Minho saatlerdir içini kemiren düşüncelere dayanamayıp oflayarak ayağa kalktı. Uyuyamıyordu, odasından çıkıp Chanın yanına gitti. Chan yine her zaman olduğu gibi çalışıyordu.
Salondaki koltuklardan birine oturup onu izlemeye başladı. Chan onu fark etmişti ama sesini çıkarmayacak işine devam etti.
"Hyung"
"Efendim Minho?"
"Sıkıldım."
Chan gülümseyip başını kaldırıp Minhoyu izlemeye başladı.
"Sıkıldın mı yoksa Jisung'u aklından çıkaramıyor musun?"
Minho oturuşunu düzeltip kaşlarını çatarak konuşmaya başladı.
"Ne alaka be? Neden aklıma gelsin ki Jisung? Bir de aklımdan mı çıkmayacak hah!"
Chan derin bir nefes alıp tekrar işine döndü. Chan çalışırken Minho elbette rahat durmuyordu. Koltuktaki yastıkları Chan'a atıp onunla uğraşıyordu.
"Minho ne istiyorsun?"
"Hiçbir şey. Bir şey istediğimi nereden çıkardın?"
"Sence... üç yaşında çocuklar gibi ilgi görmeyince hırçınlaşıyorsun. Sevmemi mi istiyorsun seni?"
Chan ayağa kalkıp Minho'nun yanına gelerek sarılıp şirin sesler çıkarmaya başladı.
"Ya! Chan hyung hemen bırak beni! İğrenç! İstemiyorum sevme bırak!"
"Yaa benim minik Minho sevgi mi istiyormuş?~"
"İstemiyorum moruk istemiyorum!"
"Moruk?"
"Yok bir şey..."
Chan sarılmayı bırakıp bedenini koltuğun öbür tarafına bırakarak uzanmaya başladı. Tavanı izlerken bir şeylet düşünüyordu.
"Seungmini mi düşünüyorsun?"
"Evet."
"Oha! İnkar etmeden hemen söyledin."
"Ben sen miyim? Neden inkar edeyim ki? Düşünüyorum, sürekli düşünüyorum Minho. Beni kendisine çekiyor... sanki görünmez bir iple bağlanmışız gibi."
"Sen aşık mı oluyorsun?"
"Bilmem, aşk mı hoşlantı mı bilemem. Tek bildiğim şey ona gerçekten değer verdiğim ve aklımdan çıkaramadığım."
"Zor. Aklından çıkmaması sürekli düşünmek falan çok zor hyung."
"Değil Minho. Sadece kabullen, o zaman o kadar zorlanmazsın."
"Neyi kabul edeceğimi bilmiyorum."
"Jisungu sevdiğini kabul et. Ona aşık olduğunu biliyorum."
"Yanılıyorsun hyung ona aşık değilim."
"Minho beni kandıramazsın onu sevdiğini biliyorum. Yeni değil bu sevgin, Hyunjin Jeonginin fotoğraflarına bakmak için Jisungun hesabını incelerken ondan hoşlanmaya başladın. Sonra kabullenmedin ki hâlâ kabullenmiyorsun. İnkar etmekten başka bir şey yapmıyorsun. İnkar etme kabullen, benimse. Bırak aç kendini ona çocuk peşinde köle oldu resmen, Hyunjin Jeongin'in peşinde bu kadar koşmadı be!"
"Hyung! Yeter tamam sende her şeyi biliyorsun... madem biliyordun neden hiç söylemedin?"
"Neden söyleyeyim? Sen kendinden emin bile değildin. Artık eminsin Minho, sende biliyorsun onu sevdiğini sadece adım atmaya korkuyorsun. Korkmana gerek yok ben seninleyim. At hiç korkma düşersen ben kaldırırım seni, birlikte devam ederiz yolumuza."
Minho duyduğu sözlerle gözlerinin dolmasını engelleyemeyerek gözünden yaşların akmasına izin verdi. Chan tebessüm edip yanağındaki yaşları silerek ona sıcacık bir sarılma verdi.
Minho kendisini güvende hissediyordu. Chan sarılınca hep öyle hissediyordu zaten.
"Teşekkür ederim hyung."
"Ne teşekkürü? Bana teşekkür etmenize gerek yok, ben sizin için varım. Sizi korumak, sizi mutlu etmek benim yaşama amacım. Sizin için yaşadığımı unuttun mu?"
"Unutmadım, nasıl unutabilirim o zamanları..."
Chan geçmişini hatırladığı için bu sefer acıyla gülümsedi. Minho daha sıkı sarılarak yanında olduğunu hissettirmek istedi.
Chan onun saçlarını okşayarak konuşmaya devam etti. "Aferin sana, unutma sakın. Bu adam sadece sizin için yaşıyor."
"Biz de bu güzel adam için yaşıyoruz."
Chan geri çekilip dolu gözleriyle Minhoyu izlemeye başladı. "Siz gerçekten benim her şeyimsiniz."
Minho gülümseyerek yerinden kalkıp mutfağa doğru ilerlemeye başladı.
"Hadi bir şeyler hazırlayıp Seungmini ve Jisungu çağıralım."
"Ne? Nereden çıktı o?"
"Dediğin gibi bir şeyleri kabullenmeye çalışıyorum ve sende aklından çıkaramadığın çocukla biraz vakit geçir belki de özlediğin için çıkmıyordur aklından?"
"Olabilir. Hadi hazırlayalım."
Chan ayağa kalkıp Minho'nun peşinden mutfağa girdi. Birlikte film izlerken yiyebilecekleri bir şeyler hazırladılar. Minho içecek bir şeyler ayarlarken Chan diğerlerini çağırmak için karşı evin kapısını çalıyordu.
Kapıyı açan Seungmin karşısında Chan'ı görünce gülümseyerek ona bakmaya başladı. "Bir şey mi oldu Chan?"
"Minhoyla film izleyeceğiz bir şeyler hazırladık sizde gelir misiniz?"
"Neeee Minho mu?!"
Jisung Minho'nun adını duyduğu gibi odasından kapıya koşarak gelip Chanı dinlemeye başladı.
"Sen uyumuyor muydun Jisung?"
"Ne uyuması Seung duymadın mı Minho dedi."
"Evet Jisung Minho. Hadi gelin birlikte eğlenceli bir akşam geçirelim."
Jisung diğerlerini beklemeden koşarak diğer eve girdi. Mutfakta içecekleri dolduran Minhoyu görünce gülümseyerek yanına gitti.
"Selamm!"
"Oh selam! Ne zaman geldiniz?"
"Gelmedik, geldim. Chan hyung ve Seungmin hâlâ kapıda."
"Anladım... şey hoş geldin."
"Hoş buldum. Yardım edebileceğim bir şey var mı?"
"Hayır, içeri geçelim hadi."
Jisung başını sallayıp onayladı. Birlikte içeri geçtiklerinde Minho kapıya doğru ilerleyip Chanla Seungmini çağırdı. Birlikte eve girdiklerine salondaki koltuğa oturup sohbet etmeye başladılar.
____________________________________
Bu bölümün devamı gelebilirdi aslında ama düzgün yazamam diye burada bırakıyorum. Şu an daha farklı sahneler yazabilecek bir ruh haline sahibim....
Buraya fic hakkında en merak ettiğiniz şeyleri yazar mısınız? Ona göre olayları sırayla açıklayıp her şeyi toparlayayım.
Ben şimdi yeni bölüm yazmaya gidiyorum, şarkı dinleyerek yazdığım için şarkıya göre değişiyor sahneler....