𝙎𝙞𝙭𝙩𝙚𝙚𝙣

117 11 46
                                    

Mᴇʀʜᴀʙᴀᴀ, ᴇᴠᴇᴛ ғɪɴᴀʟᴇ sᴏɴ ɪᴋɪ ᴋᴀʟᴅɪɪɪ
Eɴ ᴏᴢᴇɴᴇ ʙᴇᴢᴇɴᴇ ʏᴀᴢᴅɪɢ̆ɪᴍ ғᴀɴ ᴋᴜʀɢᴜᴍ ʙɪᴛɪʏᴏʀ:(
Nᴇʏsᴇ ᴏʟsᴜɴ ʙᴜ ᴋɪᴛᴀᴘᴛᴀɴ sᴏɴʀᴀᴀ Mɪɴsᴜɴɢ Tᴇxᴛɪɴɢ ʏᴀᴢɪᴄᴀᴀᴍ, ᴜᴢᴀᴛᴍᴀᴅᴀɴ ɢᴇᴄ̧ᴇʏɪᴍ ʙᴏʟᴜᴍᴇᴇ!

From Hyunjin

Dün geceden kalan uykusuzluk ve baş ağrısı bir türlü bırakmıyordu beni. O adamın bana içten güldüğü an gözlerimin önünden gitmiyordu, annemin o dediklerini yapmış olacağına inanamıyordum. Lakin, hayır! Anneme bunun için küfürler savurup, lanet okuyacak kadar asla olmadı. Ne olursa olsun o benim gözümde, bana ve kız kardeşime gözü gibi bakan kadındı. O benim gözümde, melekten farksız olan tek insandı.

Dün akşam Felix'in arabasıyla gelmişim, geldiğimde gözümü açıncada benle ilgilenen sevgilimi gördüm. Ateşim çıkmış, çok ağlamışım dün.

O bunlara katlanan ve benim için herşeyi yapan tek insandı..

Felix'le çok garip şekilde tanışmıştık. İkimizde elbette aramızda olan, 'müşteri-patron' ilişkimizin normal olmadığının farkındaydık. Bu duyguları bilmem kaç yıldır tatmadığımdan, artık unutmuştum sanırım. Kendime yedirememiş, kaçmıştım. Özelliklede yönelimim! Yönelimimi hiçbir zaman kadınlara yöneltmesemde, gay olacağımı düşünmemiştim bile. Aslında şuan pekte o konular umurumda değildi, daha çok 'Felix benimle olsun yeter' kafasındaydım.

Yataktan hafifçe doğrulup zonklayan ve ağırlaşmış gibi olan kafamı ellerimin arasına aldım. Gerçekten, bitmişmiydi? Yıllardır aradığım adam, gelip bir anda teslim olmuş, herşey bitmişmiydi?

Evet, belkide herşey bitmişti. Ama bıraktığı yaralar asla geçmeyecekti, bunu öylece unutup gitmeyecektim.

Lavaboya kendimi attığım an, ne kadar soluk ve eskisine göre yüzümdeki kırışıklıkların arttığını gördüm. Pekte umurumda değildi, ancak artık normaş bir hayat yaşayacaksam. Azıcık sakinleşmeli ve kendime odaklanmalıydım.

Dönen merdivenlerden yavaşça indiğimde, sevgilimin kahvaltıyı hazırladığını gördüm. Salatalıkları masaya koyarken, arkasını dönünce beni görmesiyle durdu. Yüzündeki somurtuk ifade silindi, kısılan gözlerini ortaya çıkaran gülümsemesi çıkmıştı ortaya. Ağrıyan başımı önemsemeden hızlı adımlarla gittim yanına. Bana göre kısa olduğundan rahatça kavradığım belini bana yaklaştırdım. Bana sanki bir anda kırılacakmışım gibi bakıyordu. Gözlerimi, çillerinin bulunduğu yanaklarına, oradan dudaklarına indirdim. Çenesinden başlayarak hafif hafif öpmeye başladım. En son geldiğim, toz pembesi dudaklara, ötekinin zıttı olarak sert ve sanki bir daha bulamayacakmışım gibi öpmeye başladım. Karşılık vermesi beni memnun etmişti. Çıkardığı tatlı mırıltılar kediyi andırıyordu. Kavradığım belini biraz daha bana yaklaştırıp kucağıma aldım. Kocaman L koltuğa geldiğimde durup oturduk. Nefesim kesilmek üzereyken, hafifçe ayrılıp, aramızdaki tükürük köprüsünü işaret parmağımda sildim. Alnını alnıma dayayıp nefes nefese kalmış, öncekinden dahada pembeleşmiş dudaklarına baktım.

"Gerçekmisin ha?" bu dediğim hoşuna gitmiş gibi, azıcıl daha kucağımda kıvrıldı. "Gerçeksende, gerçek olamayacak kadar güzelsin" sıkıca sarıldığımda karşılık vermişti. Bu güzel ortamı bölen karnımın guruldamasıyla, Felix güldü. Hafifçe kucağımdan inip, beni mutlçfak masasına yöneltmişti.

𝘼𝙜𝙚𝙣𝙩ʰʸᵘⁿˡⁱˣ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin