Troy, üstü başı kan içinde karşımızda duruyor, Vicky' yerde can çekişiyordu. Olduğum yerde donakalmıştım sanki. Ne bir adım ileri gidebiliyordum, ne de bir adım geri atabiliyordum. Şoktan mıdır nedir öylece duruyordum. Arkamda duyduğum çığlıkla, yerimden sıçradım ve korkarak arkama baktım. Ziggy, elleriyle çığlık atmamak için ağzını kapatmaya çalışıyordu. Gözleri kocaman açılmış, yerde yatan Vicky'e korkuyla bakıyordu. Arkasında hemen Hector duruyordu, o da aynı şekilde şok içinde bir Troy'a, bir Vicky'e bakıyordu.
"Ne duruyorsunuz, arasanıza ambulansı!" dedi Ziggy. Gözlerimi kırpıştırdım ve kendime geldim. Hızlıca koşarak Vicky'e koştum ve yanına çömeldim. Bana bakan yarı baygın gözlerine baktım, sonra eliyle tutmuş olduğu bıçağa. Kanaması çoktu, bıçak oldukça derin yere girmiş duruyordu. Arkamdan Ziggy'nin ambulansı çağırdığını, Şerif ve Hector'un Troy'la bağıra çağıra konuştuğunu duyabiliyordum. Ama anlamıyordum ne söylediklerini, o an da tüm odağım Vicky'e yönelmişti. Dolu gözlerle baktım gözlerine ve bir elimle elini tutarken diğer elimi yarasına doğru uzattım.
"Vicky, özür dilerim geçecek. Lütfen, dayan." gözyaşları içinde elini daha sıkı tutup yüzüme yaklaştırdım. Onu kaybetmek hayatımda isteyeceğim en son şey bile olamazdı. Ona çok değer veriyordum, onsuz ne yapardım hayatım nasıl olurdu hiç düşünmemiştim bile. Vicky, ağzını hafifçe araladı. Bir şey söylemek istiyordu, ama boğazı kanla dolu olduğu için bir türlü söyleyemiyordu. Titreyen elimi yanağına götürdüm ve hafifçe okşadım.
"Bir şey söyleme, yorma kendini. Birazdan ambulans gelecek." ama Vicky, arkamda ki insanlara bakarak bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Kaşlarımı çattım ve omuzumun üzerinden arkamdakilere baktım. Hepsi endişeli görünüyordu. İçlerinden biri sahteydi, biliyordum. Ama kim? O kişi kimdi bir türlü anlayamıyordum.
" Aman tanrım! " merdiven ucunda durmuş, olanları daha yeni gören Darcy'e gözlerimi devirdim ve başımı yeniden Vicky 'e çevirdim. Burnumu çektim ve saçlarına dokundum.
"Geçecek, lütfen dayan." bayılmak üzere olduğunu görebiliyordum. Dayanmalıydı, en azından benim için...
Bir Kaç Saat Sonra
"Nasıl durumu, iyi olacak mı?" dedim doktora. Doktor, hepimize kısa bir bakış attıktan sonra bakışları benim üzerimde durdu ve ağır ağır nefes verdi.
"Şimdilik durumu iyi, sonrasında durumunun kötüleşmemesi için müşhade altında tutmamız gerekiyor. Çok zor bir ameliyattı, bıçak oldukça derine saplanmış. Hepinize geçmiş olsun." dedi ve sağımdan geçip gitti. İyi bir şey mi dedi, kötü mü anlamadım. Hala içimde çok kötü bir his vardı, bayılacak gibi hissediyordum. Charles önümde durdu ve omuzlarımı hafifçe okşadı.
" O iyi olacak. " dedi. Yutkundum ve başımı çevirdim. Gözlerim üstü başı kan içinde olan Troy'da durdu. Daha yeni yeni aklım başıma geliyordu. Vicky yaralandığında, etrafta ondan başka kimse yoktu. Bir anda vücudumu öfke sardı. Sinirle Troy'un üzerine doğru yürüdüm ve yakasından sertçe tuttum.
"Sen yaptın değil mi? Ellerin kan içinde başka açıklaması yok bunun!" dedim. Troy, neye uğradığını şaşırmış gibi görünüyordu.
"Ne? Hayır Quenn, tabii ki ben yapmadım! Ben de ne olduğunu bilmiyorum." kaşlarımı yukarı kaldırdım ve alayla güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evimde Bir Katil Var: CADILAR BAYRAMI
Ficção GeralElinize bir kez kan bulaştı mı, bir daha kurtulamazsınız o lekeden. Çünkü kan lekesi, pas lekesini geçirmek kadar zordur. Tıpkı hamur gibidir, bir elinden kazımak istesen, diğer eline bulaşır o hamur. Çıkmaz bir türlü, bulaştıkça bulaşır ve yapış ya...