24. {Dağların Şahı}

683 293 20
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


24. Bölüm

{Dağların Şahı}


Sabahın erken saatlerinde yollara koyuldular. Emre, ondan yana endişelendiğini bakışlarıyla her daim belli ediyordu. Onun on dakikada bir yoldan ayrılıp kızın rahat çehresini bulan hoşnutsuz bakışları, bu yoldan dönelim, diye nara atmaktaydı.

"Korkma, bir şey olmayacak," dedi Ayizi onu rahatlatmaya çalışarak. "Af çıkmadığı sürece," diye de ekledi gülerek.

Emre sessiz kalınca, "Af çıksa bile onun yararlanabileceğini sanmıyorum," diyerek devam etti konuşmaya. "Yani, emin değilim ama müebbet hapis cezasına mahkum edilmişler yararlanamazlar herhalde."

Kız arkasına yaslanıp rahat rahat nefeslenmeye başladığında "Sen yine de çok rahat olma," dedi Emre. "Hatta şu bilgiyi de paylaşayım ki, cezaevlerindeki kişi sayısı kapasiteyi aşmış. Mahkumlar yerlerde, hatta koridorlarda yatıyormuş."

Ayizi güldü. "Korkmuyorum Emre, boşuna zorlama."

Emre de güldü. "İyi bakalım cesur kız. Korkma."

Her ne kadar dışarıdan çok rahat bir görüntü çizse de kızın çehresi, içeride kızılca kıyamet kopmaktaydı. Emre bilmiyordu ki, vicdanıyla kavgası büyüktü onun. Keza Efo'yla girdiği savaş da mühimdi. 'Abini öldürdüm, istersem yalan da söylerim, hiçbirinizden korkmuyorum,' tavırları katlanılır gibi değildi. Ona haddini bildirmek istiyordu. Onu can evinden girerek, damarına basa basa bülbül gibi öttürmek istiyordu.

Halbuki onun ailesinden birine zarar vermek şöyle dursun, onları gördüğünde ihtiyaçlarını öğrenmek, eksiklerini gidermek düşündüğü tek şey olacaktı. Vicdanlı kızdı vesselam. Merhametliydi. Lakin Efo'nun karşısında acımasız görünmeliydi. Abisi gibi korku salmalıydı düşmana. Bakışlarıyla, duruşuyla, gülüşüyle her an her şeyi yapabilirim mesajı vermeliydi.

İçinde kopan kıyametin rengi gibi sema da kızıla bulanmaktaydı. Bir gün daha gözlerinin önünde yitip giderken yolun da neredeyse yarısından çoğu geride kalmıştı.

"Yoruldun mu," diye sordu Emre'ye bakıp. "İstersen ben kullanabilirim."

"Şimdilik iyiyim," dedi Emre başıyla radyoyu göstererek. "Güzel bir şey bulsana şuradan."

Müzik dinleyerek geçen uzun bir yol sonrası Efo'nun evinin önüne park edip kapıyı açtıklarında buz gibi bir rüzgar esince dönüp birbirlerine baktılar.

Ayizi hiç düşünmeden zili çaldı.

Saniyeler sonra kapı gıcırtıyla açıldığında hemen karşısında beliren başı kapalı, genç kadın değil de onun eteğinin arkasına saklanarak başını uzatıp ürkekçe kendisine yeşil yeşil bakan fotoğraftaki o küçük kızdı yüreğini burkan.

YERALTI SEVDALILARI I - AYİZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin