Nicholas'ın evine doğru yoldaydım. Ne kadar inkar etmek istesemde birkaç gündür görmediğim Ethan'ı fazlasıyla özlemiştim. Belimde ki tutuşu, yüzünde ki sırıtışı, aramızda ki çekim...
Geri döneceğimin bende farkındaydım. Onsuz yapamayacağımı bende biliyordum. Tek amacım Nicholas'ın evinde kaldığım süre boyunca annesi -doktorum bayan Wang- hakkında olabildiğince bilgi edinmekti. Peşime oğlunu takacak kadar beni merak eden bu kadın psikolojik rahatsızlıklarımı aileme iletmemek konusunda verdiği sözü tutmuş olabilir miydi? Pek sanmam. Aradıkları zaman telefonlarını açmadığım için ailemin benim hakkında neleri bilip bilmediğinden emin değildim. Belki de onlara iletmediğim her şeyden haberleri vardı. Onları aptal yerine koyan ben asıl aptal olandım belki de.
Aniden çalmaya başlayan telefonum ile yürümeyi bırakmış ve kimin aradığına bakmadan aramayı cevaplamıştım. 'Sunghoon.' 'Ethan?' Kulaklarıma ulaşan ses ile bedenim kaskatı kesilirken yürümeyi bırakmıştım. 'Yolun karşısına bak.' Yüzüme kapanan aramanın ardından sonra hızlıca bakışlarımı karşı kaldırımda gezdirmiştim. Bir barın duvarına yaslanmış sigarasını tüttüren Ethan'ı gördüğüm zaman yutkunmuştum. Nasıl her seferinde karşıma çıkmayı başarıyordu ve nasıl her seferinde beni heyecanlandırmayı başarıyordu?
Onu görmezden gelip gidecekken gözlerimin tam içine bakıp bana gülümsemesi ile göz devirmiş ve yanına doğru ilerlemiştim. Tam karşısında durduğum zaman hiç beklemeden kollarını belime sarmış ve beni olabildiğince yakınına çekmişti. "Ethan..." burnunu boyun girintime sokup derin nefesler aldığı zaman onu hafifçe ittirmiştim. "Ethan." Sonunda gözleri beni bulduğu zaman sıkkın bakışlarımı ona yönlendirmiştim. "Dengesizsin." Aniden söylediğim şeyle keskin bakışları beni bulmuştu. "Ne?" "Dengesizin tekisin." ondan uzaklaştığım zaman ellerini cebine koymuştu.
"Yalnızca işine geldiği zaman bana temas etmek istiyorsun ve işine gelmediğinde beni kovuyorsun. Amacın ne? Benden ne istiyorsun?"
Gözleri yüzümde gezinirken öfkeli bir nefes vermiştim. "Söylediklerim hiç umrunda değil öyle değil mi?" diye sormamla sırıtmıştı. "Hayır, daha çok ilgimi çeken aramızda ki çekim." ben yürüyüp gidecekken beni bileğimden yakalayıp kendisine çekmiş ve dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. Ben onu ittirmeye çalıştığım zamansa bırakmamıştı. Ayrıldığımız an "Temizlemem gerekti." demişti. "Benden başkası bu kadar zevk veriyor mu peki Park, hm?" onu omzundan ittirip tekrar yürümeye başladığımda peşimden geliyordu. "Siktir git. Seninle mi uğraşacağım gece gece?" dememle kahkaha atmıştı. Keşke söylediğim şeyi gerçekten istiyor olsaydım.
İçimde ki his Nicholas'a ihanet ettiğimi söylediği için Ethan'dan kurtulmam gerekmiş gibi hissettim. Aklıma gelen fikirle yürümeyi bırakıp arkama döndüm ve birkaç adım arkamdan beni takip eden Ethan ile göz göze geldim. Ufak bir yalanın zararı olmazdı öyle değil mi? Beyaz bir yalanın.
"Peşimden gelmeyi kes..." dememle kaşları havalanmıştı. "Neden?" diye sormasıyla ne kadar içime sinmesede "Hem senin hemde benim sevgilim var. Bu onlara haksızlık." dememle yüzünde ki ifade tanımlayamadığım bir şekil almıştı. Beklemiyordu.
"Rina ile sevgili olduğunuzu öğrendim." dediğim zaman öksürmüştü. "Zorunlu bir durum diyelim." demesiyle göz devirmiştim. "Ben ve Nicholas zorunlu bir ilişki içerisinde değiliz ama Ethan. Artık peşimi bırak." diyip yürümeye başlamamla artık peşimde olmadığını duymadığım ayak seslerinden anlıyordum. Doğru şeyi yaptığım halde onu bu şekilde yarı yolda bırakmak benide üzüyordu. Nasıl olmuştuda bu kadar güvenilmez birine kaptırmıştım kendimi? Nasıl olmuştu da Ethan beni bu kadar etkiler olmuştu? İlk başta sadece zorba piçler dediğim kişilerin evinde nasıl kalmıştım ve onlardan birine nasıl aşık olmuştum? Nasıl bir oyunun içerisindeydik ve ben nasıl en yakın arkadaşlarımdan birini bu oyunda kaybetmiştim? Beni nasıl bu kadar kolay parmağında oynatıyordu?
Hafif hafif çiselemeye başlayan yağmur ile omzumda ki çantamı mümkünmüş gibi daha da serbest bırakmış ve adımlarımı yavaşlatmıştım. Mecalim yoktu. Ne yürümeye, ne nefes almaya, ne de yaşamaya hiç mi hiç gücüm yoktu. Sokaktan geçen biri bile bunu anlayabilirdi eminim ki. İlk defa bu kadar güçsüz hissetmiştim kendimi. Merkezinde olduğum şeyin farkında bile değildim. Sanki doğru olduğuna inandığım bir yalan ortaya çıkmış gibi hissediyordum. Yağmur tüm vücudumu ve kıyafetlerimi ıslatırken göz yaşlarımda yanaklarımdan aşağı süzülüyordu artık. Kendimi en aciz hissettiğim anlardan biriydi. Ailemden sonra ilk kez biri için ağlıyordum ve bu kişinin Ethan olması beni daha çok yaralıyordu.
Rina ile sevgili olduklarını öğrenmem tamamen tesadüfi olmuştu. Sunoo ile oturmuş telefonlarımıza bakarken bir anda oturduğu tekli koltuktan kalkıp benim yanıma gelmiş ve "Bu Ethan değil mi?" diye sormuştu. Gösterdiği fotoğrafta ki kesinlikle Ethan idi ve yanında ki kızda önceden katıldığımız partide yanında gördüğüm o kızdı. Onun gibi birinin sevgilisi olmaması zaten şaşırtıcı olurdu fakat zorunlu derken neyi kastediyordu? Bana hiçbir şeyi açıklamazdı ki, Ethan hakkında tek bir şey bile bilmiyordum.
Ne en sevdiği rengi, ne kardeşlerini, ne okul hayatını, ne ailesini, ne dinlediği şarkıları, ne izlediği dizileri, ne favori film serisini, ne hobilerini, ne arkadaş ortamını, hiç ama hiç bir sikim bilmiyordum Ethan Lee -sonradan öğrendiğim şekliyle Lee Heeseung- hakkında.
Oysa Nicholas hakkında her şeyi bilirdim. Nicholas hem benim anlattığım her şeyi dinler ve yaptığı yorumlarla bana konuşma isteği getirir hemde kendisine sorduğum soruları kafamda soru işareti bırakmayacak bir şekilde detaylıca açıklardı. Hiçbir zaman ucu açık cevaplar ve tutamayacağı sözler vermezdi. Net biriydi. Onun hakkında bunu seviyordum. Ethan'ın benim için yapmayacağı çoğu şeyi yapacağına bahse de girerdim. Fakat kalp bu hep en imkansızı istiyordu ve aptalca kararlar veriyordu. Ne zaman aşk yönünde yüzüm gülmüştü ki? Ethan da bu yüzümü güldürmeyenlerden biriydi işte, gelip geçici biri olmasını umsamda ondan uzak kalmaya bile dayanamıyordum. Nicholas'ın duyguları ile oynadığımı düşünmek beni yiyip bitiriyordu. Beni mutlu ettiğini bilmek ve bir ihtimal Ethan'a olan hislerimi unutturacağını düşünmek içime bir parça su serpsede Nicho bunları hak etmiyordu.
O, onu güzelce sevecek birini hak ederdi. Ne yazık ki ben ne güzelce sevmeyi bilirdim, ne de onun dışında beni güzelce seven olmamıştı.
Sonunda Nicholas'ın evinin sokağına vardığım zaman evin önüne çıkmış ıslanmayı hiç umursamadan endişeli bir şekilde etrafa bakınan Nicholas'ı görmüştüm. Bir şey arıyordu gibiydi. Gözlerimiz kesiştiğinde bana doğru koşmaya başlamıştı. Bende o anda durup kalmış ve bir şeyi değil birini aradığını, aradığı o kişininse ben olduğum idrak ediyordum.
Üst bedenime sarılan kollar her bir saniyede dahada sıkılaşırken kulağıma eğilmiş ve "Geç kaldın..." diye fısıldamıştı. Bense göz yaşlarımı onun ince ve ıslak kıyafetlerine akıtmakla meşguldüm.
|gidip edit falan yaptım bakınnn bok gibi oldu|
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐌𝐨𝐥𝐞𝐬//•𝒉𝒆𝒆𝒉𝒐𝒐𝒏•
Fanfiction"İ𝐧𝐬𝐚𝐧𝐥𝐚𝐫 𝐚𝐜ı𝐦𝐚𝐬ı𝐳..." "𝐁𝐮𝐧𝐮 𝐲𝐞𝐧𝐢 𝐦𝐢 𝐟𝐚𝐫𝐤 𝐞𝐭𝐭𝐢𝐧? 𝐅𝐚𝐳𝐥𝐚 𝐦𝐚𝐬𝐮𝐦𝐬𝐮𝐧 𝐛𝐮 𝐝ü𝐧𝐲𝐚 𝐢ç𝐢𝐧." "𝐆ö𝐬𝐭𝐞𝐫𝐝𝐢ğ𝐢𝐦 𝐭𝐚𝐫𝐚𝐟ı𝐦 ö𝐲𝐥𝐞, 𝐛𝐢𝐥𝐦𝐞𝐝𝐢ğ𝐢𝐧 𝐛𝐢𝐫 𝐛𝐞𝐧 𝐝𝐚𝐡𝐚 𝐯𝐚𝐫." ҉_҉_҉_҉_҉_҉_҉_҉_҉...