Arayış

34 3 0
                                        

Huzurlu ve derin uyku uyumayalı uzun zaman olmuştu. Sıcacık huzur veren sıkı kollardan bana seslenen ses ile uyandım. 

"Elliot... Beni kurtar..." Sürekli aynı sesler bir yakından bir uzaktan geliyordu. James'ın kucağından sıyrılıp dik oturdum. Etrafıma bakarken tekrar duydum aynı sesi. Sürekli aynı şeyi tekrar ediyordu. Beni kurtar... Bana yardım et... Elliot... Susması için kulaklarımı elimle kapatıp ses gelmemesi için sıkıca bastırdım. Ses kesilmek yerine daha da çoğalmıştı. Saçlarıma ellerimi geçirip çekiştiriyordum. Delirmiştim sanırım. Ses gittikçe artarken iyice delirmiştim.  Bu sesin susmasını istiyordum sadece. Bir daha asla konuşmasın, kulağımdan gitsin istiyordum. İçimden bir kaç kere susmasını söylesem de asla fayda etmemişti.

"SUS ARTIK YETER!" Bağırmama kendim bile inanamamıştım. James hızla kalkıp beni kontrol etti.

"Ne oldu güzelim? İyi misin? Bir yerin mi incindi? Ben mi yaptım? Kabus mu gördü-" Hızlı hızlı sorularını eklerimi yanaklarına koyarak susturdum.

"İyiyim özür dilerim bağırmak istemedim. Sadece bir kaç ses rahatsız etti ve istemsizce bağırdım." Dediklerime emin olmamış gibi bakıyordu.

"Gerçekten." İnanması için çaba sarf edemezdim. Gerçekler bunlardı. Ses duymuştum ve susmalarını istemiştim sadece.

"Üstünü giydirip babanın yanına gidelim. Şu ses duymalarını uzun zamandır yaşıyorsun. Erkenden çözüm bulmak lazım."  Kafamı olumlu anlamda sallarken oda ayağa kalkıp dolabın önüne geçti. Bir dakika giydirip mi demişti o.

"Ben kendim giyinebilirim. Sadece kıyafetlerimi versende olu-"

"Tabi ki giyebilirsin güzelim ama şu an ben buradayım ve sana ihtiyaç yok." Son kelimesini söylerken önüme gelmişti ve burnuma vurmuştu. Gülüp onu izlemeye başladım. İlk defa beni giydirmiyordu. Alışmam gerekti her halde.

"Öncelikle üstündekileri çıkartalım." Yaptığı işlemleri tek tek anlatacaksa ben utançtan domates olarak gidecektim babamın yanına. Tişörtümü ve altımdaki şortu çıkartıp bol bir gömlek ve bol bir kumaş pantolon giydirdi. Eliyle saçlarımı dağıtıp ayağıma ayakkabılarımı giydirdi.

"Evet hazırız. Yavaşça kalk bakalım şidmi." Kollarından destek alarak yavaş bir şekilde ayağa kalktım. Sesler yine vardı ama daha azdı. Bu yüzden de pek kafaya takma ihtiyacı duymadım.

Odadan çıkıp koridoeda yavaş yavaş ilerlemeye başladık. Benim odam diğerlerinin alt katındaydı. Onları görmeyi çok istiyordum ama en çok Bayan Freya'yı görmek istiyordum. Eğer hala buradaysa tabii.

"James."

"Efendim güzelim."

"Bayan Freya hala burada mı?"

"Evet güzelim hala burada. Senin daha çabuk iyileşmen için kütüphanedeydi en son. Şimdi kahvaltı için yemek odasındadır. Biz de oraya gidiyoruz şimdi." Olumlu ve mutlu bir şekilde kafamı sallayarak yola devam ettik. İlerlerken odasından çıkan Andy Youseff ve Star ile karşılaştık. Onlarla beraber yemek odasına geldik. İçeride duyacağım şeylerin artık beni etkilemeyeceğini düşünüyordum açıkcası. Derdimin üzerine katlanarak çoğalan başka dertler ve sorunlar binince biraz alışmıştım bu duyumlara. O yüzden pek bir duygu hissetmiyordum  Sadece Bayan Freya'yı göreceğim için çok heyecanlıydım.

İçeri girer girmez Bayan Freya'nın ayakta volta attığını gördüm. Ne kadar hızlıydım tartışılır ama hızlı bir şekilde yanına gitmeye çalıştım. Aynı şekilde Bayan Freya da bana gelip sarıldı. Ufacık bir acı vardı ama birbirimize sarıldıktan sonra bu acı uçmuş gibiydi. Sıkıca sarılarak gözyaşlarımı tutmayı bıraktım. Bir anne edasıyla bana kucak açmıştı ve bana annelik yapmıştı. Onu kaybedersem ne yapardım bilmiyordum ama şu an kafama takmamaya karar vermiştim. Sadece ileriyi düşünecektim. Sıkı sıkı sarılıp ağladıktan sonra yan yana oturup ellerimi birleştirmiştik. Bayan Freya'yı annem gibi görüyordum artık.

ABDUCTEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin