47. Bölüm -Baba Merhameti-

3.5K 288 138
                                    

~Yine yorum bekliyorum sizlerden bakın hemencicik bölüm geldi ✨️Sizler fikir sundujça hikaye gidişatı hem hızlanıyor hem şekilleniyor...

~~~~~

Yeminim olsun ki, Ben burdan çıktığımda ellerim yakandadır bilesin!"  tahta kapıya sinirle vurmaya devam ederken ellerimin acısını umursamıyordum.

Göğsüm daha çok ağrıyordu ama bu yaradan değil gönül yaramdan dolayıydı.

"Senin soyunu kurutacağım ben adam!" geri geri adımlayıp taş zemine otururken bir kez daha bağırdım.

Koskoca adamı kilere kilitlemek neydi!

Dün buraya atıldıktan sonra gece de burada yatmıştım. Kapıda da bizim çocuklardan dikmiştiler güvenlik daha doğrusu kaçmamam içindi. Ve sözde bugün düğünüm olacaktı.

Burak ne haldeydi onu bile bilmiyordum. Abimlerde gitmemişti peşinden ben babamın boğazına yapışmıştım çünkü. Benim hiç oluşuma karar vermişti.

"Mahir."

"Siktir git!"

"Düzgün konuşasın benimle! Ben baba değilim belanı siktirtme." Fırat abimin kapı arkasından sesi gelirken başımı başka yana çevirip sırtımı yasladım.

"Burak iyi mi?" sessizlik olduğunda gitmediğini bildiğim halde konuşmuyordu.

"Abi sana sesledim?" derin bir nefesimi ortaya bırakırken kafamı geriye atıp duvara dayadım.

Onun yanımdan kalkıp gitmesi olmamıştı. Ben onun için direnirken onun beni öylece bırakması herkesin gözünde ve babamında dilinde olup yüzüme vurmuş. 'Kalkıp gitti seçimini yaptı daha ne konuşursun!' olmuştu.

Aslında laflarının ağırlığınıda biliyordum, Burak'ın bunlara dayanamadığınıda... onun hayatını mahvetmiştim. Ona ben gitmiş, kendimi ona ben teslim etmiştim.

Bunları en başından biliyordum da laf dinlemiyordum işte. Bir gün, gün yüzüne çıkacağımızı biliyordum. İzin verilmeyeceğini işin sonunun ölüme gideceğini biliyordum.

Ama bu son farklı olmuştu onu benden, beni ondan uzak tutma kararı alınıp ikimizide sonsuz acıya hapsetmişlerdi.

Canım yanıyordu, göğüs kafesim daralıyor nefes alamıyormuş gibi hissediyordum. Şakaklarımdan başlayan acı gözlerime ve kaşlarımın üzerine vuruyordu. Ama yürek yangınım hepsini bastırıyordu.

Kapının kilitinden takırtılar gelirken kımıldamadan gözlerimi o yana çevirmeden boş duvara bakmaya devam ettim.

Kapının gıcırtılı sesinden sonra yanıma düşen gölgesiyle sinirlerim tepeme ulaşsada hareketsiz ve hissiz kalıp öylece durmaya devam ettim.

"Senin ölmenden korkarım, elimden başka çare gelmez. Her gün her gece amcalarının diğer aşiretlerin senin canını ne zaman alacağından korkarım, sen beni babalıktan da reddetsen, ben evladımın canını sağ bileyim bana yeter."

Boğazındaki düğüm belli olur gibi pürüzlü çıkan sesine ve dediklerine tepkisiz kalmak istedim ama olmuyordu. İçime bu acı sığmıyordu.

"Bu mu bulduğun çare baba? Beni yaşarken öldürmek mi?" ruhumun öleceğini biliyordu elbet. Derin bir soluk verirken tam karşımdaki duvarda olan basamak tarzı yere varıp oturdu.

Tam karşıma denk gelmişti. Ve ilk defa babamın benimle böylesine konuştuğunu derdini yandığını görüyordum.

"Toprağın altında olmandansa varsın nefes aldığını bileyim yeterdir bana."

"Nefes almıyorum ki!" bir çırpıda ayakların dibine varıp bacaklarından tuttum.

"Nefes almıyorum ben, yanlıştır bilirim ama buraya söz dinletemem!" göğsüme elimle vurduğumda ani acıyla yüzümü buruşturdum neredeyse yaramın üzerine vurmuştum.

Yüzü anlık endişeye kapılırken durup izledi.

"Dilan kızıma o parayı verip gitmesini sen istemişsin doğrudur?" yine başımı sallarken gözlerimi kaçırdım.

"Baba yeminle sevdim, sevdalandım. Erkekdir dokunmam ona merak etmeyesin günaha girmem. Savdam dilimde gönlümde kalır ilerisi olmaz, harama girmem. Ama o bana iyi gelir iyileştirir, anam sana nasıl iyi gelir banada o öyle gelir. Babasından çok çekmiştir. Babası dövmüştür eve kilitlemiştir. Mezar taşını önüne koymuştur onun. Gözümun önünde ona vurduğunu bilirim. O bana sığınmıştır, gönlüme sığındı. Yalvarırım. Bana veresin zararı, beni dövesin, ama ondan ayırmayasın ona zarar vermeyesin."

Yalvarırcasına konuştuğum her saniye derin yutkunuşlarına tanık oluyordum.

"Sen anamdan nasıl vaz geçmedin nasıl sana vermediler diye koca konağı yaktın sevdana yenik düştün bende öyleyim. Bu bir kadın değil erkektir ne fark vardır söyle. Sevda aynı değil mi? Ben senin oğlunum ha, ben Deli Mahir'im bilesin." sonundaki gevşek ve egoyla karışık dediğim şeyle o da gülecek gibi olduğunda hemen kendini toparlamıştı.

"Varasın bu akşama alasın gidesin Burak'ı. Dahada yüzünüzü bu yana çevirmeyesiniz. Çevirirsen oğlum demem Deli Mahir demem dayarım silahı anlının çatına."

Yüzüme bakmadan kurduğu cümlelerle eline sarılıp defalarca öpüp opüp alnıma koyuyordum.

"Allah razı olsun."

"Birde boğazıma yapışıp bana silah dayarsın, hayırsız evlat... benim gibi bir baba bulasında göreyim seni."

Gülerek ve birazda gururunun kırıldığını göstererek ensemden çekip başıma hem sarsıp hemde omuzuna yaslarken bende gülümeyip belkide en derin duygularla sıkıca sarıldım.

"Kart hesabına Fırat'a yatırttırdım para bir süre yeterdir size eger ihtiyacınız olursa yine haber edesin. Birde gündüz vakti değil akşama çıkasın başımı durduk yere derde sokma."

"Yarın düğün vardır dedin?" aklıma takılan soruyu sorarken bıyık altından gülümsedi.

"Dilan dün konuşmuştur başka bir kısmet bulmuştur kendine."

"Vallaha de."

"Senin peşine de düşmeyecekler bende oğlum yoktur diye peşin çekerim seslerini keserim. De hayde telefonunu Fırat getirsin burdan uzağa gidesiniz."

Babam ayağa kalkarken bende göğsümdeki ağrıyla bir ayağa kalkıp peşinden baktım. Babamın böyle bir şeye izin vermesi hayattaki tüm şansımı kullandığım anlamına geliyordu anlaşılan.

Oturup konuşmaları tekrar tekrar düşünürken nasıl olduğunu babanın böyle bir şeye nasıl izin verdiğini anlamaya çabalıyordum.

Kendi kendime gülmeye başladığımda yeni bir hayata yanımda sevdiğimle başlayacaktım.



Halit Ağa yaptığı şeyi sorgulamadan sadece oğlunun, canı bildinin canını kurtarıp vizdanını dinlemiş yıllar önce kendi yaptığı hataya düşürmek istememişti.

Herkese ahkam kesip marhametini sadece ailesine kullanırdı bu seferde aynısı olacaktı. Belki doğru değildi belki yanlışın aslıydı, yanlışa merhametini dinleyerek kendisi itiyordu ama oğlunun lafının eri olacağını bilir, bu sevda dilde ve yürekte kalırdı diye umud etti.

Merdivenleri ağır ağır çıkarken gözleri misafirliğe gelip, iki gün daha kalacak olan ağalara çevirdi. Ve gözleri en sonunda yıllar önce oğlu gibi düştüğü yanlışa, Süleyman Ağa'ya çevrildi...

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

~Attığınız yorumlardan sonra kararsız kaldım. Aslında bir çok bunun devamı şeklinde bölümler vardı ama vaz geçip dediğiniz gibi kaçmalarına karar verdim...

~Umarım beğendiniz bu bölümü sonrasıda yakında gelir herhalde...

~Panomda paylaştığım kurguya göz gezdirmenizi rica ediyorum... devamınında güzel olacağına inanıyorum noluurrr bir bakın bebeklerim ✨️ Sizleride seviyorum aşkolar💖 (yarın sileceğim linki)

MARDİNLİ AĞA  -GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin