13

5K 275 95
                                    

Mustafa'nın anlatımından :

Ahmet'in paytak paytak yanıma yanaşmasını şöyle bir izledim.

-Noluyor Ahmet sana?

- Mustafacım...

- Efendim Ahmet?

- Turgutla Ceyhun kahveye gitmiş kahvede de Dinçer varmış. Dinçer Ceyhun'u okşamış.

Bir anda duyduğum şey ile vücudumdaki tüm kan damarlarıma büyük baskılar uygulayarak hücum etti.

-LAN SEN NE DİYORSUN?! NE KAHVESI NE OKSAMASI AHMET?

- Abi tek nefeste anlatayım dedim beceremedim. Bak şimdi bizimkiler kahveye gitmiş orda da Dinçer varmış. Bunlara sulanmış arkadaşıyla. Yani daha çok Ceyhun'a. Ben gidecektim eğer Turgut'a laf atsalardı ama sana söylemeden gitmedim.

- Kalk Ahmet kalk oturma, hala oradalar mı?

- Evet abi şimdi aradı Turgut. Eve geçmişler 10 dakika anca olmuş büyük ihtimal Dinçerler hala kahvededir.

- Ben şimdi bunun sülalesini sikip, bunu da ters gömmez miyim lan Ahmet?

Yerimden kalkıp Ahmetle kahveye yetişmeye çalıştık. Ben onu orada yamultacaktım. Kimse de onu benim elimden alamazdı. Ne demekti lan Ceyhun'a sarkmak?

Kahveye vardığımızda bie arkadaşıyla gevsek gevsek oturuyordu. Beni görünce sandalyesinde daha cok yayılarak konuştu :

- Mustafa bey çok beklettin. Ben şıp diye damlamanı ummuştum.

- Ben sana şıp diye damlayacağım Dinçer, diyip yakalarından tuttum. Ve bir yumruğumu geçirdim.

Daha çok yerini yamultacaktım piçin.

Ertesi gün

Ceyhun'dan:

Annemler evde yoktu bende Turgut 'u çağırmıştım. Çalan kapıya doğru hızla koştum. Salak çocuk yemek getirecekti ama 45 dakikadır yoktu. Sanki bir dağdan bir dağa çağırdık.

- Ulan Turgut, açlıktan midem sırtıma yap-

Kapıyı açtığımda karşımda Turgut' u beklerken Mustafayı görmüştüm.

Erimemem lazımdı. Bu sefer olmaz.

- Ne oldu Mustafa abi?

Elini ensesine götürüp yere bakarak :

- İçeriye geçebilir miyim, diye sormuştu.

Karşıdan görsem mahalledeki çocuk balkonuma top atmış da onu istemeye geliyor sanardım.

- Geç Mustafa abi.

Neden gelmişti? Yine boş boş oturmaya mı yoksa?

Odaya geçip koltuğa oturdu. Bende yanından karşısındaki koltuğa geçerken bilegimden tuttu ve beni üzerine çekti. Ne olduğunu anlayamadan ayağım kaydı ve üzerine düştüm.

- Koltuk rahat değildir. Kucağımda otur.

Bismillah be. Kucak falan hayırdır?

İtiraz edecektim ama zaman vermeden bacaklarımdan tuttu. Ve iki yanına sallandirarak beni tam kucağına oturttu. Sanki bir çocukmuşum gibi başımın arkasından tutupboynuna bastırdı. Kendisi de başını boynuma getirdi. Ve o özlediğim hissi bana yeniden verdi.

Boynumdan derin nefeslerini aldı. Sanki ruhumu her defasında çekip geri yerine koyuyor gibiydi. Verdiği hissi çok seviyordum.

- Yapma Mustafa...

- Yapmak istiyorum çocuk. Lütfen izin ver.

Benimle böyle konuşursa her şeyine izin verirdim. Tüm kırgınlığım uçmuş gibiydi. Bana hep böyle gelebilmesi için her şeyimi verirdim.

Hep benim kokumu sevdiğini söylerdi. Keşke kendisinin nasıl güzel koktuğunu bilseydi...

- Ceyhun şimdi konuşmadan beni dinlemeni istiyorum. Lütfen kesme sözümü. Sana dediğim her şey için çok özür dilerim. Ben kimseye lütfen demedim. Özür hiç dilemedim. Benim şu ana kadar yanlış yaptığım hiçbir şeyim olmadı.
Ama sana yanlış yaptım. En yapmamam gerek kişiye yaptım. Senin kırgın olduğun kadar bende kırgınım. Senin değerini ilkte anlayamadım. Bana bakan gözlerini göremedim. Gülüşünü hislerini anlayamadım.
Sana onları söylediğim günden bu yana yaşamıyor gibi bir şeyim. Her zaman senin kokunu, gözlerini özledim. Şu güzelim kıvırcık saçlarını, o ferah kokunu.
İlkte kendimden emin olamayıp seni üzdüğüm için çok özür dilerim çocuk. Beni affedebilir misin?

Bana bu kadar güzel hisler duygular besliyor muydu? Dediği her şey kalbimi titretmişti. Vücudumun her köşesine yayılıyordu. Sanki zehir gibiydin Mustafa.

- Mustafa...

- Konuş çocuk, söyle. Susma. Güzel sesinden beni birdaha mahrum bırakma olur mu?

- Seni seviyorum Mustafa.

- Biliyorum çocuk, o güzel sevgini benim uğruma harcadığın için sana minnettarım.

- Mustafa...

-Efendim çocuk?

-Çok güzel kokuyorsun...

Mahalle Abisi [b×b] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin