"dark blood"
-alternatif son 2-
...
Başıma saplanan korkunç ağrı ile yatağımdan kalmıştım. Soğuk bir suyun iliklerime kadar uyanıklık hissi vermesine ihtiyaç duyuyordum. Mutfağa girip büyük bir bardak çıkardım. Ardından dolaptan aldığım sürahide ki soğuk suyu bardağa boşalttım. Suyumu içerken etrafa baktığımda dikkatimi çeken şey Japonya'daki evimin mutfağında olmamamdı. Hızlıca balkona çıktım ve sokağa baktım.
"Ama...nasıl olur?"
İçeriye girip hızlıca telefonumu buldum. Şuanda bana yardım edebileceğini düşündüğüm tek kişiyi aradım. Kim Sunoo. Birkaç kez çaldıktan sonra arama cevaplanmış ve şefkatli sesi kulaklarıma dolmuştu Sunoo'nun.
'Efendim Hoon Hyung?' 'Sunoo...'
Ararken ne soracağımı hiç düşünmemiştim ki ben. Sözcükler boğazımda düğümlenirken yutkunmuş ve tek aklıma gelen seyi sormuştum.
'Ethan'a ne oldu? O nerede?'
Sunoo bir süre bana cevap vermedi. Ben onu sabırla bekledim. Meraklıydım. Neler olduğuna anlam veremiyordum çünkü.
'Hyung, Ethan dediğin eski sevgilim olan Riki'nin arkadaşı olan Ethan mı?' 'Evet.' 'Neden onu soruyorsun ki sen?' 'Ne demek neden onu soruyorum Sun? Jungwon yanında mı?' 'Jungwon mu? Hyung sen iyi olduğuna emin misin? Jungwon kim? Ethan'ı neden soruyorsun? Başını bir yerlere mı vurdun?'
Telefonu Sunoo'nun yüzüne kapatmıştım.
Jungwon kim miydi? Nasıl olurdu bu? Ben tüm bunları rüyamda mı görmüştüm. Bu kadar gerçek olması mümkün müydü? Ama...ben neden gerçekten Ethan'a aşıktım ve neden rüyam dışında bir şey hatırlamıyordum.
Sokağa çıkıp rastgele bir yöne doğru yürümeye başladığımda her şeyin aynı olduğunu fark etmiştim. Her şey.
Tek değişen bendim.
Rüya olamayacak kadar gerçek ve acı olan bu kabus kalbimi sızlatmıştı doğrusu. Ethan'ın beni tanımaması mı yoksa Jungwon'un yalnızca hayal ürünüm olması mı beni daha fazla yaralamıştı emin değildim.
Karşımda gördüğüm, sahile giden yolda bir evin duvarına yaslanmış sigarasını yakan dörtlü ile yutkunmuştum. Önlerinden geçip gitmek o kadar acı verici geliyorduki. Onlar için benim bir değerim yokken benim onlarla bir geçmişim var gibiydi sanki. Riki kolumdan tutup "Kuzenine selam vermeden geçmen hoş değil Hyung." dediğinde boş boş yüzüne bakmıştım. Benim bir cevap vermeme fırsat kalmadan koşarak sokağa giren Sunoo'yu görmüştüm. Hızlıca yanımıza gelip beni Riki'den kurtarmış ve boynuma sarılmıştı. "Bir anda neden yüzüme kapattın telefonu? Endişelendirdin beni." Ufak bir özür fısıldadığım zaman benden ayrılmış ve kaşlarını çatarak "Sorduğun o sorular neydi öyle? Hem Jungwon kim?" diye sormuştu.
Ne cevap verecektim? Ben kafayı yedim rüyamda resmen bambaşka bir hayat yaşadım ve hayali kişilerle tanıştım mı diyecektim? Bunu kime nasıl açıklayacaktım? Bunu bana başkası anlatsa çıldırdığını düşünürdüm.
"Boş versene. Uykudan yeni kalkmıştım. Bir şeyler zırvalamışım belli ki." dememle ikna olmasa bile konuyu kapatmıştı.
Biz yanlarından ayrılmak üzereyken Riki, Sunoo'ya laf atmış ve ikisi derin bir tartışmanın içine gömülmüştü. Jaeyun ve Jay ise ikilinin atışmasını izleyerek eğleniyordu. Benim gözlerim ise benden habersiz bir şekilde onun gözlerine kilitlenmişti. Göz kırpması ile gözlerimi kaçırmayı denemiş ama başarılı olamamıştım. Tek hatırlayan ben miydim gerçekten? Bir anda elindeki bitmiş sigarayı çöpe atmak için yanımdan geçmiş ve kulağıma fısıldamıştı.
"Tek bir hayata iki tanesini sığdırdık ve her ikisinde de gözlerimiz birbirinden ayrılamıyor anlaşılan."
Söyledikleri yutkunmamı engellerken gözlerimi kırpıştırmıştım. Sunoo koluma girip yürümeye başladığında bile hâlâ söylediğini düşünüyordum.
Aynı kabusu mu görmüştük yoksa birlikte aynı rüyaya mı uyanmıştık?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐌𝐨𝐥𝐞𝐬//•𝒉𝒆𝒆𝒉𝒐𝒐𝒏•
Fanfiction"İ𝐧𝐬𝐚𝐧𝐥𝐚𝐫 𝐚𝐜ı𝐦𝐚𝐬ı𝐳..." "𝐁𝐮𝐧𝐮 𝐲𝐞𝐧𝐢 𝐦𝐢 𝐟𝐚𝐫𝐤 𝐞𝐭𝐭𝐢𝐧? 𝐅𝐚𝐳𝐥𝐚 𝐦𝐚𝐬𝐮𝐦𝐬𝐮𝐧 𝐛𝐮 𝐝ü𝐧𝐲𝐚 𝐢ç𝐢𝐧." "𝐆ö𝐬𝐭𝐞𝐫𝐝𝐢ğ𝐢𝐦 𝐭𝐚𝐫𝐚𝐟ı𝐦 ö𝐲𝐥𝐞, 𝐛𝐢𝐥𝐦𝐞𝐝𝐢ğ𝐢𝐧 𝐛𝐢𝐫 𝐛𝐞𝐧 𝐝𝐚𝐡𝐚 𝐯𝐚𝐫." ҉_҉_҉_҉_҉_҉_҉_҉_҉...