölmemeliydi...
________________________________Naddik adamın bacağında ve vücudunda olan yaralarına müdahale etmişti. Tabii bu süre zarfında pek çok zorlukla karşılaşmıştı.
Örneğin kıyafetler... Kadife çiçeğinin yapraklarını ezdikten sonra baygın olan adama dönmüştü ve kıyafetindeki yırtıklara bakıldığında tek yaralı yerinin bacağı olmadığını anlamıştı.
Bunu kontrol etmek için de adamın kıyafetlerini çıkarması gerekiyordu ama bu kıyafet birbirine bağlanmış kat kat karışık bir şey olduğundan bunu nasıl yapacağını bir türlü anlamamıştı. Adamın üstündeki kıyafet kendisininki gibi üstten geçirmeli tek parça bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mağara Adamı
Narrativa StoricaMilattan Önce 350 bin... Bu bir Mağara Adamı hikayesidir. (BxB) #1 tarihöncesi #3 Tarihikurgu