Sᴇʟᴀᴍ! Öɴᴄᴇʟɪᴋʟᴇ ᴜᴍᴀʀɪᴍ ʙᴏʟᴜᴍʟᴇʀ sɪᴢᴇ sɪᴋɪᴄɪ ɢᴇʟᴍɪʏᴏʀᴅᴜʀ ᴀɴᴄᴀᴋ ᴍᴇʀᴀᴋ ᴇᴛᴍᴇʏɪɴ ᴄ̧ᴏᴋ ᴇᴋsɪɴʟɪ ʙᴏʟᴜᴍʟᴇʀ ɢᴇʟᴇᴄᴇᴋ, şɪᴍᴅɪɪ ɢᴇᴄ̧ᴇʙɪʟɪʀɪᴢ ɪʏɪ ᴏᴋᴜᴍᴀʟᴀʀ.
♡︎
Sabahın seher saatlarinde, burnuna gelen ağır çiçek bahçesini andıran kokuyla uyanmıştı Felix, bir anlığına 'acaba cennettemiyim?' diye düşünmemiş değildi tabiki, pekala ne bilebilirdi? Şuan cehenneminin sadece bir kaç dakikasını yaşadığını.
Doğruldu yalnızca, yüzünde sıcak bir gülümseme oluşmuştu. Bir eli, dün sarmaş dolaş birbirlerine doyacak kadar sıkı sıkı sarıldığı sevgilisini aradı yatağın köşesinde. Daha gözlerini bile aralayamamış beden, kaşlarını hafifçe çatıvermiş, eli daha da hızlı aramaya başlamıştı. En sonunda ovaladığı gözlerini açabilmişti, sağ tarafına dönmüştü hemen. Lakin sevgilisinin olmayan bedenine karşılık seslendi yeni kalktığı için kalın olan sesiyle. "Hyunjin?" gittiğini sandığı lavabonun kapısını tıklatı minik. Ne ses geliyordu ne de bir tıkırtı. Dayanamamış içeriye dalmıştı, ama herşey yer yerli yerinde düzgündü. Geri gittiği odanın her bir köşesini aradı, hiçbir iz dahi yoktu. İndi hızlı merdivenleri, aceleyle bütün evi arıyordu. Arada çığlıkları yankılanıyordu boş evin koridorunda. En sonunda geri çıktığı odada telefonuna saldırdı, milyon kez arasa bile bir araması bile açılmamıştı. Tabiki görüş açısına kimin koyduğu bilinmeyen beyaz güllerin asil bir vazoya koyulmuş duran bitkinin önünde duran ufak kağıt parçası girdi. Hızlıca açtığı kağıdız okumaya başladı.
Sevgilime;
Oh, biliyormusun sevgilim? Bu gülleri bulmak çok zor oldu sabah, ama sana değerdi. Şuan karşımda melek misali yatıp uyuyorsun, ben ise beni bir daha göremeyebileceğin yerlere gidiyorum meleğim.
Benim yaşama amacım kalmış biliyormusun? Ne diye soracaksın belki, evet hemen açıklayayım, sen. Yüzünde, kahverengi ile elanın karışımı minik benekleri taşıyan, simsiyah saçlarıyla afet gibi olan o kişi. Sensin, herşeyinle, hepde öyle olacaksın. Beni kalbimden vurdun bu yüzden gidiyorum şimdi, nolur böyle dediğim için kendini suçlama. Biz buluşacağız güzelim, günahlarımızla yanacağız belki, belki seninle cenetti yaşayacağız, ha gerçi seninle cehennemin en derinleri bile cennet bana. Ama dayanmak zorundayım, zorundayız. Sen hak ediyorsun yaşamayı, kötüsünden iyisine kadar.
Özür dilerim sevgilim, sen uyurken her tarafını öptüm, eh biraz şapır şupur olabilir ama olsun, en azından bir daha göremeyeceğim o dudaklarına son defa baktım, son defa öptüm, son defa sarıldım sana. Nolur ağlama, dayanamam, nolur beni unutma dayanamam...
~
Kanı çekilmiş gibi anlamsız bakıyordu gözleri nota, bir kaç kez defa okudu sonunu, beyni kabul etmemeyi seçiyordu. İnamamıyordu yaşananlara, bir yaş damladı notun tam seni seviyorum kısmına, tam oraya. Süzüldü. O an, avazı çıktığı kadar attığı o çığlık, 'ben acı çekiyorum' diye bağırıyordu. Yere çokmüş elleri ile yerleri yumruklayan elleri kıpkırmızı olmuştu, ardından bir çığlık, bir bağırış daha. Cam kırıkları sesinin hakim olduğu oda, odada bulunan gençin çektiği acıları resmediyor gibiydi adeta. "Neden! Neden! Neden! Neden herkesi kaybediyorum? Sevilmek hakkım değil mi? Ne bana destek çıkan bir ailem var, ne de bir kardeşim! Nolur sevgilim beni bırakma nolur, yalvarırım sende yapma. Yeminler olsunki bütün herşeyi çözeceğim, lütfen!" notu kolları arasına almış sarılıyordu, asla peşini bırakmazdı. Hyunjin onu asla bırakmaz, gitmezdi. Tir tir titreyen ellerini buz gibi olmuş zemine koyup doğrulmaya çalışmıştı küçük, bir kaç kere sendelemesine rağmen kalkabilmişti. Her ihtimale karşı daima komidinin çekmecesinde bulunduğu basit silahını kapmıştı. Hemen üzerine başına bakmadan ince kıyafetleriyle daha gün bile doğmamış olmasının verdiği soğuklukla ve rüzgarla siyah saçları uçuşmuştu, Yapmamıştı, yapmış olamazdı diye geçiriyordu içinden. Kabul etmiyor edemiyordu, arabasına kendine atmasıyla beraber bütün Seul'ü onu bulmak için dolaşacaktı. Değerdi, onun için değerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘼𝙜𝙚𝙣𝙩ʰʸᵘⁿˡⁱˣ
Fanfiction[Hᴡᴀɴɢ Hʏᴜɴᴊɪɴ×Lᴇᴇ Fᴇʟɪx] 𝙃𝙬𝙖𝙣𝙜 𝙃𝙮𝙪𝙣𝙟𝙞𝙣 𝙤̈𝙡𝙙𝙪̈𝙧𝙪̈𝙡𝙚𝙣 𝙠𝙞𝙯 𝙠𝙖𝙧𝙙𝙚𝙨̧𝙞𝙣𝙞𝙣 𝙞𝙣𝙩𝙞𝙠𝙖𝙢𝙞𝙣𝙞 𝙖𝙡𝙢𝙖𝙠 𝙪̈𝙯𝙚𝙧𝙚 𝙖𝙟𝙖𝙣 𝙇𝙚𝙚 𝙁𝙚𝙡𝙞𝙭'𝙞𝙣 𝙮𝙖𝙣𝙞𝙣𝙙𝙖 𝙘̧𝙖𝙡𝙞𝙨̧𝙢𝙖𝙮𝙖 𝙗𝙖𝙨̧𝙡𝙖𝙧...