why don't you just let me go

256 30 21
                                    

Birkaç gündür öğrendiğim gerçeklerin etkisinden kurtulamamışken Jungwon ile buluşmayı olabildiğince erteliyordum. Sunoo ise o yalancı ile görüşmeye sıcak bakmıyorum diyordu. Amacım Jungwon'un masum olduğunu kanıtlamak falan değildi benim, tek isteğim her şeyi tamamen öğrenip kimin ne olduğunu öğrenmekti.

Ablam ve nişanlısı bize kahvaltı hazırlarken bende salondaki gri koltukta bacaklarımı kendime çekerek oturmuş, televizyonda ki adını bile bilmediğim diziyi izliyor taklidi yapıyordum. Bir yandan da ardı ardına çalan telefonumu görmezden geliyordum. Ablamın elindeki kuru yemiş tabağı ile yanıma oturmasıyla ona hiç bakmadan tabağı ondan almıştım, kajularını ayırarak her birini yedikten sonra tabağı geri ablama vermiştim. "Ne bu suratın ya? Noldu sana?" Ablama anlatmak istemiyordum hiçbir şeyi, ondan çok Chaeyoung Noona ile olan mutluluklarını bozmak istemediğim için kendi içimde yaşamayı tercih ediyordum.

"Anlamadım diziden hiçbir şey..."

Gülmesi ile zoraki bir gülüş takınmıştım "Buna mı bozuldu senin moralin pengum?" diyerek bana sarılması üzerine bende burnumu saçlarına gömmüştüm. Chaeyoung Noona'nın terliklerinin çıkardığı ufak tıkırtı ile yanımıza geldiğini anladığım zaman gözlerimi açmış ve fotoğrafımızı çeken ablamın nişanlısı ile göz göze gelmiştim.

Kendisi de yanımıza oturduğu zaman ablam biz film açmış ve Chaeyoung Noona'ya sarılarak izlemeye başlamıştı. Bense daha fazla reddedemediğim aramaları cevaplamak için telefonumu elime almıştım.

Gördüğüm isimler genellikle Sunoo, Jungwon, Ethan, Nicholas ve annemdendi ama en çok dikkatimi çeken kişi Jaeyun idi. Diğer aramaları görmezden gelip oturduğum yerden kalkarken ablamlar konuşmayı duymasın diye balkona çıkmıştım. 'Sim Jaeyun?' 'Park Sunghoon.' Asla düzgün iletişim kuramadığımız için resmi olmaya devam ediyorduk. 'Konuşmamız lazım.' 'Bu lafı her duyduğumda daha da kötüsü geliyor...ama sizinle iletişim kurmaya karşıyım. Bir süre.' Gülmesi samimiyetten uzak bir o kadar da alaylıydı. 'Bak Sunghoon, Heeseung ve Jungwon muhatap olmamak istemekte gayet haklısın. Fakat seni önceden uyardım. Heeseung bana ihanet etti, benim için değerli olanı benden aldı. Onun için özel olanın onda kalmasına izin vermeyeceğim.'

Dediklerine anlam vermeye çalıştığım sırada devam etmişti. 'Rina ile yaşadıklarımızı biliyordu ama her birini hiçe saydı, benim hislerimi hiçe saydı...bu bir arama ile anlatılamaz Sunghoon. Yüz yüze konuşalım.' 'Bahanelerden sıkıldım Jaeyun. Ne söyleyeceksen söyle.'

Böylece Jaeyun'dan asla beklemediğim kadar ciddi bir konuşma yapmaya başlamıştık.

'Rina ve ben üç yıl önce beraberdik. İlk başta yalnızca gönül eğlendirmek için çıkıyorduk, sonrasında ise ona aşık oldum. En yakın arkadaşım olduğu için bunu anlattığım ilk kişi Heeseung olmuştu. Bir sonraki gün Rina'ya açılmam gerektiğini ve eğer bunu yapmazsam onu benden alacaklarını söylemişti. Bu konuşmayı yaparken bu ufak uyarı bana tatlı bir şaka gibi gelmişti fakat sonraki gün ikisini öpüşürken gördüğümde uyarı değilde bir ön bildiri olduğunu anlamıştım. İntikam almak için zaman geçmesi gerektiğini biliyordum ama kalbimdeki acı ve ihanetin verdiği sersemleme ile Ethan ve ben tüm okulun önünde büyük bir kavga ettik. O gün ona bir söz verdim "Senin benden aldığın kadar değerliyi senden alacağım Lee Heeseung." o gün buna sadece gülmüş ve "Ben değer vermem Sim Jaeyun." demişti. Fakat şuanda sen varsın...'

|yani şimdi rina benim hala kızı|

𝐌𝐨𝐥𝐞𝐬//•𝒉𝒆𝒆𝒉𝒐𝒐𝒏•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin