kiss the dead flowers

920 65 153
                                    

"look at me in the broken mirror"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"look at me in the broken mirror"

...

Okul çıkışı kimsenin etrafta kalmadığı saatlerdi. Çıkış kapısına doğru aylak adımlarla ilerlerken Jungwon elinde ki sigarayı yere attı ve derin bir nefes aldı. Konuşmaya hazırlanıyordu. "Sunoo bugünde yok ha." onu beklemeden ben konuşmuştum. Biz yakın insanlardık, sanki birbirine yabancı iki kişi gibi iletişim kuramıyor oluşumuz komikti.

Pekte soru sorar bir tavırda olmayan cümlemden sonra Jungwon beni onaylamıştı. "Bayan Kim Belçika'dan dönmüş bildiğim kadarıyla. Kore'de geçireceği sayılı günlerinde de oğlunu görmek istiyormuş, Sunoo bu durumdan pek memnun değil gerçi ama..."

Okul kapısının önüne geldiğimizde bende bir sigara yakmıştım. Sık kullanmazdım zaten ama arada bir insanın tüm dertlerini ateşe verip, uzaklara üfleyesi geliyor.

Okulun duvarına yaslanmış etrafımızı seyrederken görüş açıma giren tanıdık yüz ile gerilmiştim. Nishimura. Ve elbette ki arkadaşları. Yanımıza doğru geldikleri sırada elimde ki zehirden son bir dumanı içime çekmiş ve sigarayı yere atıp, ayakkabımla çiğnemiştim. Sonunda yanımıza ulaşan grup ile ellerimi cebime koyduktan sonra onları süzmüştüm.

"Sunghoon. Konuşabilir miyiz?" sanki kibar bir insanmış gibi özene bezene çıkardığı sesine gülmüştüm. Sadece kendini rezil ediyordu ve bunu izlemek keyifliydi. "Niçin?" ekibin diğer üyelerinde gezdirdim gözlerimi. Jay her zaman ki züppe-zengin tarzını koruyordu, Jaeyun bol ve özensiz kıyafetleri ile bir serseri olduğunu belli ediyordu, Riki ilk üç düğmesi açık bir şekilde giydiği okul gömleği ve çözülmek üzere gibi duran kravatı ile çoktan yoldan çıkmıştı...ve Ethan. Her zaman giydiği beyaz tshirtünün üzerine bir deri ceket giymiş ve dar pantalonunu botlarla süslemişti.

Keskin bakışları beni bulduğu zaman bir süre ona bakmıştım, sırıtmaya başladığı zaman ise gözlerimi geri Riki'ye çevirmiştim. "Niçin diye sordum." Riki'nin konuşmasına fırsat vermeyerek Jaeyun devraldı konuşmayı. "İki kuzen olarak biraz sohbet edebilirsiniz öyle değil mi Hoon-ah?" sesinde ki alaycı tonun beni sinir etmesini bekliyordu belli ki.

"Haklısın Jaeyun. Kuzen olarak sohbet edebiliriz...peki siz?" kuzenimle konuşmak için sağlam bir gerekçem vardı peki ya onlar? Neden zorba olduğunu bildiğim pisliklerle muhatap olayım ki. "Hadi ama Sunghoon biz Riki'nin arkadaşlarıyız." bu samimi tavırları gittikçe rahatsız edici bir hal alırken Riki'ye döndüm. "Ya tek konuşuruz ya da konuşmayız."

Bir süre düşündükten sonra tek konuşmakta karar kılmış ve ekipten ayrılmıştık. Ne kadar Jungwon'u yalnız bırakmak istemesemde o kedi benden daha güçlüydü. "Ne konuşmak istiyorsan acele et, sana ayıracak tüm bir günüm yok Nishimura." Düşünceli görünüyordu. Bu Riki'yi ciddi gördüğüm ilk anlardan biriydi.

"Daha yeni gelmene rağmen nasıl Jungwon ve Sunoo ile yakınlaştın? Popüler olmanı zaten bekliyordum ne de olsa yakışıklı ve başarılı birisin. Zorbalığa uğrayacağını da tahmin etmiştim sonuçta eski bir patencisin ve asil bir vücut yapın var ama...okulun en mesafeli ikilisi ile nasıl arkadaş oldun?"

İstemeden gülüyordum. Haftalardır gördüğüm zorbalığa 'kuzenim' diyerek ses çıkarmamışken şimdi gelmiş popüler kişilerle arkadaş olmamı sorguluyordu. "Bu seni niye ilgilendiriyor Nishimura?" Bakışları tuhaftı altında kavrayamadığım şeyler yatıyordu. "Günün sonunda kan bağımız var Sunghoon. Sana yardım etmek istiyorum. Aramıza katıl kimse bulaşamaz sana."

Bir süre ona boş gözlerle baktım; üzerini inceledim, kıyafetlerinin ne halde olduğunu, tek omzuna taktığı çantasına baktım, bir kitap dahi taşımıyordu yanında, sonrasında arkadaş ortamına baktım, hepsi birbirinden acınası durumdaydı. "Kalsın." arkamı dönüp Jungwon'un yanına dönmeden önce son söylediğim şey ise "Biz iki yabancıyız Nishimura bunu unutma. Yabancı."

Yanından uzaklaşıp Jungwon'un yanına doğru ilerlerken bir sigara daha yaktım. İlk kez günde ikinci kez sigara içiyordum. Ve bu yaktığım sigara kaybedilmiş bir tanıdık içindi.

Son kez onlara baktım diğerleri Riki'nin yanlarına dönmesini bekliyordu. Ethan ise ekibe sırtını dönmüş benim gibi esen rüzgara meydan okuyarak bir sigara yakmaya çalışıyordu. Sonrasında ona baktığımı fark etti ve sanki bardak tokuşturur gibi sigarasını kaldırdı havaya. Bende ona karşılık verdim.

Bu sanırım Lee Ethan'ın içimi ürpertecek kadar keskin ama bir o kadarda huzur verici gözlere sahip olduğunu fark ettiğim ilk andı. Siktir.

...

𝐌𝐨𝐥𝐞𝐬//•𝒉𝒆𝒆𝒉𝒐𝒐𝒏•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin