𝙁𝙞𝙛𝙩𝙚𝙚𝙣

112 12 45
                                    

Bᴇɴ ɢᴇʟᴅɪɪᴍ!
Aʀᴛɪᴋ ʏᴀᴠᴀᴀş ʏᴀᴠᴀᴀş ᴏʟᴀʏʟᴀʀ ᴄ̧ᴏᴢᴜʟᴇᴄᴇᴋ, ʙᴏʟᴜᴍᴇ ʙᴀsʟᴀᴍᴀᴅᴀɴ, sɪᴢᴄᴇ ᴀsɪʟ ᴋᴀᴛɪʟ ᴋɪᴍ?

F

rom Felix

Gelen kurşun sesi, ikimizide titretmeye yetmişti. Hyunjin elimi sıkıca kavramış ve beni arkasına almış vaziyette durmuştu. Ben ise hala şokun etkisinden çıkamamanın verdiği durgunlukla öylece bakınıyordum etrafa, aynı dünyaya gözlerini yeni açmış bir bebek gibi.

Merdivenlerden biri geliyordu, aşağıda ekipler olmasına rağmen hiç birşey yapılamamış, birde üzerine gelen silahlı adamın girmesine engel olamamışlardı. Ancak birşeyide unutuyorlardı, ben Lee Felix'dim, nereye gidersem gideyim giysimin bir köşesine sıkıştırırdım o silahı.

Gelem kişinin yaklaşan adımları, ikimizide geriyordu, yalnızca bir fısıltı çıktı ağzımdan. "Arkamda kal" biliyordum beni ne kadar dinlemeyeceğini, ancak sanki bir zorunlulukmuş gibi ağızımdan fırlıyordu kelimeler..

Sevgilimin boyun girintime yasladığı boynundan, döktüğü gözyaşlarını hissediyordum. Tirtir titriyordu, sankinleşmesi adına silah olmayan elimle elini kavradım. Ağzımı açacakken, merdivenlerden çıkan koca beden korkudan nefesimin az daha kesilmesine neden olacak gibiydi. Hyunjin sanki rahatsız olmuş gibi kıpırdandı, sonra kendini geriye çekip adama ilerlemeye başladı. "Sen, sen o gün annemin yanında olan değilmisin yavşak herif!" karşısındaki adamsa bundan zevk alıyormuş gibi ne geri çekilmişti ne de bir laf söylemişti dudağı üste kıvrılmış dalga geçer bakışlar atıyordu yalnızca. "Konuşsana, yoksa- Yoksa annemi sen mi öldürdün? He konuşsana!" adam sanki kirli birşey tutuyormuş gibi yakasından tutan elleri serçte üzerinden çekti. Boğazını temizleyip kendinden emince konuştu adam.

"Böyle bir karşılama beklemesemde, olsun, merhaba oğlum"

Bu laflar adamın ağzından su gibi dökülürken, benim bile kan akışım durmuş gibiydi. Karşısında öylece kalakalan sevgilimi saymak bile istemiyordum. Ağzı açık kalmış, masum gözlerle bakıyordu. Bir damla göz yaşının döküldüğünü, ve binanın çatısındaki o griğimsi rengi ıslattığını gördüm. Adama doğru ilerleyecekken, beni bu defa durduran Hyunjin'in kolları olmuştu. Kafasını sağa sola belirsizce salladı, inanmak istemiyordu bende istemiyordum. Bana onu bulup intikam alması için para veren çocuğun dibinde bitmiş vaziyette duruyordu şuan. Adam belli ki bu sıkıcı sessizlikten bıkmış, öflenip dudaklarını aralamıştı. "Sen hep böyleydin, hiç bir zaman doğru dürüst kimseye hesap soramazdın" Hyunjin ise git gide sinirleniyormuş gibi gözüküyordu, adamı her ne kadar boğmak istesemde şuan hiç sırası değil diye düşündüm. Bulunduğumuz binanın çatısında durmamızda bu sebeplerden yalnızca bir tanesiydi.

"Yalan!" diyerek itiraz etti. "Yalan söylüyorsun!" adamsa bu kelimelere gülerek cevap vermeyi tercih etmişti. Elini cebine götürüp birşeyler arıyormuş gibi yaptı, cebinden çıkardığı kimliği sevgilimin gözlerinin önüne serdi.

"Hwang Jinwoo" o an Hyunjin'in göz bebeklerine kadar titrediğini hissettim. "Öz oğlum tarafından tanınmamak, eh üzücü" dalga geçiyor gibiydi resmen. "Her neyse, seni buna inandırdığıma göre artık kafandaki soruları cevaplayabilirim sanırım, öncelikle en başta bana bir soru sormuştun öyle değil mi? 'Annemi sen mi öldürdün?' diye, biliyorumusun? Evet, ben öldürdüm" sanırım bu bardağı taşıran milyon damlalardan biri olmuştu, bu sefer Hyunjin dayanamamış adamın üzerine yürümeye başlamıştı. Yaptığının tehlikeli olduğundan dolayı bir elimle elini tutmuştum, aniden elini çekip Jinwoo'ya sert bir yumruk atınca geriledim. Bacaklarım titriyordu ve az önceki cesur halimden eser yoktu, Hyunjin kendini kaybetmişcesine yumruklar savuruyor durmak bilmiyordu.

"Sen hayatımı mahvettin! Ne istedin masum gencecik bir kızdan he? Ne istedin masum bir kadından! O, sen var köşelerinde boklar yerken bize baktı. Kimi zaman üç işte birden çalıştı!" artıl gücü bitik bir şekilde yere çöktü sevgilim, hala yaşlar süzülüyordu pürüzsüz bembeyaz teninden. "Hiç bir şeyimizi eksik etmedi, şimdi ne zoruna gittide yaptın bunu neden!?" adam içerlemiş gibi eğmişti başını, ağlamıyordu ama, ama düşünceli bir hali vardı. Hyunjin"in hıçkırıkları arasında konuştu.

"Evet, Yeji'nin hiçbir suçu yoktu belkide, ama annen.. Annen hiçbir zaman o dediğin kadar masum değildi! Biz birbirimizi severek evlemedik tamam mı? Benim ondan çok önce, iki tane oğlum olan çok mutlu bir ailem vardı. Sevdiğim kadın için ailemi bırakmıştım, onlara söylemeden de evlenmiştim zaten. Bir sabah, kapı çaldı. Meğer gelen annem ile babammış, o gün hayatımda unutamayacağım tokatlar, laflar yedim. Beni güzel ailemi yalnız bırakmama zorladılar, ve annenle evlendirdiler. Annene herkes hayrandı, güzelliği, fiziği.. Ancak o güzelliğinin arkasında, ne yazzık ki bir kötülük besleniyordu. Annen, her gece bir başka evden çıkıyordu, başkalarıyla gezerdi, çok içerdi. Benle evlilik yapınca değişmedi bu, ancak benimde bir kapasitem vardı. Dayanamadım, senin doğumundan sonra anneni bir daha evden dışarı adım attırmadım. Tabii bu ben gidene kadardı. Belkide şuan sizi terk etme sebebimi merak ediyorsun, ailem oğlum, ailem. Birgün bir çocuğun olunca anlayacaksın. Yokluklarına dayanamadım, özlemiştim"

Hyunjin onaylamaz şekilde anlamsızca kafasını sağa sola sallıyor, gözlerini kırpıştırıyordu. Titrek dudaklarını araladı. "Peki ya Yeji? O ne yaptı sana he!?"

"O, annene çok benziyordu. Hatta tıpkısının aynısı diyebilirdik, yediremiyordum kendime! Onun kanından bir kızım olmasını kabullenemedim, onu öldürdüm. Bunun için, hiçbir zaman pişman olmadım" Hyunjin sadece duruyordu, öylece. Benim bile gözlerim dolmuş hiçbir şey yapamaz halde kalmıştım. Jinwoo devam etti. "Ancak, sana yaşattıklarım için üzgünüm oğlum. Değiştirmeyecek belki, değişmezde. Ama biliyormusun? O kadının soyundan birtek seni sevdim, birtek seni.. Ve bugün senin için teslim olacağım, senden birşey istiyeceğim. Bunca şey olmuiken belki kabul etmessin ama, sevdiğim kadın ve çocuklarım sana emanet, sana yalvarırım onlara en azından ayda bir iki lokma bişey götür" adam içten gülümsemesiyle ağlıyordu, kollarını çaresizce iki yana açmış, Hyunjin'in yanından geçip bağırmıştı aşağı doğru. "Ben bir katilim!" kabul etmesi çok garipti, kabullenmişti. Sorgulamadan. Belkide alışılmıştı...

Polisler çıkmış, Jinwoo amcayı teslim alıyorlardı. Merdivenlere bir adım attıktan sonra sol eliyke ufakça eş salladı sevgilime. Hyunjin'de ona...

Bᴜ ʙᴏʟᴜᴍ ɢᴇʀᴄ̧ᴇᴋᴛᴇɴ ᴄ̧ᴏᴋ ᴢᴀᴍᴀɴɪᴍɪ ᴀʟᴅɪ, ᴇʜ sᴀɴɪʀɪᴍ ʜᴇʀşᴇʏ ᴄ̧ᴏᴢᴜʟᴅᴜ ʜᴀ?
Sɪᴢᴄᴇ Jɪɴᴡᴏᴏ ʜᴇʀşᴇʏɪ ʏᴀᴘᴍᴀᴋᴛᴀ ʜᴀᴋʟɪᴍɪʏᴅɪ?
Gᴏʀᴜsᴜʀᴜᴢᴢ!

𝘼𝙜𝙚𝙣𝙩ʰʸᵘⁿˡⁱˣ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin