Merhabaa nasılsınız belki biraz sohbet edebiliriz satır aralarına yorum bırakırsanız çok sevinirim.
Sıla
Salatamı bitirdikten sonra saate baktım. Maç saatine daha iki saat vardı. Oluşabilecek trafik yoğunluğunu düşünürsek erken yola çıkmakta fayda vardı. Salata kasesini ve tezgahın üzerindeki bir iki parçayı yıkadıktan sonra hazırlanmak için odaya geçtim.
Yunus'un hediye ettiği formayı üzerime geçirip saçlarımı açık bıraktım. Varla yok arasında kurtarıcı bir makyajla tamam olmuştum. Bu sürede yaklaşık 45 dakika geçmişti. Beyaz spor ayakkabıları ayağıma geçirdiğim gibi evden çıktım.
Canım kuzenim arabasını bana bırakmıştı kesinlikle bunun için çok şanslıydım. Arabaya bindim, önce koltuğu kendime göre ayarladım hemen ardından da emniyet kemerini taktım. Navigasyon uygulamasını aktif hale getirerek görebileceğim bir yere iliştirdim. İşte şimdi yola çıkmaya hazırdım.
Radyodan yükselen ezgiler ruhumun derinliklerinde yolculuğuma eşlik ederken nefes alma ihtiyacı ile camı indirdim.
Sesimde söyleyemediğim sözler var
Gizleyemediğim gözyaşlarım
Silip de unutamadığım sabahlar
Kokladığım eşyaların
Bi' çaresi bulunur elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bi' çaresi bulunur elbet, canım
Bi' uyuyup uyanalım
Ah, bi' yolu vardır elbet yarın
Yeniden yaşamanın
Bi' çaresi bulunur çıkmazların
Bi' uyuyup uyanalım
(Sertap Erener: bir çaresi bulunur elbet yarın)Stata yaklaştıkça trafik yoğunluğu artmaya başlamıştı. Yola erken çıkmama rağmen kitlenen trafiğe maruz kalmıştım acaba biraz geç çıksam ne olacaktı?
En sonunda stat otoparkına giriş yapıp arabayı park ettiğimde nereye gideceğimi bilemediğim için görevliye Kerem'in davetlisi olduğumu söyledim. Farklı bakışlarına maruz kalsam da umursamadan arkasından ilerledim.
Stat coşkuyla dolmaya başlamıştı. Genci yaşlısı bir çok taraftar hep bir ağızdan marşlar söylüyor ritim tutuyordu. Bu atmosfer kesinlikle çok başkaydı.
Taraftarların yükselen uğultusu ile ne olduğunu anlamak için oturduğum yerden kalktığımda oyuncuların sahaya girdiğini gördüm. Kerem'in gözleri bu tarafa bakıyordu en sonunda gözlerimiz buluştuğunda gülümsedi. Gülümseyerek başımı önüme eğdim. Bir iki taraftar bu tarafa doğru bakıp aralarında konuşuyorlardı. Onlara aldırış etmeden tekrar yerime oturdum.
Ve hakem maçın başladığını gösteren düdüğü çalmıştı. Düdük sesiyle beraber taraftarın desteği en yüksek seviyeden başlamıştı. Bende kendi çapımda eşlik etmeye çalışıyordum. İlk on beş dakika karşılıklı top kayıpları ile geçmişti. Yarım saati devirirken güzel bir pozisyon yakalamıştık. Rashica'nın havalandırdığı topa İcardi kafayı koymuş ve top ağlarla buluşmuştu.
Söylenmedi hiç sana layık düşler...
İlk yarıya verilen artı beş dakika uzatma dakikaları oynanırken Kerem bir pozisyon yakalamıştı. Tam şut çekmek üzereyken ayağına gelen darbe ile yere düşmüştü. Futbolcular ve hakem arasında gerginlik yaşanırken Kerem yerden kalkabilmiş değildi.
Lütfen iyi ol Kerem...
Kenarda tedavisini olduktan sonra tekrar oyuna dahil olmuştu ama sekiyordu ve yüz ifadesinden hissettiği acıyı anlayabiliyordum. İlk yarının sonuna gelindiğini işaret eden düdüğü çalmıştı hakem. Hakemin düdüğü ile kendini olduğu yere bırakan Kerem sahadan takım arkadaşlarından destek alarak ve alkışlar eşliğinde çıkmıştı.
Umarım iyisindir Kerem...
İkinci yarı başlamak üzereyken oyuncular sahaya çıkmaya başlamıştı. Gözüm Kerem'i arıyordu ve evet üzerinde forması ile kenarda sağlık ekibi ile konuşuyordu. Ağrısına rağmen ikinci yarıya çıkacak gibi görünüyordu ve öyle de oldu.
Altmışıncı dakikaya doğru ilerlerken Kerem takımına serbest vuruş kazandırmıştı. Topun başında Dries ve Kerem vardı aralarında bir şeyler konuştuktan sonra Dries kenara çekildi vuruşu Kerem kullanacaktı. Aradan bir kaç saniye geçmişti kendinden emin görüntüsünden ödün vermeden topa güzel bir falsolu vuruş yaptı ve bu vuruş kalecinin parmak uçlarından ağlara gitmişti. Ve gol.
Büyük bir sevinç yaşanıyordu statta bu frikik golü taraftarın ateşini alevlendirmişti. Kerem gol sevincinin ardından kameralara bir kaç hareket yapmış ve görev bölgesine dönmüştü.
Dakikalar geçtikte rakip takımın hamleleri daha sert olmaya başlamıştı. Kasti müdahelerde bulunan bir iki oyuncu sarı kart görmüştü ama rakip bu tutumunu sürdüyordu. Kerem sağ kanattan atağa çıkarken rakip defans tarafından sertçe düşürülmüştü.
Yaşadığı acıyla yerde kıvranıyordu desem abartmış olmazdım sanırım. Sağlık ekibi sahaya sedye istemişti. O an ayağa kalktım hızlıca çok düşünmeden eşyalarımı alıp koşar adım geldiğim yönden otoparka indim. Nereye gideceğimi bilmiyordum ama öylece durmak da bana göre değildi.
"Hanımefendi nasıl yardımcı olabilirim?" otopark görevlisi telaşlı hallerimin üzerine yöneltmişti bu soruyu.
"Şey ambulans hangi hastaneye gidiyor biliyor musunuz?" diye sordum. Adam önce tereddüt etsede ısrarım üzerine hastane adını vermişti. Arabaya bindiğim gibi navigasyonu açmış ve yola koyulmuştum.
Hastaneye ulaştığımda acil bölümüne koştum. Hasta kayıttaki kadına uzun süre dil döktükten sonra istediğim bilgilere erişmiştim.
Kadının söylediği koridoru takip etmekten umudu kesmek üzereyken Kerem'i koridorun ucunda görünce adımlarımı hızlandırdım ve yanına ulaştım.
"Kerem iyi misin? Çok mu kötü?" diye sordum. Sonradan sorduğum sorunun saçmalığı fark ettim ve cevap vermeden sıkıca sarıldım. Şaşkınlıkla bana bakarken ellerimi çektim.
"İyiyim ama sen neden buraya kadar zahmet ettin?" elimi omzunun üzerine koyarak cevap verdim. "Zahmet etmedim Kerem. Bunu istediğim için buradayım." dedim. Elini omzundaki elimin üzerine götürdü.
Ertesi gün sabah
Kerem yalnız kalmasın diye Yunus'un evine getirmiştik. Bir iki hafta dinlenince kendini toparlayacaktı Allah'ın izniyle. Ben de şuan ona bir şeyler yedirmekle meşguldüm.
"Sıla gerçekten doydum. Yeter artık." Kerem'in mızmınlanmasını umursamadan bir parça simit daha tıkıştırdım. "Ayrıca kendim yiyebilirim." dedi.
"Kendin yiyebilirsin ama yemiyorsun. Yemezsen iyileşemezsin." dediğimde ikimiz de büyük bir kahkaha attık. Kahkalarımızı bölen kafama yediğim yastık olmuştu.
"Lan bir susun şurada iki dakika uyuyacağım vır vır vır bir uyutmadınız." Yunus'un eli belinde söylediklerine karşın yastığı geri fırlatarak cevap verdim. "Ay aman ruhun yaşlı senin ruhun." dediğimde aynı yastık bana geri döndü. "Sus kız sensin yaşlı." tam bir cevap verecekken Kerem bileğimi kavrayıp durdurdu.
"Allah aşkına en yaşlı ben olayım ama siz didişip durmayın komşu dövmeye gelecek." Kerem'in bu dediğinin birazcık haklılık payı vardı.
"Sıla'nın kemiklerini kırar inşallah gidiyorum zaten ben. İşim gücüm var çok yoğun birisiyim." çok yoğun işi de Tuğçe..
"Sen illa buraya geleceksin kuzen." diyerek seslendim arkasından. "Akşama güzel yemek yap." dedi beni hiç duymamış gibi. "Emriniz olur Yunus Bey!"
Yunus kapıyı kapatıp çıktığında Keremle ne yapacağımızı düşündük. Ardından film izlemeye karar verdik. En gerilim dolu sahnesinde film keyfimizi bölen kapının zil sesi olmuştu...
Bölüm Sonu
Görüş düşünce ve isteklerinizi bekliyorum. Nasıl gidiyoruz sizce?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Kadeh |Kerem Aktürkoğlu|
Fiksi Remajao son kadehi içmeyecektik sevgilim.. Kerem Aktürkoğlu fan fiction