Tuhaf Kadın

314 17 17
                                    

Ormanlar her zaman sessizdir. Huzur vericidir. Birilerinin yanında hissedemediğim güven duygusunu bana verir. Ama bazıları için ormanlar korkunçtur, hatta çoğu insan için bu böyle. Eski zamandan kalmış bir efsaneden korktukları için ormanları sevmez insanlar. Ben ise efsanenin gerçek olup olmadığını hep merak etmişimdir.

  Efsanede tuhaf bir kadından ve 3 arkadaşından bahsediyor. Ormanın derinliklerine bir okul inşa etmiş. Şiddete meyilli insanlar, katiller, piskopatlar, sosyopatlar ve delilerin bulunduğu bir okulmuş. Okul akıl hastanesi gibi gözükse de içerisi asla aynı değilmiş. Okuldaki herkes birbirini öldürmek için orada bulunurmuş. Bu tuhaf kadın genellikle akıl hastanesi ve çevresinde ki ormanlarda gezinirmiş. Kaçan insanları himayesi altına alır ve arkadaşları ile birlikte eğitim verirmiş. Bu eğitimler klasik eğitimler değilmiş. Bu okulun bir müdiresi, bir doktoru, bir beden öğretmeni ve bir psikiyatristi varmış. Beden derslerinde dövüşmeyi kesici ve delici alet kullanmayı öğretirlermiş. Doktor ise insanların üzerinde deneyler yaparmış. Öğrenci demek yerine 'denek 013' gibi kod adı söylerlermiş ve sıcak demir ile derilerine mühürlenirmiş.
 
  Psikolog ise insanları nasıl manipüle edilip kolayca tuzağa düşürmenin en ince ayrıntısına kadar anlatırmış. Eğer bu fikrin kötü olduğunu düşünen bir denek olursa direk öldürürlermiş. Müdire ise deneklerin durumunu sürekli kontrol edermiş. Okul yetimhane gibi ya da yatılı okullar gibi yatakhanelere yemekhanelere ve avlulara sahip kocaman bir okulmuş. Her yatakhanede herkesin durumunu ölçen bir makine varmış. Tüm deneklerde ise kalp atışı, tansiyon ölçümü yapan birer bileklik olurmuş. Tüm herkesin kontrolü ise müdiredeymiş.

  Bu okuldan kaçabilen asla olmamış. Bu okulu ailelerde kullanırmış. Çocuklarından nefret eden aileler çocuklarını Federico Mora Akıl Hastanesinin arkasındaki ormana bırakırlarmış. Müdire ise potansiyel gördüğü çocukları seçer diğerlerini ise ölüme terk edermiş. Onları büyütür, besler, bakar ve eğitirmiş. Bazıları müdireye 'anne' bile dermiş. Müdireyi sevmeyenler ise bir an evvel güçlenip müdireyi öldürmeyi planlarmış. Bu efsane bir 50 yıl öncesine dayanıyormuş.

  Bizim evimiz ise Federico Mora Akıl Hastanesinin karşısındaki bir kasabadan. Tam ormanı gören oda ise benimki. Annem ve babam ben 3 yaşındayken eski evimizden taşınmışlar. Benim gölgelerle konuştuğumu ve onlarla oynadığım için buraya yerleşmişler. Büyüdükçe devam eden bu gölge ile konuşmam çoğaldıkça babam korkmuş ve evi terk etmiş. Annem ise bana bakmaya çalışmış. Pekte iyi bir anne olduğunu söyleyemem. 

Babam evi terk ettiğinde ben 5 yaşındaymışım. Bir yıl sonra tüm bu saçmalıkları bırakmam için bana bu efsaneyi anlatmıştı. Kokrtuğum pek söylenemezdi. Tam aksine hep orayı merak etmiştim. Bunu dile getirdiğimde annem 'Seni ormana bırakırım. Müdire seni beğenmez ve öldürür. Bunu istiyorsun demek.' diyerek sürekli beni tehdit etmişti. Bense o zamanlar ölmek istemeyen bir çocuktum. O olaydan bir 10 Yıl sonra evi değiştirip direk hastanenin yanındaki evi tutmuştuk. Annem akıl hastanesinde hademe olarak çalışıyordu. Gidip gelmek yorduğu için yakından tutmuştu. 

Okula gitmiyordum. Annem sürekli seni okutarak artı para harcamak gereksiz evde öğrenirsin diyerek bana bir sürü ansiklopedi okutmuştu. okuma yazmayı kendi başıma öğrenmiştim.  Bazen ormana biraz yakın olan parkta oturuyordum. Ama çocuklar hep ailesiyle geldiği için gidesim gelmiyordu. Arkadaşım da yok hiç. Çekingen olmaktan nefret ediyorum. Görünüşümden de nefret ediyorum. Çok cılız ve fazla beyazım. Bu yüzden insan içine çıkmak yerine ormanda takılıyorum. Ağaçlarla konuşmak bana az da olsa iyi geliyor. Bu yüzden bu günde ormana geldim. Annem kısa bir 'bu gün de geç geleceğim' mesajı yazmıştı. Eve geç gelmesini hatta gelmemesine bayılıyorum. Orman da daha uzun vakit geçirebiliyorum. Her zaman ki oturduğum ağacın altına minderler dizmiştim. Kimse gelmediği için çalan olmuyordu. 

Oturdum ve geçen gün yarım bıraktığım kitabı okumaya başladım. Biraz vakit geçtikten sonra hava kararmaya ve hava bir anda  soğumaya başlamıştı. Tuhaf diye düşünüp yanımdaki lambayı yakıp kitabı okumaya devam  ettim. kitap okurken gözümün kenarında bir silüet var diye düşündüm. Kafamı kaldırdığımda bir kadının bana doğru baktığını fark ettim. Gözümü kapatıp açtım ama hala oradaydı. Göz göze geldiğimizde etraf buz kesti bir anda. Kadının bana gülümseyip ortadan kaybolmasıyla telefonumun çalması bir olmuştu. Arayana baktım ama bilinmeyen numaraydı. Meraktan ölmemek için açtım.

"Son iki gün tatlım..." Diyen cırtlak bir  kadın sesi geldi ve telefon kapandı.

Neye 2 gün vardı...? 

İlk kurgumdur. Hatalarımı maruz görün.

Keyifli okumalar...

ABDUCTEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin