Ben niye ortadan kayboldum yine ya ciddiyim bu durum da beni öfkelendiriyor prensesler :(((
👑
"Çok güzelsin Ann, sana bakınca kalbimin duracağını hissediyorum. Ben senden nasıl ayrı kalabildim hayret ediyorum doğrusu." Dedikten sonra dudaklarımı boynuna bastırıp kokusunu içime çektim. "Bu kokudan nasıl ayrı kalabildim?"
Güzel gülümsesini bana sergileyip elini yanağıma getirip sevdi. "Bana çok sinirliydin, o an sevgini düşünmedin tek düşündüğün öfkendi. Sonra öfken yavaş yavaş geçip aşkını ön plana getirdin ve beni özledin. Özlemin tekrardan bizi bir araya getirdi. Yoksa benim senin evine gelmem bile bir şey ifade etmedi." Haklıydı doğrusu, ben gelmeseydim onun gelmesi bir anlam ifade etmiyordu.
"Şimdi iyiyiz, güzeliz ve birbirimizi seviyoruz gerisi önemli değil." Dedikten sonra gömleğimi düzelttim. "Giyin de gidelim okula, sensizlik beni okuldan soğuttuğu için devamsızlık yapıyordum. Annem ya da babam öğrenseler ağzıma sıçarlar."
Ann'in yüzünde muzip ifadeler gezerken "Okula gitmek yerine yüzünü bacaklarımın arasında görmeyi yeğlerim daha iyi." Dedi.
Kahkaha attım. "Ah bebeğim bir bilsen ben de istiyorum ama zor durumdayım." Dudaklarına uzanıp buse kondurdum. Sorgulayan gözlerle yüzünü inceledim. "Sana tapıyorum Annabel. O dolgun göğüslerine yüzümü daldırmayı, vajinanın tadına, dudaklarındaki içkinin vermiş olduğu tesir için ölürüm. Şimdi söyle bana Prenses, beni gerçekten seviyor musun? Yoksa sana güzel muamele çektiğim için mi benimle takılıyorsun?"
Annabel bu soruyu neden sorduğumu düşünüyor gibiydi. Boğazını temizleyip doğruldu. "Bana hissettirdiklerini seviyorum ama daha ilerisi sana aşığım ben Hazel. Bana dokunmasan bile ben seni sevmeye devam ederim." Aldığım cevaptan ötürü utanmıştım, Prenses'im gerçekten de beni seviyordu.
"Çok güzel aldım cevabımı, giyin hemen aşağıda bekliyorum seni." Yanından ayrılmadan önce kalçama şaplak atıp dudaklarını yaladı. Ona orta parmağımı gösterip aşağı kata indim. Bay ve Bayan Vance kahvaltı yapıyorlardı. Evlerine sürekli uğradığımdan garipsemiyorlardı beni.
"Hazel gelip neden bize katılmıyorsun?" Bayan Vance'ye samimi olduğunu düşündüğüm gülüşümle baktım. Çok iyi bir kadındı ve yanındaki adam onu hak etmiyordu. Bay Vance'yi ne zaman görsem aldattığı aklıma geliyor ve bunu sevdiğim kıza hem de annesine nasıl yaptığını aklım almıyordu.
"Teşekkür ederim Bayan Vance, okula geç kaldık. Annabel de giyinip gelecek şimdi."
"Bu aralar fazla takılıyorsunuz," dedi Bay Vance imalı imalı. Bir an Prensesle aramızdaki olanlardan haberi olup korktum. "Dersinizi aksatacaksınız, bir aydan az süre kaldı ve ortalamanız yerlerde. Burs alabileceğin üniversite bulabildiniz mi?" Annemle babam sorgulamazken Bay Vance'nin sorgulaması hoşuma gitmemişti. Düzeltmeye çalışıyordum ortalamamı, ne ailem zengindi ne torpilim vardı. O yüzden biraz daha asılmam gerekiyordu derslere. Annabel çalışmasa da olurdu, zenginlerdi ama Bay Vance kızına bu rahatlığı vermek istemeyerek çalışmasını istiyordu.
"Araştırıyorum Bay Vance, söylediğiniz gibi daha bir ay var o zamana kadar ortalamamı yükselteceğim."
Kahvesini yudumlayıp tabletiyle uğraşmadan önce "Umarım dediğin gibi olur Hazel." Dedi. Prenses'in gelmesiyle evden çıkıp çağırdığı taksiyle okula doğru gittik. Canım sıkılmıştı, stresliyim bu burs olayı yüzünden üzerine bir de adamın dedikleri iyice germişti beni.
Ann elimi tutup sıktı. "Ne oldu sana?"
Omuzları silktim. "Bir şey yok, üniversite stresi bindi üstüme birden. Sahi kazanacak mıyız Ann?"
Bilmem der gibi alt dudağını büktü. "Ben pek düşünmemeye çalışıyorum, annemle konuşmuştum bir ara bu konuyu. Burs kazanamazsam paraya kıyıp beni üniversiteye gönderecekler. Rahat takılıyorum o yüzden."
O an Prenses'in ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. "Keşke bana da bu konuşmayı yapan bir annem olsaydı."
"Ümitsizliğe kapılma bebeğim, daha önümüzde çok zaman var. Elbet kabul göreceğin bir üniversite olur." Sevgilim bana moral verirken okula yaklaşmıştık. Benden önce taksinin parasını ödemişti Ann. Zaten ödemeyemezdim, cebimde karnımı doyuracak miktarda para vardı. Fakirlikten ölebilirdim şu anda.
Koridorda yürürken sevgilimin elini sımsıkı tutup onu kendime çekerken herkesin gözü üzerimizdeydi özellikle de Paul ve arkadaş grubunun. Ann'in dudaklarına öpücük bırakıp sınıfa girdik. Sıramıza oturup aşkımızı tazeledik. O sırada telefonuma bildirim gelirken merak edip açtım. Karşıma çıkan görüntüyle ağzım şaşkınlıkla aralandı.
Paul ve Annabel aynı yatakta uyuyorlardı.
Ann neye baktığımı merak edip elimden telefonu alırken sadece ona bakıyordum. Resme bakarken yutkunduğunu işittim.
"Yemin ederim ki bu fotoğraftan haberim yok."
Başımı iki yana salladım. "Kalbimi sikeyim."
"Öyle söyleme yalvarırım Hazel, seninle ayrıyken bizim eve gelmiş ben de o sırada uyuyordum yatağıma girip bu fotoğrafı çekmiş besbelli seni kıskandırmak istiyor. Eğer bana inanmıyorsan anneme sor." Annabel ispat etmek için annesini arayıp sesi hoparlöre verdi. Prenses soru sorarken gerçekten de annesi de onu tasdikleyen şeyler söylediğinde inandım ona. Annebel, Paul'a dönüp "Seni yarrak kafalı bir daha aramızı bozmaya kalkışma yoksa o telefonu götüne sokarım." Deyip ona ayar verirken tüm sınıf gülmeye başladı ben de dahil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prenses Annabel (gxg +18)
Romance"Sana tapıyorum Annabel. O dolgun göğüslerine yüzümü daldırmayı, vajinanın tadına, dudaklarındaki içkinin vermiş olduğu tesir için ölürüm. Şimdi söyle bana Prenses, beni gerçekten seviyor musun? Yoksa sana güzel muamele çektiğim için mi benimle takı...