Tekerleme

291 14 23
                                    

Dışarıyı hâkimi altında alan ayaz açık kalan pencereden içeriye doldu. Pencerenin önünde ki kalın, keten, kahverengi perde hızla yana doğru savruldu. İçeri de ki rüzgâr tüm odayı dolaşıp yanan şömineyi söndürdü. Yatağın çarşaflarını hareketlendirdi. Koltukların, dolabın ve odada ki diğer az sayıda ki eşyaya değip geçti. Aynı zamanda yatakta hareketsizce yatan bedenin iyice soğumasına neden oldu. Oysa daha bir gün önce nefes alıyordu bu beden...

"Bu iş çok uzadı. Ne yapacaksan yap artık!" Bu küçük pansiyonun, 20 numaralı odasında iki kişi tartışıyordu. Daha çok biri durmadan konuşuyor, karşısında ki ise onu dinliyordu. Ve sinirlenmemeye çalışıyordu.

"Beni duyuyor musun? Sana bu iş iyice uzadı ve saçmaladı diyorum. Hem böyle intikam mı alınır? Onların canını yakmıyorsun. Üstelik geri dönmeleri için yardım ediyorsun. BEN KONUŞURKEN GÖZLERİME BAK A-"

"Kapa çeneni! Ve bir daha asla adımı söylemeye çalışma." Boynunda ki el yüzünden duvara çivilenen kişi alaylı bir sesle konuştu. Artık karşısındakinden korkmuyordu. Hatta ona acıyordu...

"Çalışırsam ne olur?"

Eldivenli elin sahibi, elini sıktı. Elinin altında ki beden en sonunda kıpırdamayı kesince buz gibi sesiyle konuştu. önce işini halleder, sonra konuşurdu.

"Ölürsün."
-

Kendinizi tanrı olarak görebilirdiniz. Sizden güçlü kimsenin olmadığını, sizle kimsenin denk olamayacağını, sizden korkmaları gerektiğini...

Siz tanrıydınız. Gücünüzün, kudretinizin sonu yoktu. Kimseyi sevmezdiniz, kimseye değer vermezdiniz. Kimse sizi sevecek veya âşık olacak kadar cesur olamazdı...

Pek çok zorluk geçirmiştiniz. Gerek sevdiklerinizi, gerekse kendinizi kaybetmiştiniz...

Duygusuzdunuz. Duygularınız yıllar önce sizi terk etmişti. Ve geri gelemiyordu.

Yakışıklı ve güzeldiniz. Hem de çok...

Ama en sonunda sizin tüm düşüncelerinize rağmen biri çıkardı karşınıza.

Sizi yenirdi,

Sizi büyülerdi,

Sizi öldürürdü,

Size âşık olurdu...

Reddederdiniz önce. Siz lanetlenmiştiniz. Siz tanrıydınız. Size kimse âşık olamazdı. Sevemezdi. Ama iş işten geçmişti...

Bir adam veya bir kadın tüm hayatınızı alt üst etmişti. Hem de sizden izin almadan. Sizi uyarmadan...

Ondan nefret etmeliydiniz... Ama...

Siz çoktan âşık olmuştunuz...

-

"Sonunda."

Büyük evin, büyük salonunda toplananların hepsi derin bir nefes aldı. Neredeyse 3 saattir uğraştıkları mektup sonunda bitmişti. Ama kimse çıkan sonuçtan memnun değildi.

Tamam, hepsi az uz da olsa evlerini özlemişti.

Ama buraya da alışmışlardı. Kızlara, çevreye, insanlara, Nora'nın yemeklerine...

Şimdi gidiş yolunun bulunması herkesi bir tuhaf yapmıştı. Hem gitmek istiyorlardı, hem de kalmak...

Kızlarda alışmıştı onlara. Uzun zaman olmuştu. Çok şey yaşanmıştı. Hatta bazı kişilerin arasında ufak ufak filizlenen aşklarda vardı.

Yani şimdi sırf gitmelini istemedikleri için Akatsuki'nin kafasına silah dayayıp "GİDEMEZSİNİZ!" diyemezlerdi her halde...

Yoksa diyebilirler miydi?

"Şu mektubu bir kere daha sesli okusanıza."

Nora mektubu elinde tutan kişi olarak en az yüz kere okumuş olduğu satırları bir kez daha okudu.

Merhaba sevgili Akatsuki ve kızlar,

Eee beyler günleriniz nasıl geçiyor? Eğleniyor musunuz? Açıkçası ben sizi izlerken oldukça eğleniyorum. Hem nasıl eğlenmeyeceksiniz ki? Ev güzel, yer güzel, kızlar güzel...

Ama artık dönme vakti geldi. Anlaşılan sizden bir cacık olmayacak. Oysa nasıl hayallerim vardı benim... Ah çok yazık oldu. Sizi getiren bendim, dönen kendiniz olun. Hadi size bir tekerleme. Dönmeniz için...Ihım ıhım ıhım... başlıyoruz...

Bulutsuz bir gökyüzünden düşen bir yıldırımla,

Bir kedi oluverdi bir anda,

Daha gezemeden dört ayakla,

Buldu kendini bir kızda...

kızda ki kolyeyi tutuverdi,

bir insana dönüşeverdi,

eksiklerini fark edince bir maymuna benzeyiverdi...

ne yüzüğü vardı,

ne pelerini,

ne kılıcı...

ama bulmalıydı onları...

kolay gelsin gençler!

Not: felaketler zinciri kavramı size neyi çağrıştırıyor?

"Kesin olan bir şey var ki adam bizle dalga geçiyor."

Tanya'nın bu yorumu odada ki Akatsuki üyelerini biraz daha kızdırdı.

"Onu elime geçirince de böyle dalga geçebilecek mi bakalım. Hımmm."

"Kesinlikle geçemeyecek!"

"Hatta nefes bile alamayacak."

Nora gözlerini devirerek ayağa kalktı. Mektubu masanın üzerine bırakıp ellerini çırptı. Odada ki herkesin ilgisini toplayınca yüzünde zoraki bir gülümsemeyle konuştu. Akatsuki'nin gitmesini istemiyordu. 

Nagato'nun gitmesini daha çok istemiyordu. Ama elinden bir şey gelmezdi...

"Herkes çantalarını hazırlasın, Yeni Zellandiya'ya Abra'nın yanına gidiyoruz."

Geç gelen bölümden dolayı gerçekten çok üzgünüm. Bir takım olaylardan dolayı bir türlü yazıp yayınlayamadım. Bir sonraki bölüm oldukça uzun olacak...


Akatsuki bir kedi!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin