𝙏𝙚𝙣

145 21 85
                                    

Sᴇʟᴀᴀᴍ
Bᴇɴ ʙᴜɴᴜ ʏᴀᴢᴀʀᴋᴇɴ ɪʟᴋ ʙᴏʟᴜᴍᴜ ʏᴀʏɪɴʟᴀᴍɪs ᴏʟᴅᴜᴍ, ᴠᴇ ɢᴇʀᴄ̧ᴇᴋᴛᴇɴ ɪʏɪ ʏᴏʀᴜᴍʟᴀʀ ᴀʟᴍᴀᴋ ʙᴇɴɪ ᴍᴜᴛʟᴜ ᴇᴛᴛɪ ᴏᴋᴜᴅᴜɢ̆ᴜɴᴜᴢ ɪᴄ̧ɪɴ ʜᴇᴘɪɴɪᴢᴇ ᴍɪɴɴᴇᴛᴛᴀʀɪᴍ..

♡︎

Bir haftadır tek kelime etmemişti ikiside, birbirlerine karşı aldıkları saçma tavırlar gerçekten can sıkıcı olabiliyprdu bazen. Ancak ikiside inattı, koca bir hafta boyunca sadece iş yapmışlardı. Felix, o gün hastanede patlayan silah için genç adamın anlattığı, 'siyahlı' adamdan şüpheleniyordu.

Flashback
Hastanedeyken, 13:04

Silahın çıkardığo tok kurşun sesi, etrafdaki insanların çil yavrusu gibi dağılmasına sebep olmuştu. İnsanlar koşa koşa çıkmaya çalışıyorlardı, kendi canları adına. Ancak Hyunjin'in gözleeinin önünde sadece tek bir kişi canlandı, o da boş yoğunbakım odasında hayata gözlerini çoktan beri kapamış annesi idi. Oturduğu sandalyeyi itti hızlıca, insanlara çarpıp duruyordu. Vardığı odaya girdiğine, annesinin hala orada yattığıno fark etti. Ne bir hareketliliği vardı ne de herhangi bişeyi. Ona baktıktan sonra, içinde kalan sorumluluk duygusunun neden hala orada durduğunu hissetti. Doğru ya, Felix'i orada bırakıp gitmişti arkasına bile bakmadan. Nereseyse kesilecek nefesini umursamadan küçüğün yanına ilerledi, ancak oturdkları masada yoktu. Gitmiştimiydi? Mantıklı diye düşündü Hyunjin, çünkü niye... Niye 'arkadaşı' bile önemsemeyip giderken, onun hala burada kalması aptallık olurdu sanırım. Uzun, gözlerini kapatan saçlarına gezdirdi ellerini, bileğindeki her zaman taşıdğı siyah tokayla bağladı önüne gelmemesi için saçlarını. Sonrası ise basitti, diğer herkes gibi çıktı koca hastaneden. Adımını atar atmaz, polis şeritleriyle kaplanmış kapının önünde gözleri tek bir kişiyi arıyordu. O da Felixdi, şeritleri kaldırarak geçip tamamen çıktı oradan. Tam o sırada önünden hızlıca geçen son model arabanın içindeki küçüğünü görmesiyle, ona sinirlendiğini anlayabilmişti. Geride bırakılmak istememişti Felix, aşık olduğu adamın onu bırakıp koşarak annesinin yanına gitmesi ağırına gitmişti. Ama hayır, bunu düşünmesi bencillik olurdu öyle değil mi? Felix'in asıl ağırına, zoruna giden şey; onu almadan annesinin yanına gitmesiydi.

Flashback end..
Now..

Sabah alarmının ötmesiyle huzursuzca kalmıştı Hyunjin, gece boyunca kötüsünden iyisine kadar milyonlarca rüya görmüştü. Ve şuan hiç olmadığı kadar uykusuzdu, kalkıp mutfağa ilerlerken cebinde bile olduğunu fark etmediği telefonu çaldı. Arayan bilinmiyordu, sabah sabah böyle bir numara neden arardı ki.. Açmadı genç adam, birde sapıklarıyla uğraşamazdı, yeterince uğraştığı işi vardı.

Ancak telefonunun, bir değilde birden fazla çalması, onu cidden rahatsız etmeye başlıyordu. En sonunda, 'en fazla nolabilir?' diyerek açtı telefonunu. Tamam, bunu beklemiyordu. Gelen çığlık sesleri telefonu biraz öteye almasına neden oldu. Korkunç çığlıklar bir süre sonra kahkahalara döküldü, bir süre duydu bu ürpertici sesleri. En sonunda dayanılmaz hale gelmişti. Telefonu kapatıp attı cebine, daha elini bile çekmemişken düşen mesaj cidden artık Hyunjin'i korkutup tirtir titretmeye başlamıştı. Evde tek olmanın verdiği sessizlik, açık camların perdeleri havalandırması.. Oldukça kötü ortamdan kurtulmalıydı, mesajı açıp açmamakta kararsızdı. Açsa ne kaybederdi? Ah gerçi, en son böyle dediğinde bacakları titrir titriyordu. Herneyse.

Bilinmeyen Numara:
Korktun mu Hwang? Oh, amacım seni korkutmak değildi
Biliyormusun çok sıkıcısın
Nasıl göremezsin gözünün önündekini?

Siz:
Korkmadım her kimsen
Dokuz yaşından beri yeterince kalıyorum evde tek başıma
Kimsin sen|
Gözümün önünde birşey yok ki göreyim?

Bilinmeyen Numara:
Öyle olsun
Yinede düşün derim
Merak etmiyormusun beni?

Siz:
Bazı şeyleri merak etmem
Özellikle önemsiz mesajları
Her kimsen, bana neden böyle davrandığını söylermisin?
Bak kibarımda
-Misin, diyorum

Bilinmeyen Numara:
Uh hayır?
Beni ancak gözünün önündekileri görebildiğinde bulabileceksin
Şimdi bence o evden çık:)

Siz:
Neden?
Evime bişey mi yaptın
KAHRETSİN BUNE!

Bilinmeyen Numara:
Görüşürüzz!

***

Hyunjin'in gözlerinden akan sıcak yaşlarla, elinde tuttuğu saatlı bomba birazdan evini, anılarını mahfedecekti. Kalan süre yalnızca, iki dakika on altı saniyeydi. Titrek ellindeki bomba ile napacağını bilmiyordu, acilen süresinin durdurulması gerekiyordu. Kalan dakikalarında sadece bir kişi geldi aklına, Felix.. Aradı bombayı bir yere sakince koyduğunda, çalıyordu. Sadece çalıyordu, ne bakan vardı ne de farklı birşey. Sonunda açıldı telefon, ki gelen sesler hiç iç açıcı değildi.

"Felix-ah! Gelmiyormusun!"

"Geliyorum güzelim" o an telefonla bakıştığından, yanlışlıkla açtığının farkında bile değildi küçük. Sonunda açtığını fark ettiği telefonla bir süre bakıştı numarayla sonunda ise bişey demek zorunda hissetti kendini. "H-Hyunjin?"

Genç adamın göz artmış, yanına hıçkırıklar eklenmişti. Titrek elindeki telefona, birde önünde bir dakika yirmi saniyesi kalmış saatlı bombaya bakıyordu. Korkuyordu, aynı zamansçda ise kötü hissediyordu, nedensizce. Evet, çok nedeni vardı ancak bunu bilmiyordu. "Üzgünüm Felix, seni alamadım o gün yanıma. Ama, belli ki birileri almış seni, bekletme. Bir daha görüşemeyebiliriz, ben çok üzgünüm" çıkmak istedi Hyunjin o evden, ama o burada doğmuştu. Ne anıları vardı evde, geride bırakamazdı burayı. Çabalarının karşılığını alamaması da bir yandan kalbini sızlatıyordu, yıllardır uğraltığı kız kardeşinin vakasını çözememişti. Annesine, kendisine verdiği sözü tutamamıştı. İnsanlar ister ya hep, güzel bir yerde öleyim.. Hyunjin için, ölebileceği en güzel, en kıymetli, en şöhretli yer burasıydı. Pekala öyle olacakmıydı?

Nᴏʟᴜʀ sᴏᴠᴇᴍʏɪɴ ʙᴜʀᴅᴀ ᴋᴇsᴍᴇʏᴇᴄᴇᴋᴛɪᴍᴅᴇ ᴄᴀɴɪᴍ ɪsᴛᴇᴅɪ ʜᴇʜᴇʜᴇ
Sɪᴢᴄᴇ Hʏᴜɴᴊɪɴᴇ ɴᴏʟᴀᴄᴀᴋ?

𝘼𝙜𝙚𝙣𝙩ʰʸᵘⁿˡⁱˣ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin