20. {Büyük Sırlar}

678 299 18
                                    


Ailecek oturdukları kahvaltı sofrasında gözü bir kez daha boş sandalyeye takıldı. Bu kez öfkeyle, nefretle değil; acıyla, hüzünle, derin bir ıstırapla baktı o sandalyeye. İştahsızca ağzına birkaç lokma daha atıp masadan kalktı.

Aslı arayıp 'Görüşelim,' dediğinde otele gideceğini söyledi. Emre'yle konuşması gereken şeyler vardı. Babasından arabanın anahtarını alıp otele sürdü.

Otele girdiğinde Emre'nin arabası oradaydı. Kendisinden önce gelmiş, konuştukları gibi bahçede onu bekliyordu. Karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu genç kız.

"Nasılsın?" diye sordu Emre.

"Sence?"

"Konuştunuz mu evdekilerle? Neler öğrendin?"

"Abimin yaptığı işleri. Nasıl böyle şeyler yapabilir ki? Neden durdurmadınız onu? Sen de mi onunlaydın? Bana her şeyi anlat Emre. Sen de mi istihbaratçısın?"

Güldü Emre. "Hayır tabii ki. Yok öyle bir şey."

"Nedir bu Jitem meselesi? Senin hiçbir alâkan yok mu yani?"

"Yok Ayizi. Gerçekten yok. Alpan'ın sürekli gittiği bir mekan vardı. Biliyorsun işte, Lâ Mekân."

"Bir dakika, abim Azat Ağrılı'nın mekânına mı gidiyordu?"

"Hayır, yani o zamanlar başkasınındı orası. O çok başka bir hikaye. Hiç girmeyelim."

"Girelim Emre. Abimle alakası varsa girelim."

"Tamam, Ayizi! Sonra gireriz. Bir gün Alpan'ı o mekanda gördüm. Tanımadığım, daha önce hiç görmediğim adamlarla oturuyordu. Biz de Fatih'le buluşacaktık orada. Fatih'in masasına geçip oturdum. Adamlar gittikten sonra Alpan da kalkıp masamıza geldi. Bir şey demedi. Ben de sormadım. Sonra Fatih gittiğinde, Alpan'la başbaşa kaldığımızda bana onların Jitem olduğunu, kendisinin de onlara istihbarat sağladığını söyledi. Çok tehlikeli olduğunu söyledim ama dinlemedi. Biliyorsun işte, çok cesurdu. Hiçbir şeyden, hiç kimseden korkmaz, çekinmezdi. Onu kimse durduramazdı Ayizi."

"Eğer abim kaybolmasaydı, bana yine söyler miydin Jitem olayını?"

"Hayır, söylemezdim. O bana çok güvenirdi. Böyle şeyler kimseye, aileye bile söylenmez. O bana söyledi."

Ayizi hayal kırıklığıyla gözlerine baktı Emre'nin. "Ben de sana çok güvenirdim," dedi. "Boşa çıktı güvenim."

"Ayizi, anlamıyorsun."

"Evet, ben hiçbir şey anlamıyorum. Anlayamıyorum. Herkes beni hayal kırıklığına uğratıyor. Sonra hiçbir şey olmamış gibi mutlu mutlu yaşamamı bekliyor."

Emre bu sözlerle sağlam bir tokat yemiş gibi oldu. "Sen, beni onunla kıyaslamıyorsun değil mi?"

Genç kızın kendisini Ali'yle bir tutması, kaldırabileceği bir şey değildi.

"Hepiniz aynısınız aslında. Abim de, sen de, o da..."

Yine bir silaha dönüşen dilinin soğuk namlusu bu kez Emre'nin üzerine doğrulmuştu. Fakat Emre fazla gururlu bir adamdı. Tek bir kör kurşuna bakardı dönüp yüzünü gitmesi.

"Ayizi!"

"Ne?"

"Yapma!"

"Ne yapmayayım, ne! Söyle ne diyeceksen! Seni onunla bir tutmayayım mı?" dedi Ayizi delice bir öfkeyle. "Sen ondan daha çok üzdün beni. Daha çok yandı canım." Bu onu sarsan ilk deprem değildi. Ama en yıkıcısıydı. Öyle kırık döküktü ki, herkesi ve her şeyi kırıp dökmek istiyordu.

YERALTI SEVDALILARI I - AYİZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin