Minho, Jisung'u yanına çağırmıştı ve şu an onun odasında birlikte kitaplığını düzenliyorlardı. Jisung'un manga sevdiğini bildiği için gidip bir sürü manga almıştı ve düzenleme bahanesiyle onu yanına çağırmıştı.
İkisi uzun zamandır flörtleşiyorlardı. Elbette aralarında bir ilişki olduğunun farkındalardı ama birbirlerine hiç sevgilim diye hitap etmedikleri için hâlâ garipti araları.
Minho bu durumdan sıkılmıştı. Jisungu sevdiğini biliyordu dahası Jisung'un kendisine ne kadar aşık olduğunu biliyordu. Daha fazla uzatmaya ne gerek vardı?
"Bu seri çok güzek Minho... ilk buny okumalısın."
"Hmhm okurum güzelim."
Minho karşısındaki gencin bahsettiği mangayı görmüyordu bile. Gözleri Jisung'un üstünde geziniyordu yalnızca. Onun bu tatlı hallerine gülümsemeden edemedi.
Jisung üstünde hissettiği bakışlarla başını kaldırıp kendisini izleyen bedene baktı. O da karşısındaki gence gülümsediğinde Minho daha fazla dayanamadı ve Jisungla aralarındaki mesafeyi kapattı.
Kollarını Jisung'un beline doladıktan sonra başını onun boynuna gömdü. Jisung heyecanlanmıştı. Bir elini Minho'nun saçları arasına yerleştirdikten sonra diğer elini sırtına koyarak ona sarıldı.
Saçlarını okşayarak güzel kokusunu içine çekti. Minho sıcak dudaklarını Jisung'un boynuna değdirdiğinde Jisung gerilerek titrek bir nefes aldı.
"Jisung..."
"Hmm"
Minho derin bir nefes alıp sesli bir şekilde geri bıraktı. Kollarını daha sıkı dolayarak konuşmaya devam etti.
"Ben... ben seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum Minho-sshi."
"Biliyorum ama ben galiba sana çok fena aşık oldum Han."
Jisung kuruyan dudaklarını yalayarak derin nefesler almaya başladı. Minho başını kaldırarak onun gözlerinin içine bakmaya başladı.
"Aramızda bir şeyler olduğunun farkındayım. Yalnızca ikimizde çekiniyoruz ama ben daha fazla beklemek istemiyorum. Seni seviyorum ve sen de beni seviyorsun. Seviyorsun değil mi?"
"Seviyorum. Çok seviyorum..."
Minho aldığı cevapla gülümseyerek Jisung'un yüzüne yaklaşarak dudaklarının birbirine değmesini sağladı. Aralarında çok az bir mesafe kalmıştı.
"Ben de çok seviyorum... sevgilim."
Minho'nun kurduğu cümlenin şaşkınlığını yaşayamadan dudaklarını esir alan dudaklara şaşırmıştı Jisung.
Minho yavaş ve nazik bir şekilde Jisung'un dudaklarını öpüyordu. Jisung bir süre sonra ona ayak uydurarak kollarını boynuna doladı ve karşılık vermeye başladı.
________
"Ya Hyunjin kime diyorum ben olmaz diye?"
"Oğlum bıraksana çocuğu."
"Olmaz anne bırakırsam bana yapışır."
"Ya sevgilim değil misin? Ne olur yapışsam?"
Jeongin annesiyle Hyunjini buluşturmuştu... daha doğrusu tekrar birlikte olduklarında Hyunjin, Jeongin'in annesini çok özlediğini söylemişti. Jeongin'in annesi de onunla tekrar bir araya gelmek istediğini söyleyince Jeongin Hyunjini de alarak annesine gelmişti.
Şimdi ise Hyunjin sevgilisinin yüzünü sevip öpmek istiyordu ancak Jeongin onun ellerini sıkı sıkı tutarak onu engelliyordu.
Üvey babasıyla da tanışmıştı Hyunjin. İşi olduğu için çok kalamayarak gitmişti elbette adam. Fakat önemli olan annesiydi zaten. Merdivenlerde oturup gülüşüp eğlenen üçlüyü izleyen Jay ise tekrar ağlamaya başladı.
Üzüntüden... Jeongini çok seviyordu ve onu yalnızca kendisine istiyordu. Bütün çabalarına rağmen iki yılın sonunda tekrar Hyunjin'e dönmüş olması onu bitiriyordu.
Jay kabullenmek istemese de Jeongin'in kendisiyle birlikte olmayacağını anlamıştı. Yapabileceği bir şey olmadığınında farkındaydı. Bu yüzden gidecekti...
Tekrar Amerika'ya dönmek istediğini babasına anlatmıştı. Annesiyle birlikte yaşayacağı için babası bir şey demeyerek oğluna izin vermişti.
Jay daha fazla Jeongini onunla görmeye dayanamazdı. Dayanamadığı için de hızla merdivenleri çıkarak odasına kapandı.
O sırada Hyunjin kendisini tutan ellerden kurtularak Jeongin'in yüzünü elleri arasına alarak sıkıp sevmeye başladı. Bir yandan da öpüyordu...
Jeongin'in annesi onların bu tatlı hallerine bakarak gülümsüyordu.
Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra bütün gün oturup sohbet etmişlerdi. En son Hyunjin, Jeongin'in sınavı olduğunu belirterek kalkmaları gerektiğini söylediğinde Jeongin'in annesi üzülmüştü.
Gitmelerini istemiyordu ancak yapabileceği bir şey olmadığı için sessiz kalarak onayladı. Vedalaşıp evden ayrıldıktan sonra birlikte yürümeye başladılar.
Hyunjin, Jeongin'in elini sımsıkı tutarak fazla kalabalık olmayan sokaklarda ilerledi. Jeongin cebinden çıkardığı kulaklıkla Hyunjini durdurdu.
"Şarkı dinleyelim mi?"
"Olur sevgilim. Şu parka gidelim mi? Bankta oturup dinleriz."
Jeongin başını sallayarak Hyunjini onaylayıp parka doğru yürümeye başladı. Bir banka oturduktan sonra telefonunu çıkararak This I Love şarkısını açtı.
Kulakılığın birini Hyunjine uzattı diğerini kendi kulağına taktı. Hyunjin kendisine uzanan kulaklığı alıp taktıktan sonra duyduğu melodiyle gülümseyerek sevgilisine baktı.
İkisi de iki yıl boyunca bu şarkıyı dinleyerek birbirlerini düşünüp ağlamışlardı. Şimdi ise birlikte bir bankta oturup birbirlerinin gözlerinin içine bakıp gülümseyerek dinliyorlardı bu şarkıyı.
____________________________________
Daha ne yazabilirim hiç bilmiyorum...
Hepiniz Jay'in bu ikiliyi nasıl ayırdığını merak ediyorsunuz... ben de ediyorum.
Bir sonraki bölümde onu anlatayım o zaman ve öylece bitsin.
Sonuçta mutlu hallerini gördük olayları merak ediyorsunuz o yüzden onları geçmişe dönüp anlatırım biter.
Sizi seviyorum okuduğunuz için teşekkürler🤍